Para Tuzakları
Bir kitap okuyorum, Jason Hickel tarafından yazılan. Bu arada bu kim diyeceğiniz kimse ise Avrupa Yeşil Mutabakat danışmanı, El – Cezire ve Guardian Gazeteleri yazarı Foreign Policy danışmanı. Bizim anlayacağımız anlamda önemli biri, Londra’da yaşıyor. Bu adam kitabında bugünlere nasıl gelindiğini ve buna uygun davranışlar çerçevesinde nasıl davranıldığını anlatıyor. Kitabın bir bölümünde eskiden de maden çıkarıldığını, tarım yapıldığını dünyanın kaynaklarının kullanıldığını söylüyor.
Ancak eskiden insanlar dünyayı bir anne gibi görüyorlardı, annelerine davrandıkları gibi nazik davrandığını, bugünün dünyasında ise buna dikkat edilmeyip, adeta annenin karnının deşildiği gibi talan edildiğini söylüyor. Geçen haftalarda bir yurtdışı seyahatim oldu. Seyahatte uçağın tepesinden aşağıya bakma fırsatı buldum. Aşağısı nefis, kurak bile olsa eğri büğrü parseller ve köyler, kasabalar, şehirler çok güzel görülüyor.
Bir de zaman zaman yeşilin ortasına açılmış yara benzeri, taş ocakları, madenler gibi dünya kaynaklarının hunharca çıkarıldığı alanlar. Dümdüz bir arazinin ortasında meydana gelen yaralar. Her ne kadar bu yarayı açanlara, bunu tedavi etme görevi verilmiş olsa da bunun yapılmadığı, bilakis yaranın daha da derinleştirildiği görülmekte. Sonra söylenmeden edemiyorum, insan para için neler yapıyor. Havaalanındayım, uçağımın gelmesine ve aktarma uçuşuna daha çok var.
Havaalanında etrafa bakıyorum, her şey öylesinde abartı ki reklam panoları, duyurular, dükkanlar her yere serpiştirilmiş. Fiyatlar Euro üzerinden hesaplanmış, ya da doğrudan Euro üzerinden verilmiş. Uçuş alanına geçmek için pasaport kontrolundan geçiyorsunuz. Pasaport kontrolu sonrası geçiş için arama-tarama faaliyeti. En küçük şişe suyu bile geçirilmiyor, kolonya, parfüm yok. Ancak geçtikten sonra bunlardan çok var. Elbette fiyatları da normalin tam 10 katı.
Bunları normal görenler olabilir ama anlayamadığım konu şu ki burada kontrol yapılıyor ama uçağa binecekken bir daha yapılıyor. Burada amaç yüksek kira bedelleri ile kiralanan bu yerlerin kirasının çıkartılabilmesi için gelenleri mecbur kılarak bir şeyler satın almasına etki etmek midir? Eğer öyle ise kiralayanlar ile kiracıların birlikte çalıştıkları sonucu çıkarılabilir. Aklıma okuduğum kitap geliyor. Kitapta kapitalist sistemin kısıtlama yaparak, insanları modern köleler haline getirdiği söyleniyor. Bu durumu görünce bunun gerçekleştiğini görebiliyorum.
Yüzlerce çalışan, bu pastadan pay alabilmek için var güçleriyle çalışıyor. Dünyanın binbir ülkesinden gelen binlerce farklı insanın aynı şekilde kıstırılarak, kanının emilmesi gibi. Ne diyeyim, Allah akıl fikir versin. Kurallar, kurallar adına hemen uluslararası sistem böyle denilerek bahane bulunabiliyor. Devasa yapıların içinde zavallı insan, ayakta kalmaya çalışıyor.
Yıllar önce ilk okuduğum kitaplardan birinde hayvanat bahçesinde doğan aslan, kaplan gibi hayvanların hayatları anlatılıyordu. Onlar da doğayı hiç bilmediklerinden hayatın kendisinin böyle bir şey olduğunu sanıyorlardı. Hayat öyle mi gerçekten? Özgürlük ve dünyanın nimetlerinin doğru, adil bir şekilde bir annenin sütünü emer gibi emilemez mi? İlla anneye eziyet mi yapılmalı. Oysa çok iyi biliyoruz ki annenin sütü tüm çocuklarına yetecek kadar iken. Böyle geldi, böyle gidecek mi? Bir yerlerde yanlış var ama nerede?