Uç Uç Kelebek
Kelebekler uçar mı? Çocukken kırsal alanlarda otların arasında koşar uçuşan kelebekleri, sıçrayan çekirgeleri kovalardık. Hatta oyunlar oynar kelebeklerin, böceklerin davranışlarını, uçmalarını, hareketlerini izlerdik. Şimdilerde ne o kelebekleri ne de sinekleri görebiliyoruz.
Bunu iyi bulanlarımız olabilir elbet. Ancak şu iyi bilinmelidir ki sinekler olmasa, ortadaki pislikleri yok edecek canlılar da olmayacak. Bu durumda dünya toplumu olarak acaba bizler kendimizi mi zehirliyoruz. Yani doğaya, doğal yaşama müdahale ettikçe, onun içinde yaşayan canlılar da olmayacak. Bu durumda dünya değişecek, bir yanda aşırı sıcaklar, diğer yanda dondurucu soğuklar olacak.
Buna batılılar iklim değişikliği dese de aslında olan iklim değişikliği filan değil. Değişiklik insanın kendisinde, huyunda, davranışında ve bencilliğindedir. Benlik kavgasındadır. Oysa herkes çok iyi biliyor ki dünya, kâinatın içinde küçük bir nokta iken, insan da dünya içinde küçük bir noktadan daha fazla değil. Bu bakımdan doğayı, etrafımızı diğer bir deyişle çevremizi değiştirme ile uğraşma yerine, kendimizi nasıl değiştirebiliriz ile uğraşmamız gerekir kanaatindeyim.
Evimizin dışındaki yaşamın hemen yanı başında biten egomuz, bizi dünyanın kıralı yapar mı? Yoksa bizim beynimiz bize ego mu yapıyor? Bugünlerde bir araştırma yayınlandı, sürekli oturup duran insanların daha fazla hastalıklara maruz kaldığı ile ilgili olarak. Dolayısıyla sürekli oturup duran insanların yerine bulunduğu çevrede hareket edecek, etrafındaki sinekleri, böcekleri dahası kelebekleri kovalayacak topluma dönüşmek daha iyi olsa gerek. Etrafımızdaki canlıların da yaşama hakkı olduğunu unutmayacak bir toplum oluşur mu?
Kendini ekonomik antropolog olarak tanıtan Jason Hickel 2020 yılında “Çoğu Zarar Azı Karar” adında bir kitap yazmış. Yazar kitapta çocukluğunda babasının ona dünyadaki böceklerin toplam ağırlığının insan da dahil diğer tüm canlıların ağırlığından fazla olduğunu söylediğini hatırlıyor. Giderek yok edilen böceklerin acaba bu dengenin bozulmasında etkili oldu mu? Şehirlerimizin sadece yeşil alanlarını değil, hemen her yerini ilaçlayan ve sürekli biçimde kendi dışındaki canlıları yok eden insan, aslında içinde yaşadığı dünyayı da öldürdüğünün farkında değil. Oysa çevremizde bulunan her canlının bir görevi ve bu görevi yerine getirmek için bir yaşama biçimi vardır.
Kuşlar sinekleri, sinekler ortaya çıkan pislikleri yer. Böylece sinekler varsa koku olmaz. Bu nedenle çevremizde bulunan canlıları yok etmeden önce insan onun görevini düşünmeli, ona da yaşama şans ve fırsatı verilmelidir. Ancak giderek artan medya ve popüler kültür sadece çocuklarımızın değil, bizlerin de içimizde böcekleri yok etme isteği uyandırıyor. Dünya sadece insanın varlığı ile var olmuyor. İnsan dünya içinde diğer canlılar var ise var olabiliyor. Bunu her zaman hatırlamak gerekir. Ekosistem denilen yapının içinde sadece insan yok, diğer canlılar var ise insan var. Unutmamak gerekir ki bir tane dünya var ve hepimiz ona bağlıyız.