Üretici olmak mı daha iyi yoksa tüketici olmak mı?
Üretici olmak mı daha iyi yoksa tüketici olmak mı? diye bir soru sorsak eminim birçoğu tüketiciliği tercih eder. Zira üretici olmak emek, düşünce ve izan gerektirir. Tüketici olmaya ise sadece eleştirel bir bakış yeter. Öyleyse insanlar yapma yerine kullanmayı, diğer bir deyişle konuşmayı sever. Bu nedenle ünlü düşünür Bernard Shaw “Aklınızda olanları hayata geçirecek kadar cesaretiniz yoksa, ömrünüz cesaretli insanların dedikodusu yapmakla geçer” diyerek, iş yerine konuşmayı sevenleri hedef almıştır. Her ne kadar Shaw’ın dediği gibi yapan insanlar çok kazanır gibi görünse de aslında kazananlar laf edenlerdir.
Diğer bir deyişle yapanın değil, konuşanın ya da reklamını iyi yapanın kazandığı bir dünyada yaşıyoruz. Hani derler ya bir kimseye kırk gün deli dersen, deli olurmuş diye, onun gibi bir şey işte. Zeki Müren’in çok güzel bir şarkısı var, gitmek mi zor, kalmak mı zor diye. Gerçekten de iş yapmak mı zor yoksa yapılana kusur bulmak mı derseniz, her zaman iş yapmanın zor olduğunu düşünürüm.
Hal böyle iken madem iş yapmak zor ise insanlar neden iş yapmak için bu kadar çaba gösterirler. Aslında sorunun cevabı basit. Üretmek, bir şeyler ortaya koymak gerçekte insan olmanın bir sonucu. Bu nedenle üretmeye alışan insanların o işten vazgeçmesi nerede ise imkânsız. Bu nedenle insanların üretmeye olan sevgilerini artırmak gerekiyor. Bu üretim her alanda böyledir.
Örneğin; günümüzde sosyal medya diye bir alan var, bu alanda içerik üretenler mi yoksa içerikleri alıp kullananlar, ya da kopyalayanlar mı? daha etkin. Diyebilirsiniz ki dağıtanlar daha etkin. Yanlış. Dağıtanlar çok olduğu için bu böyleymiş gibi görünse de aslında içerik üretenler nihayetinde bir üretim yapıyor. Bu bakımdan daha etkindirler. Zaten öyle değil midir, üretenin değil onu satanın daha zengin olması.
Burada genç insanlara, ya da çocukluğundan itibaren eğitim hayatı boyutunda verilen kendi kendine üretme gücünün nasıl kuvvetli bir şey olduğu anlatılmakta. İşte eğitimde önemli olan da budur. Okullar bu bakımdan ezberi değil, üretimi teşvik edecek sistemde donatılmalıdır. Böyle olduğu zaman gelişme ya da ilerleme denilen kavramın geliştiğini, ülkesel anlamda ilerleme sağlandığını görebiliriz. Diğer durumda çok para kazanılır, ancak bunun markaya, tarihe ya da kalıcılığa etkisinin olmadığı açıktır.
Tarih bunlarla dolu. Bir zamanların ünlü zenginlerinin üretimi yoksa, şimdilerde kalıcılığının olmadığı kolaylıkla görebiliriz. Bugün kalıcı olmak gerekirse mutlak surette üretimi, üretmeyi teşvik etmek gerekir. Üretmek aynı zamanda özgünlüğü de beraberinde getiren bir kavram. Hemen her konuda fikir, düşünce, mal, hizmet üretmenin değer oluşturmaya katkısının değeri ölçülemeyecek kadar çok.
Türkiye üretim konusunda çok iyi olmasına karşılık, üretim yapanların değil bunun reklamını yapanların at koşturduğu bir ülke durumunda. Burada öne çıkarılması gerekenler üretenler olmalıdır. Bu bakımdan Konya Kitap Günleri bana umut veren görüntüler oluşturdu. Üreten genç yazarlar, çizerler ve şairlerin çokluğu ve ne yaptığını bilen gençler geleceğe daha güvenli bakmamız gerektiğini göstermesi açısından çok önemliydi. Gelecekte etkin ve var olabilmek için üretmek esas olmalıdır.