Kültür Yozlaşması
Tüketim çılgınlığının bir sonucu olarak tüketilen onca mal arasında yüzyılların imbiğinden süzülen değerler de yitip gidiyor. Sanayi malları elde yapılan ve bir emeğin ürünü olan malları nasıl bir anda yok etti ise günümüzde yayılan popüler kültür de insanlığın ortak değerlerini öylece yok etti. Bunu sadece Türk kültürü olarak görmemek gerekir. Hemen tüm dünyada yerel ve özgün kültürleri bir yerlerden fırlayan ve etkisi altına alan tusunami gibi yok eden popüler kültür yapıyor. Artık yalan çok kolay söylenen, hedefe ulaşmak (çoğunlukla para, çünkü para ile her şey alınabiliyor) için ne varsa mubah sayılan bir duruma gidiyoruz. Bunun için yapılan her türlü kirli ilişki ya da çıkar ilişkisi zararsız görülebiliyor. Oysa yakın tarihte görüldüğü gibi rüşvet verdiği iddiası ile bir ABD başkanı Nixon istifa etmek durumunda kalmıştı. Hollywood tarafından üretilen kovboy filmleri ile büyüyen bir nesil ahlak kurallarını doğrudan yana öğrendi, ne olursa olsun doğru olan kovboylar kazandı, yalancı, sahtekâr ve hile yapanlar hep kaybetti, Türkiye’de de namusun “söz” olduğu gösterildi. Yeşilçam filmleri aileyi, aile değerlerini ön plana çıkardı. Sonrasında neler oldu? Önce ahlak kuralları bacak arasına indirgendi, sonrasında da para için yapılan ya da yapılacak olan her şey mubah olarak gösterildi. Yalancılar, dolandırıcılar ya da para için her şeyini satabilecek kadar onursuzlar ortaya çıktı. Diğer bir deyişle kültür yok oldu. Bu durum hemen her ülkede böyle oldu. Gelenek, görenek, toplum yapısı, aile ya da dini inanışlar bundan nasibini aldı… “Biz” isminde bir film yapıldı, film Belçika’da Hollanda sınırında bir kasabada geçiyor, gerçek bir hikâyeden… Popüler kültürden uzak toplumlar bu fırtınadan daha az etkilendi. Bununla birlikte bu toplumların içinde yer alan ve diğer ülkelere gidip gelen kişilerin yani içimizden birilerinin yaptıkları topluma örnek oldu. İşte kapitalist sistemin sadece parasal olarak değil kültürel olarak da sömürdüğü toplumsal yapı, kültür yozlaşmasını ortaya çıkardı. Bugün sadece parasal olarak değil kültürel olarak da emperyalizmin kapanında çırpınıp duruyoruz. Sadece biz mi elbette değil, tüm dünya bunun etkisinde… Bize ne verileceği, nasıl verileceğini dünyayı bir ahtapot gibi saran kapitalist sistemin karar vericileri gösteriyor. Yapılan bir belgesel var dailymotion sitesinde (Gıda A.Ş. (food inc) Gıda Hareketi), orada söylendiği gibi “biz tarımsal üretim yapmıyoruz, gıda üretimi yapıyoruz” diyorlar. Amerika’da söz konusu 5 şirket tüm tavukları üretiyor. Yani Amerika’da hangi perakende yerine gidersen git, bu 5 şirketin tavuğunu yiyorsun. Türkiye’de farklı mı? Nerede ise tüm perakende sektörünü 3 firma domino ediyor, yani düzenliyor. Ne alacağımıza, kaç paraya alacağımıza, çiçeğinden böceğine kadar bunlar karar vermiyor mu? Mağazaların önünde satılacak çiçeği almak için sıraya giren tüketiciler bu toplumun içinde… İhtiyacımız var mı? Kaç kişi bunu düşünüyor? Demek ki bizim yerimize bunlar düşünüyor, alacağımız her şeye bunlar karar vermiyor mu? Bu durum kapitalist sistemin dayattığı kültür yozlaşması değil de nedir?