Utanç
Bugün hemen herkes sosyal medya uygulamaları ile apaçık görülmektedir. Eskiden olduğu gibi saklı-gizli işler yapılamamakta, alenen her şey görülebilmektedir. Bu durum toplumsal düzenin sağlanması açısından iyi olsa da bazı kişilerde utanmazlık ortaya çıkabilmektedir. Eskiden saklı gizli yapılan işlerde, yapılanın ortaya çıkmaması için çalışılır, ortaya çıkınca da toplum içine çıkılamaz, utanılırdı. Bugün, işler aleni olarak yapılmakta, ortaya çıkmasında da herhangi bir utanca ihtiyaç kalmamaktadır. Hatta güvenlik kamerasına el sallayarak soygun yapan, hırsızlık yapan kişiler bile olmaktadır. Sosyal medyanın bu bakımdan iyi mi, yoksa kötü mü olduğu da tartışılmaktadır. Hiçbir suç gizli kalmaz prensibi uyarınca, yapılan işler, gözle görülmekte, işitilmekte hatta fiziksel olarak da ortaya çıkmaktadır.
İki olay anlatacağım, birincisi ilkokula giderken saç, el temizliği, tırnak kontrolu yapılır, saçın çok uzun olmaması istenir, uzun saçları öğretmenler kontrol eder, böyle olanların da saçını kestirmesi için uyarıda bulunurdu. Birgün öğretmenin beni de uyarmasına rağmen ailemin işlerinin yoğunluğu nedeniyle, berbere götürülmem gecikti. Bir iki derken, öğretmen eline makası aldı ve saçımın ucundan kesti. Doğal olarak, düzgün olmayan kesik bir saçla, ağlaya ağlaya eve geldim. Babam at arabası ile beni berbere götürürken de utancımdan kimse görmesin diye bir örtünün altına saklandım ve öylece berbere gittim. İkincisinde ise aradan bir 40 yıl geçince, sokağın köşesinde belediyenin diktiği bilek kalınlığındaki bir fidanın kamyon ile çarpılarak sağa sola sallanması sonucu öldürülmesi üzerine, orada bulunan birilerinin ağacı kökünden keserek, ağacın olduğu oyuğu da taşla doldurması sonrasında, belediyenin beyaz masasına şikâyet ettim. Aradan aylar geçmesine karşılık herhangi bir işlem yapılmayınca, bu kez, herhangi bir işlem yapmadı diye belediyeyi Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) şikâyet ettim. Aradan bir süre geçince belediyeden aradılar. Efendim sizin tarif ettiğiniz yerde ağaç yok, dolayısıyla bir işlem yapmamıza da gerek yok dediler. Her gün önünden geçtiğim, gözümle gördüğüm, dokunduğum ağaç sanalda yokmuş. Sinirlendim, bağırıp, çağırdım. Aradan 1 hafta geçmeden belediyenin elemanları o çukurdaki taşları temizledi, oraya kocaman bilek kalınlığında bir fidan dikti. Sonrası daha da ilginç, orada ilk ağaca yapılanlar bu sefer dikilen fidana da yapıldı. Kamyonla fidan ezildi, yok edildi. Aradan geçen yıllar içinde nereden nereye geldiğimizin tipik örneği olan ve yaşadığım bu olaylar bana toplumun giderek utanma duygusunu yitirdiğini, kendi menfaati için her şeyi mubah saydığını gösterdi.
Benzer olay ve durumlar bugün sosyal medyada da aynı şekilde yapılıyor. Şikâyet edilirse ya da birisine kulp takılmak istenirse, olur olmaz şeyler varmış gibi gösteriliyor. Tıpkı masa başında orada ağaç yok diyen görevli gibi. Aynı olay ve tepkiyi A şahsı gösteriyor, herhangi bir şey olmuyor. Benzer tepkiyi B şahsı yapıyor. Bu sefer B şahsı her türlü hakarete uğrayıp, dahası toplum dışına itilecek şekilde dışlanıyor. Bunu kanunlara, kanunlardaki eksikliklere bağlayanlar oluyor. Ancak durum kanunlardaki eksiklik ya da yanlış yorumlanması değil, kasıt, ya da ne olur ne olmaz şeklinde bir karar şeklinde oluyor. Toplum vicdanında yargılamalar apaçık biçimde yapılırken, haber olanlar dışında kimsenin umursamadığı bir durum da ortaya çıkabiliyor. Sadece haberlere çıkan, sosyal medyada görülenler dikkat çekiyor. Bu durumda insan sormadan edemiyor, Adalet sadece bir kelime mi, yoksa birilerinin uyup, birilerinin uymayıp başkaları uysun dediği kurallar manzumesi mi? Atalarımız bunu bir olayı anlatırken çok güzel özetlemiş, “kaynana yaparsa kaza, gelin yaparsa ceza” diyerek.
Efsane artist Ingrıd Bergman’a sormuşlar “gidişat çok kötü, dünya nasıl kurtulacak? “Utanç” demiş Bergman, “dünyayı bir tek utanan insanlar kurtarabilir”. Çünkü utanmak “kibir” denilen en büyük günahın panzehiridir. Yalanın, iftiranın, hırsızlığın, pişkinliğin, arsızlığın önündeki en büyük engeldir. Başını öne eğebilen, yüzü kızaran, özür dileyebilen insanları görmeye ihtiyacımız var. Bergman, entellektüel burjuvazinin toplumsal konular karşısındaki apolitik tavrının sorgulandığı: Ahlakı, vicdanı, nefreti, şiddeti ve de utancın bireyler üzerindeki etkisini yansıtan Utanç (Skammen) filminde bunları söylüyor. Peki, utanç duyulmadığında ne olacak?