Mithat Direk

Mithat Direk

Konuşmak

Konuşmak

İnsanlar farklı huy ve karakterde yaratıldıkları için buna uygun davranış gösterirler. Kimisi güzel konuşur, kimisi ise lafın ortasından dalar. “Laf söylemek sanatsa anlamak da insan ister” der Fuzuli. Günümüz iletişim çağında hemen herkes kimin ne laf söylediğini görüp, duymaya ve bunu kendince yorumlamaya çalışmaktadır. Toplumlar geliştikçe sözün de sözcüklerin de anlamı derinleşmekte, bir kelimenin manası artmaktadır. Çok konuşup boş konuşana lafazan denilmektedir. Lafazanlık, laf ebeliği de denilen boş konuşmalarda sıklıkla görülür. Bunu daha çok satıcılar yapar. Nitekim Refik Halit Karay “Mallarını beğendirmek isteyen ayak satıcısı gibi bir lâfazanlık, bir ağız kalabalığı yapıyorlar ki” diyerek boş konuşmaları tanımlamıştır.

Bir de laf çarpıtma vardır ki bunu daha çok konuşma ile yapılan mesleklerde olan kimseler yapmaktadır. Cümle içindeki bir kelimeden yola çıkarak anlamını çarpıtmak, bunu demek istemiş gibi çıkarımlarda bulunmak da mümkündür. Her ne olursa olsun dosdoğru ifadeler ancak doğru anlamak istendiğinde olur. İnsan yanlış anlamak istediğinde her türlü cümle içinde geçen kelimelerin kökenlerinden, bak bunu demiştin diyebilir.

Diğer taraftan bir de muhatabının belli olmadığı laf sokmak deyimi vardır. Mecliste bulunan hemen herkesin zan altında kalabileceği şekilde muhatapsız biçimde sözcüklerin çarpıtılarak kullanılması ve nasıl laf soktum ama, anlayan anlasın şeklinde olan türdür. Bugünlerde yaygın biçimde kullanılan laf sokmak özellikle sosyal medyada yaygın olarak yapılmaktadır. Elbette laf sokmak, laf ebeliği ya da çarpıtmak olsun tümünde niyetler büyük önem taşır. Hangi niyet ve düşünce ile söylendiği bilinmeyen sözcüklerin dava konusu yapılacak şekilde anlamlandırılması da ayrı bir konudur. Ne yazık ki başı, sonu belli olmayan cümle aralarından anlam çıkarmak bunu saatlerce yorumlamak da siyasetçiler ile gazetecilerin işi olsa gerekir. Oysa doğru insanın cümleleri de dosdoğrudur. Bundan farklı anlamlar çıkarmak bak gördün mü şeklinde zanda bulunmak, eski hakem, futbol yorumcusu Erman Toroğlu’nun videoyu bir daha oynat türünden davranışına benzer. Öyle ya yüz defa da oynatsan ne değişecek, sanki mucizevi bir şekilde farklı davranış ortaya çıkacakmış gibi.

Konuşmak gerçekten ince iştir, bu hakkıyla yapıldığında o kadar büyük haz verir ki bağımlısı olursunuz. Zira konuşmak hafızanın, zekânın ve ifade gücünün lezzetli bir karışımıdır. İyi niyetle söylendiğinde konuşmak insan olmanın bir özelliğidir. Ancak her konuşma doğru söz ile yapılmamaktadır. Kimisi konuşmayı laf ebeliği olarak algılarken, kimisi laf sokmayı konuşma olarak yorumlamaktadır. Oysa güzel söz söylemek, doğruyu söylemek ve en önemlisi çarpıtmadan, yanisiz, amasız konuşmak en güzelidir. Bu konuda büyük önderlerin sözlerine, davranışlarına ve dahası konuşmalarına bakmak gerekir. Bu konuşmaların tümünde pozitif bir enerjinin olduğu açık biçimde görülür. Ötekileştirmeden, ayrıştırmadan ve en önemlisi herkesi bir hedef doğrultusunda toplayacak konuşmaların sadece dinleyenleri değil, toplumları da bir arada tuttuğu bilinmelidir.

Diğer taraftan konuşmalarda dinleyici kitlesinin anlama seviyesine göre cümlelerin sözcük sayısının da belirli bir miktarın üzerinde olmaması gerekir. En anlaşılır ve net cümlelerin içinde 5-10 sözcük bulunur. Uzun cümleler dinleyici kitlesinin anlama kapasitesi uygun değilse, sıkar bıkkınlık meydana getirir. Sürekli tekrar edilen sözcükler de yine mi serzenişine neden olur. Ayrıca metinlerde herkesin anlayacağı kelimeleri kullanmak, sadece vurgu yapma süresinde farklı kelimeleri kullanmak da anlaşılırlık bakımından önemlidir. Öte yandan sırf konuşma olsun diye konuşmak, ötekileştirmek, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” türünden laf sokmak, dinleyicileri sıkacaktır. Konuşmak ancak anlaşılmamak, toplumun kanayan yarasıdır. Anlaşılmamak tahammülsüzlüğü ortaya çıkaracağı için bazen de susmak gerekmektedir. Bu durumda konuşan mı incinmekte, yoksa dinleyen mi incinmekte sorusu her zaman ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle büyük şair Fuzuli “Karıncayı bile incitmem deme! “bile” den incinir karınca; söz söylemek irfan ister, anlamak insan” diyerek, konuşmaya son noktayı koymuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mithat Direk Arşivi