Yerel Kültür Önemli Mi?
Ne zaman bir yerlere gitsem öncelikle çarşı pazar gezmeyi sonrasında diğer turistik mekânları keşfetmeyi yeğlerim. Bendeki bu merak sadece mesleki değil aynı zamanda mevcut kültürü tanıma, geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurma isteğinden kaynaklanıyor. Şüphesiz geçmişteki birtakım davranış biçimleri toplumların yüzyılların imbiğinden süzülerek gelen kendi kültürlerinin bir yansımasıdır. Türk kültürü de böyle bir süzgecin binyıllardır içinden gelen bir yansıma biçimi olarak oluşmuştur. Bunun kısa sürede parçalanması, yok olması düşünülemez. Türkler öncelikle tarım toplumu olarak ön plana çıkmışlardır. Tarımdaki mevsimler gibi değişen ve bunu kendi alt benliklerine yansıttıkları bir davranış sergilerler. Bu nedenledir ki Türkleri anlamak ancak o kültürün içinde uzun yıllar yaşamakla mümkündür. Tarım toplumlarında da diğer toplum türlerine göre bazı farklılıklar vardır. Bunlar mevsimlere göre değişen davranış biçimleri gibi kesin çizgileri olmayan davranışlar gösterirler. Mevsimlerden yaz, hasat zamanı gibi bol, verimli her şeyin yağdırıldığı dönemlerdir. Toplumların da mevsimlerdeki değişimlerde olduğu gibi sakin, kızgın, ya da gözünün döndüğü dönemler vardır. Toplumsal olayları çözmek isteyen kimseler bu dönemleri ve toplumun öfkesinin ortaya çıktığında durdurulamayacağını bilmelidir. İşte toplum bilimciler, toplumları analiz ederken ve bunları karşılaştırırken Türkleri diğerlerinden ayırmaktadırlar. Zira Türklerde davranış biçimlerinin diğer toplumlardaki davranış biçimlerinden somut biçimde ayrıldığı birçok alan bulunmaktadır. Nitekim yapılan bir araştırmada 200’ün üzerindeki ülke içinde ekonomik insan modeline en uyumsuz milletin Türkler olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durum açıkça göstermektedir ki diğer toplum modellerinin Türklere uydurulması mümkün değildir. Öyleyse davranış biçimlerini kendi özgül değeri içinde değerlendirmek gerekir. Aynı şekilde Anadolu’da da birçok yerel alt kültür bulunmaktadır. Her bir alt kategorin de bu şekilde farklıkları mevcuttur. Bu nedenle yerel kültürü bilmeden birtakım toplumsal kararlar alınması, o kararların uygulanması her zaman mümkün olmamaktadır. Karar alıcılar zorlama birtakım uygulamalar ile toplumlardaki değişimi sağlasalar da bunun kalıcılığını sağlayamamaktadır. Dolayısıyla ciddi bir zaman ve kaynak kaybı yaşanmaktadır. Oysa toplumsal değerleri gözlemek, sonrasında bu değerlerle çelişmeyecek kararları almak hem kabul hem de sürdürülebilirlik bakımından önemlidir. İkinci önemli husus ise alınacak toplumsal kararlarda kesin çizgilerin olup/olmamasıdır. Bilindiği gibi toplum uygun zamanda uygun kararları kabul eder. Aynı kararların aynı şekilde toplumun alt katmanlarında kabul görmesi düşünülemez. Her bir katmanın değer yargıları, kabul şartları ve davranış biçimleri farklı farklıdır. Tarım toplumunda tüm davranış biçimleri aynı gibi görünse de bu toplumun içinde de farklılıklar mevcuttur. Bu nedenle alınacak kararlarda kesin öngörülerden kaçınmak, daha esnek programları uygulama yolu seçilmelidir. Böylece farklılıkları gözetecek kararların alınması toplumun kabul düzeyini etkileyeceği bilinmelidir. Sonuç olarak söylenebilir ki her toplumda karar vericilerin toplumun kültürel ve sosyolojik yapısını iyi analiz etmeden birtakım kararları uygulamak istemesi her zaman mümkün olmaz. Aksine toplumun alt katmanlarına nüfuz eden bir sosyolojik inceleme ve analizin karar vericilerin kararlarının daha sağlıklı ve kabul edilebilir olmasını sağlayacağı açıktır. Öyleyse yerel kültürü öğrenmek, onun tersine olacak kararların yerine, onunla eşgüdüm sağlayacak kararları vermek, etkili bir iletişimi beraberinde getireceği için önemlidir. Bu açıdan bakıldığında tarım camiasına mutlaka sosyolojik bir bakış açısının geliştirmesi, çiftçiye ulaştıracağı teknik ve ekonomik yeniliklerin buna göre düzenlemesi, etkili bir iletişim açısından önemlidir. Bu ihtiyaç kırsal toplumun kendi içinde değerlendirilmesini ve buna uygun davranılmasını gerektirmektedir. Diğer bir deyişle tok açın halinden anlamaz. Anlayabilmesi için aynı kültürün içinde yoğrulması gerekir. İşte bizi ancak biz anlarız. Başkalarından gelecek fayda ya da anlayış hiçbir zaman kalıcı olmayacaktır. Bu nedenle yereli bilmek ve toplumsal değişimleri buna göre düzenlemek gerekir. Böylece yereldeki bilgiler toplumların kalkınmasının yerelden başlayarak sağlamak doğru bir yaklaşımdır. Buna uygun politikalar geliştirmek diğer bir deyişle kırsal sosyolojiyi gözardı etmemek gerekir. Ancak birçok kararda yereldeki politikalar göz ardı edilmekte, böylece kalkınma ağır aksak ve yerel topluma uymayan şekliyle devam etmektedir. Oysa kalkınma öncelikle yerelden başlamalı, dalga dalga ülkeye yayılmalıdır.