Bir Toplantının Düşündürdükleri…
Geçen yıl yapılması gereken ancak yapılamayan toplantıya 24 Mart tarihinde sanal ortamda katılım sağladım. Toplantı sorgum bitkisinin yaygınlaştırılması ile ilgiliydi. Fransa Büyükelçiliğinin organize ettiği toplantı, en büyük sorgum tohumu üreten ve satan ülke olan Fransa’nın bu konuda pazar olarak gördüğü Türkiye’de konunun öndegelen kanaat önderlerini kapsıyordu. Toplantı sırasında ve sonrasında 2 konu dikkatimi çekti. Birincisi ülkenin stratejik olarak gördüğü bir ürünün yaygınlaştırılması için elçiliğinin dikkat çekici bir şekilde organize ettiği toplantı idi. İkincisi devlet – özel sektör ve yerel ortakların birlikte çalışması ile bir ürüne sahip çıkılması olayı. Türkiye, üzerinde kurulduğu Anadolu coğrafyasında bulunan ürünler ile Dünya çapında bir üretim üssü olabilecekken bunun başarılamaması gerçeğini yaşamaktadır. Nedeni işte bu iki noktada gizli. Eğer Türkiye’nin Çin Büyükelçiliği ticaret ataşesi ve tarım danışmanları Fransa Büyükelçiliğindeki gibi çalışmış, her Çinliye sadece 10 gram fındık yedirmiş olsa ki 3-4 fındık ancak yapar, Türkiye’de yer gök fındık olsa bile bunun hepsi ihracata konu olur ve ciddi oranda kazanç sağlanır. İkincisi başkalarının fiyat belirleyici olduğu piyasanın ülkemizde kurulmasına bu sayede belli başlı ürünlerde tüm Dünyayı organize edebilme şansının bulunmasıdır. Bilindiği gibi yetiştirilen onca değerli ürünler var, fındık en başta gelse de incir, sultani kuru üzüm, kiraz, havuç, domates vb ürünlerde de dünyada en fazla üretim yapılan ülkemizde ne yazık ki fiyatları bizler belirleyemiyoruz. Neden? Sebebi çok açık piyasaları etkileyecek fiyat mekanizmasını kuracak çalışmalar dış temsilciliklerimizde yapılamıyor. Oysa bu o kadar da zor bir iş olmasa gerek diye düşünüyorum. Her bir Amerikalıya sadece 1 incir yedirilse eminim ülkedeki tüm incirler yüksek fiyat bulur hem çiftçi kazanır hem de ülke kazanır. Bir zamanlar Hong Kong’da markette rafta “Turkish Apricot” yani Türk Kayısısı paketini görmüş çok sevinmiştim, ne güzel demek ki ülkemizin kayısısı buraya kadar gelmiş demiştim. Detaylı inceleyince gördüm ki o kayısılar New York merkezli bir firma tarafından paketlenmiş ve Hong Kong’a satılmış. Türkiye’den kim bilir kamyon ile alınan (dökme şekilde) kuru kayısılar, Amerika’da ya da başka bir yerde 100 gramlık paketlere konulmuş ve gönderilmiş. Kendi kendimi en azından Turkish kelimesini çıkarmamışlar, üretim yerini silmemişler diye teselli etmiştim. Görüldüğü gibi eğer doğru bir çalışma yapabilsek Malezya’da, Endonezya’da diğer birçok ülkede Türk kayısısı, fındığı, üzümü ve daha birçok ürün kolaylıkla satılabilir. Bunun için yapılması gereken Türk elçiliklerinin ticaret ataşesi gibi çalışması. Tıpkı Fransa Büyükelçiliğinin yaptığı şekilde. Yapılacak iş gayet basit, bulunduğu ülkede Türk ürünlerinin tanıtım ve yaygınlaştırılması için iş birliklerinin geliştirilmesi. Bulundukları ülkede kanaat önderlerini ya da kariyer geliştirmiş kişileri sürecin içine dahil etmek ve birlikte ürünün yerleştirilmesi için çalışma yapmak. Zor olmasa gerek…