Cumhuriyet fazilettir
Faziletin ne olduğunu bilmeyenler için söylemek gerekirse, erdemlilik demektir. Erdemli davranış ise tok gözlülükle açıklanabilir. Felsefe kültürünün geliştirdiği anlayışın etkisiyle fazilet terimini İslam Ansiklopedisinde “insanın başkalarından üstün ve imtiyazlı olmasını sağlayan durum, kişiyi mutluluğa götüren şey” diye tarif edilmiş, bunun zıddına rezillik denilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’in genelinde adalet, itidal, hoşgörü, doğruluk ve dürüstlük, azim ve sebat, ülfet, kardeşlik ve dostluk, sevgi ve dayanışma, barışçılık, cömertlik, tövbe, tevekkül, kanaatkârlık, itaat ve teslimiyet, hikmet, hayırda yarışma, güler yüzlülük, ölçü ve tartıda dürüst davranma, selâmlaşma, ağırbaşlılık, cesaret ve kahramanlık gibi birçok faziletli tutum ve davranış üzerinde durulmuştur. Ayrıca bazı ayetlerde özellikle faziletlerin işlendiği görülür. Dolayısıyla Cumhuriyet, işte bu üstün meziyetleri topluma kazandırmaya, toplumun bu yönde gelişmesi için en uygun yönetim biçimi olarak 100 yıl önce ilan edilmiştir.
Faziletin ne olduğunu bilmeyenler için Cumhuriyet bir anlam ifade etmez ancak Atatürk’ün bizzat ifadesinde belirttiği üzere en uygun yönetim biçimi olarak topluma Cumhuriyet rejimi layık görülmüş, böylece toplumun muasır medeniyetler düzeyine ulaşması hedeflenmiştir. Bugün muasır medeniyetler denildiğinde sadece parasal anlamda gelişmişlik, yani ekonomik olarak yüksek gelir düzeyine ulaşmak anlaşılsa da sadece kişi başına harcanabilecek gelirin artırılması anlaşılmamalıdır. Zira parasal olarak yüksek meblağları olan birçok ülkenin muasır medeniyetler düzeyine ulaşamadığı görülmektedir. Örneğin; Katar ya da Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşayan birçok kimse için kendi ülkesinde yaşamak yerine ABD ya da Avrupa ülkeleri ile diğer ülkelere gitme isteği bu durumu net bir şekilde açıklar. Bugün bu ülkelerde 2 tür insan mevcut. Birisi sınırsız geliri olan ve dünyanın hemen her yerine gidebilen vatandaşları, diğeri ise bunlara hizmet eden az gelişmiş ülkelerden gelen ve köle olarak çalışanlar. Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunduğumuzda gördüğümüz manzara, sokaklarda ya da bir odada 5-6 kişinin yaşadığı köle sistemine mensup onlarca kişinin olmasıdır. Orada çalışan bir Türk hocamızdan edindiğimiz bilgiler de bu gözlemimizi desteklemiştir.
Diğer taraftan yalan söylemenin ne kadar büyük bir ahlaksızlık olduğu bilincinde olan Japon toplumunda erdemlilik öncelikli davranış olarak benimsenmiştir. İşte bu nedenle muasır medeniyet denildiğinde sadece gelir düzeyinin değil, davranış, yaşam düzeyi, toplumsal ilişkiler gibi onlarca konunun birlikte değerlendirilmesi anlaşılmalıdır. Bundan yıllar öncesinde bizim toplumumuzda da bu özellikler fazlası ile mevcuttu. Ancak kapitalist düşünce sisteminin topluma, özellikle 12 Eylül’den sonra uygulanan politikalarla yavaş yavaş enjekte edilmesi ile toplum bugünün aç gözlü, bir türlü doymak bilmeyen bir canavar haline dönüştürülmüş oldu.
Oysa herkes çok iyi biliyor ki açlık ile tokluk arasındaki mesafe sadece 10 dakika. İnsan 10 dakikada doymakta, kalan sürede ise fiziksel olarak tükettiği gıda, zaman, eşya, satın almadaki zevk ile tatmin olduğunu sanmaktadır. Toplumu oluşturan bireylerdeki bu anlamsız doymak bilmeyen hırs, fazilet olarak ifade edilen kavramın da yeterince anlaşılmadığını göstermektedir. Bu bakımdan Cumhuriyet’in topluma verdiği, toplumun gelişmesi için yukarıda ifade edilen özelliklere ulaşmak için gerekli olan tüm şartları sağlayacağına olan inancım tamdır.
Cumhuriyet’in vermediği/veremediği daha fazla refah düzeyine ulaşma hedefine başka sistemlerle ulaşılacağını sanmak ahmaklıktır. Cumhuriyet toplumun tüm fertlerini gören, koruyan, onların gelişmesi için fırsatlar sunan bir sistemdir. Hatta kendi düşmanlarına bile yeterli fırsatı veren bir rejimdir. Bu nedenle Cumhuriyete sahip çıkmak herkesin yararınadır. Sözümüzü Atatürk’ün o muhteşem sözü ile tamamlayalım “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”. Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın 100 yılımız. Nice gelecek 100 yıllara…