Nokta kadar menfaat
Bugün tüm dünyada geçerli olan ekonomik sistem kapitalist anlayış, ekonomik insan modeline dayanır. Ekonomik insan modelinde her şeyin kişiselleştirilmesi esastır. Bu bakımdan nokta kadar menfaat için virgül kadar eğilinebilir. Bunda herhangi bir beis yoktur. Ancak geçmiş tarihimiz incelendiğinde Türk toplumunun yani Türklerin bu modele uymadığı, kişiyi değil toplumu öncellediği görülür. Hal böyle olunca bugüne kadar kapitalist sistem toplumu derinden etkilememiştir.
Son yıllarda ise toplum eski tarihi köklerinden koparılarak bu sistemin teknesine su taşınmakta olduğunu üzülerek izliyoruz. Virüs salgını nedeni ile evlere kapatılan toplumun davranışı buna açık bir delil olarak gösterilebilir. Makarna alma, yiyecek depolama vb. Salgın sonrası ise yaşanan ekonomik krizde zaten bu durum açık biçimde görülmektedir. Zam gelecek bahanesiyle yapılan akaryakıt alımlarındaki kuyruklar, küçük menfaatler için yapılamayacak şeylerin olmadığını göstermektedir. Burada sorulması gereken en önemli soru, nasıl oldu da toplum böyle bir yapıya dönüştü? olmalıdır.
Aslında cevap basit. Çoklaştıkça değersizleşti. Çok çaba gösterilen işler daha az, çaba gösterilmeden yapılan işler ise çok daha fazla değer bulur oldu. Böylece hak eden yerine hak etmeyenlerin giderek zenginleştiği görüldü. Bu duruma dikkat çeken Yusuf Has Hacip ünlü eseri Kutadgu Bilig’de “Bilgiyi uygularsanız büyürsünüz ama paylaşırsanız efsane olursunuz” diyerek, bireyselleşme yerine toplumsallaşmanın önemini vurgulamıştır.
Toplum bir oldukça güçlü olur. Bu bakımdan toplumu güçlendirecek, politikalar, uygulamalar ile buna uygun toplum düzeni sağlanmalıdır. Aksi durumda toplum kapitalist sistemin çarkları arasında ezilip gidecek, sistemin ucuz emek anlayışı ile sömürülecektir.
İngiltere’de 1760 yılında başlayan çitleme hareketi ile köylerde ya da kırsal alanlarda yaşayan insanlar köklerinden koparılarak şehirlere yığılmış, başlayan sanayi devrimi ile sanayinin ucuz işgücü haline gelmişlerdir. Bu durum 100 yıl süre ile devam eden bu süreçte İngiltere’de sanayinin hızla gelişmesine katkı sağlamıştır. Ancak emek sömürüsü olabildiğince toplumu etkilemiştir. Birçok ekonomi teorisinin de oluşturulduğu bu süreçte kırsal kesim, şehirli toplum haline gelmiştir.
Bugün birçok konuda İngiltere tarımdan kopmuş gibi görülse de kırsal alanların geliştiği ve kır-kent ayrımının en aza indiği, dahası tarımsal faaliyetlerle uğraşan yani çiftçilerin diğer kesimlerden görece daha fazla kazanç sağladığı bir noktaya gelmiştir. Kısıtlamak bazı durumlarda optimal hareketi de beraberinde getirir. Diğer bir deyişle sınırsızlık, insanı çalışmaktan ve üretmekten alıkoyan önemli bir handikaptır. Bu bakımdan bazı durumlarda bireyselleşme başarma arzunun da çıkış noktasını oluşturmaktadır.
Ancak kişilerin batıda olduğu gibi sorumsuz ve bireyselci olmamasına özen gösterilmelidir. Türk toplumu bireyselciliği değil toplumsalcılığı öncellemektedir. Bu bakımdan alınacak kararların bireyselciliği teşvik etmemesi gerekir.
Batı toplumu zaten öteden beri bireyselcidir. Bu nedenle onlara göre bireyselcilik normaldir. Ancak Türklerde bireyselcilik hoş bir durum değildir, toplumsal düşünce ve toplum ön plandadır. Hatta arkadaş kavramı bireyselcilikten uzak biçimde Türk toplumunda kardeş anlamı taşır. Böylesine önemli bir konuda menfaatlerin bireyselcilikten uzak olması gerekir.
Diğer yandan din bakımından da bu konu önemlidir. Cihan peygamberimiz demiyor mu “komşusu açken tok yatan bizden değildir” diye. Öyleyse neden nokta kadar menfaat için virgül kadar eğilme meydana gelmektedir?