Mithat Direk

Mithat Direk

Kıskançlık

Kıskançlık

İnsanın en kötü huylarından birisi olan kıskançlık, sanırım şeytandan bir tüydür. Sözlükler kıskançlığı “bir kişinin bir başkasının niteliğinden, becerisinden, başarısından veya mülkiyetinden yoksun olduğu ve diğerinin bu özelliklere kendi için sahip olmasını dilediği ve istediği zaman ortaya çıkan bir duygudur” şeklinde tanımlamıştır. Bir kimse başkasının gösterdiği üstünlüğe, sevgiye ya da ilgiye kendisinin ulaşamadığı durumda hasetlik eder, bunun açık tanımı kıskançlıktır. Ne yazık ki doğuştan gelen bir davranış şekli olmayıp, sonradan kazanılan bir huydur. Psikologlar bunu bir hastalık olarak nitelemekte ve kontrol edilememesi durumunda kişiyi depresyona sokacak bir davranış olarak açıklamaktadırlar.

Bunu neden anlattım, bilindiği gibi toplumda giderek artan bir hasetlik, kıskançlık ortaya çıkmaktadır. Eskiden sosyal medya ya da ortalıkta sıklıkla ve hemen görülmeyen bir durum vardı ve kıskançlık bu kadar yaygın ve aleni değildi. Özellikle sosyal medya ya da diğer iletişim araçlarının yaygınlığı, fotoğraf ve video gibi araçların olayları abartmada ve göstermedeki kolaylığı, toplumda kıskançlık şiddet ve sürelerini ciddi oranda artırmıştır. Kişiler kendi kişisel gelişimine odaklanmak varken başkalarının durumunu izlemeye odaklanmışlardır. Sosyal medya uygulamaları da bunları tetikleyen adeta kışkırtan bir yapıda ortada iken kıskançlık etmeyen kişi kalmamıştır. Bazı durumlarda da fotoğraf ve videolardaki düzeltme efektleri, müzik gibi artalan uygulamaları, olayları olduğundan fazla ve farklı göstermeye başlamıştır. Bu durum basit bir konunun bile karmaşık, olağanüstü ve değişik görünmesine yol açmıştır. Böylece kıskançlık boyutları artmış, artıkça da toplum gerçeklerden uzaklaşır olmuştur. Zira gerçekler farklıdır. Marka, gösteriş gibi olmadık konu ve eylemler sadece kıskançlığı ortaya çıkarmaya neden olmuyor aynı zamanda bir tüketim toplumu oluşturmaya da yardımcı oluyor. Kapitalist sistemin istediği de zaten, tüketim aracılığı ile köle bir toplum yapısı oluşturmaktır. Buna en iyi uyan davranış ise kıskançlık, haset ve çekememezlik gibi duygularla toplumu manipüle etmektir. Nitekim bunun en güzel örneklerini reklamlar aracılığı ile görebiliyoruz. Diğer taraftan reklamların etkisi yeterli değildir. En etkili reklam ise sosyal medya aracılığı ile insanları kıskançlık hastalığına yakalatmak, böylece daha fazla tüketimi tetiklemektir.

Dozunda bırakıldığı sürece kıskançlık bir hastalık değil davranış bozukluğudur. Kişi bu konuda kendini kontrol edemezse bu davranış bozukluğu ileride depresyona sebebiyet verebilir. Kıskançlık, genellikle özgüven eksikliği ve yetersizlik duygularından dolayı ortaya çıkmaktadır. Kıskançlık yaşayan birisi zaman içerisinde değersizlik, çaresizlik, öfke, mutsuzluk ve yalnızlık gibi duyguları da yaşar. Böylece toplumdan soyutlanır, yalnızlaşır ve daha fazla için yasal olmayan konulara sapar. Bugün yasa dışı faaliyetlerin tipik göstergelerinin altında kıskançlık davranışlarının olması tesadüf değildir.

Diğer taraftan bu tür davranış bozuklukları hayvanlarda da görülür. Yani kıskançlık aynı zamanda hayvani bir duygudur. Oysa insani özelliklerin temelinde kıskançlık yerine birliktelik, yardımlaşma ve paylaşma gibi değerli duygular vardır. Bugün bunlar sadece bir aylık süre içinde, Ramazan ayında, hatırlanan sonrasında unutulan duygular olarak kalmaktadır. Zaten bu ayın kutsiyetini bile gölgede bırakacak hareketler almış başını gitmiş durumdadır. İçi boş, duygusuz sözcükleri paylaşmayı dini vecibe olarak algılayan toplumsal davranış biçimleri ne yazık ki kıskançlığı artırmanın ötesinde bir fayda sağlamamaktadır. İnsanın böylesine sıkı biçimde maddiyata dayalı gösteriş biçimi hayvani duygularını körüklemekte, mezarlıklar bile bundan nasibini almaktadır. Oysa herkes çok iyi bilmektedir ki en fazla 2 nesil sonra unutulacaktır. Ancak doğru anlamlı ilişkiler değer bulacak, diğerleri ise çöp olacaktır. Öyleyse neden çöp olacak olay, kişi ya da nesnelere bu derece büyük anlamlar yüklenmektedir. Nihayetinde ortalama 78-80 yıl olan ömür kıskançlık yerine neden daha iyiye ulaşma bağlamında kullanılmamaktadır? Bunun güzel bir örneğini bir yurtdışı gezisi dönüşünde İstanbul’da görmüştüm. Eş 2 kişi (kadın Danimarkalı, erkek Sırp), biri 92, diğeri 90 yaşında olan turistler Tiflis-Gürcistan’a gidiyorlardı. Biraz sohbet ettim. Kendileri gezip-görmek, yenilikleri deneyimlemek için geziyorlardı. Mahalleye geldiğimde, 50 yaşlarındaki kadınların ise kapının eşiğinde oturup dedikodu yaptıkları gördüğümde, aslında olanın başkalarını kıskanmanın ötesinde kendilerine de fayda sağlamadığını anladım. Öyle ya boş insan ne yapar? Dedikodu, dedikodunun ise çıkacağı yer kıskançlıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mithat Direk Arşivi