Ölü At Teorisi
Ölü at teorisi, mizahi bir metaforla izah edilir. Başarısızlığa mahkûm projelere insanların ve organizasyonların neden hâlâ sıkı sıkıya tutunduğunu açıklar. Kaçınılmazı kabul edip vazgeçmek yerine, çoğu kişi boşuna çaba harcamayı tercih eder. At ölmüş, ancak biniciyi değiştirmek, daha sağlam bir kırbaç satın almak ya da hayvanı faydasız çabalarla diriltmeye çalışmak gibi. Bir Kızılderili atasözü şöyle der: “Eğer ölü bir ata bindiğini fark edersen, yapman gereken en iyi şey inmek olur.” Ancak birçok kişi veya kurum ısrarla değişimden kaçarak kurtulacağını sanır. Oysa son kaçınılmazdır.
İş dünyasında, bu metafor özellikle değişime direnç konusunda anlam kazanır. Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi Kodak firmasıdır. Uzun yıllar boyunca fotoğrafçılığın tartışmasız lideri olan Kodak, dijital teknolojinin hızla yükselişine rağmen geleneksel film formatına tutunmaya devam etti. Dijital devrimin kendi iş modelini tamamen değiştiremeyeceğine inanarak, çağın gerekliliklerine uyum sağlamakta gecikti ve geçerliliğini yitirmiş stratejisini sürdürmekte ısrar etti. Bu stratejik körlük, şirketin 2012’de iflasına yol açtı. Benzer yanlışlar iş dünyasında sıkça görülür. Bu nedenle birçok kez söylenmiştir. Değişmeyen bir şey varsa o da değişimin kendisidir. Bu nedenle yanlışta ısrar etmek aslında değişime direnmektir ve hiçbir zaman başarılı olamayacaktır.
Ölü at hikâyesi aslında miadı dolmuş bir modele tutunmanın felakete sürüklenebileceğini güçlü bir şekilde anlatmaktadır. Asıl sorun, ne zaman inmek gerektiğini bilmek ve değişimi kucaklamaktır. Çünkü çoğu zaman hayatta kalmanın ve yenilenmenin anahtarı budur. İş dünyası bu konuyu iyi değerlendirmekte ancak kamu sisteminde bunun yeterince değerlendirildiğini görmek her zaman mümkün olmamaktadır. Şüphesiz çok güzel ve başarılı işler yapılmaktadır ancak geri kalmış düşünce ve fikirlerle bunun başarılı olamayacağı açıktır. Bu nedenle yaşamın hemen her alanında değişimi yakalamak, dönüşümü gerçekleştirmek gerekmektedir. Tarih bu değişimi yakalayamayan ve yok olan devlet ile uygarlıkların varlığından söz eder. Tipik örneklerinden birisi hiç kuşku yoktur ki Osmanlı Devleti’nin zamanın en büyük icadı olan matbaanın kullanılmasının geciktirilmesi ile yaşadığını göstermektedir. Bugünün interneti ya da dijital teknolojisi neyse o zamanın da matbaa teknolojisi odur. 1450 yılında matbaa ilk kez sistemli ve düzenli biçimde Alman Gutenberg tarafından icat edildikten sonra 1726 yılında devrinin en büyük devleti olan Osmanlı Devleti’nde kullanılmaya başlamıştır. Aradan geçen 276 yıl hem devletin hem de toplumsal ilerlemenin gerilemesine neden olmuştur. Görüldüğü gibi gelişen ve değişen teknolojiye, toplumsal değişimlere ayak uydurmak, çağı yakalamak açısından önemlidir. Bu bakımdan sorunun temelinin doğru tespit edilmesi gerekir. Ne yazık ki birtakım çevreler tarafından atın ölü olmasına değil, başka yerlere dikkat çekilerek ya da değiştirilerek sorunun köküne inilmesi zorlaştırılmaktadır. Oysa sorunun temeli atın ölü olmasıdır. Bunu birçok konu için düşünmek olasıdır. Bu nedenle gerçek sorunu tespit etmek enaz çözüm kadar önemlidir. Sınavlarda soruyu anlamak da çözümün yarısına ulaşılmak demek değilmidir?
Ölü at teorisinin bir başka yorumunda Alman teolog ve papaz Dietrich Bonhoeffer “Bir kere yanlış trene bindiyseniz, koridordan ters tarafa koşmanızın hiçbir yararı olmaz” sözüdür. Bir yanlışa yönelik müdahale ne kadar erken yapılırsa, düzeltme sürecinin o kadar kolay olacağını ifade eden bu vecize söz “tren metaforunu” içermektedir. Tren metaforu, kişinin hedeflerine ulaşmak için kullandığı yolu temsil etmektedir. Yanlış trene binmek, kişinin hedeflerine ulaşmak için yanlış bir yol seçmesi anlamına gelmektedir. Yanlış trende koridorda ters tarafa koşmak ise, hatayı düzeltmek için çaba göstermek yerine hatada ısrar etmek anlamına gelmektedir.
Mezkûr sözler, kişinin yanlış trene bindiğini fark etmesi durumunda, en doğru yolun (koridorda ters tarafa koşmak, yanlış trende yolcuğa devam etmek yerine) trenden inmek ve doğru trene binmek olduğunu, hata fark edildiğinde hemen müdahale edilmez ve düzeltme çabası sarf edilmezse, hatanın etkilerinin artarak devam edebileceğini ifade etmektedir. Diğer bir deyişle stratejide yapılan hata taktik ile düzeltilemez…