Nitelik ile nicelik arasında kaybolmak
Nitel (soyut) ve nicel (somut) kavramlar içeren ve en çok istatistik biliminde kullanılan değerlerdir. Nitel, nitelikten gelen ve birtakım özellikleri olmak anlamına gelmektedir. Buna liyakat da denilebilir. Nicel ise sayıları ifade eden bir kavramdır. Diğer bir deyişle kalabalıklar nicel verilerle açıklanır. Ünlü yazar Victor Hugo kalabalıkları tanımlarken “kalabalıklar tehlikelidir, çünkü içinde ruhunu satan çok sayıda kişi bulunur” der. İşte bu nedenle çok söz söylemek, çok parası olmak, çok üretim yapmak gibi çok olan her şeyin içinde mutlaka kötüler de bulunur. Bu kötülerin çokluğu ya da göz önüne çıkması ise orasının iyi olarak anılmasını önler. Bu bakımdan nitelik ya da diğer deyişle liyakat önemlidir. İyi bir satıcı kötüleri göz önüne çıkarmaktan imtina eder, iyileri gösterir ki malı da iyi görünsün. Günümüzde olan birçok olay bu bakımdan çok önemlidir. İş başında olanlar sayıca üstünlüğe sığınarak, nitelikleri bozabilmektedir. Nitelikleri yükseltmek, diğerlerinden ayıklamak, iyi bir şekilde değerlendirmek ise yönetimde bulunanların birincil görevidir. Eğer yönetici niteliği yüksek olan ürünleri değerlendirmez ise diğerleri ile birlikte değersizleşir. Eğitim, kurslar, sınavlar, daha iyiye ulaşma gibi nitelik artırıcı faaliyetlerin geliştirilmesi, işler, işe alımlar için kriterler konulması da bu bakımdan önemlidir. Sistem, sınavlarını başar, sertifikaları al, belirli bir şekilde kriterlerini yükselt ondan sonra referans ile işe alalım olmalıdır. Diğer bir deyişle işe uygun kişinin seçilmesi gerçekleşmelidir. Oysa tam tersi uygulanmakta, önce referansa bakılmakta, referansa göre kriterler düşürülmekte ya da kriterler değiştirilerek, adama uygun iş yaratılmaktadır. Bu durum gelişmenin, kalkınmanın önündeki en büyük engeldir. Dahası rekabetçi dünya içinde geri kalmak için yeterlidir. Zira dünyada hergün yeni sistemler bulunmakta ve dünya hızla ilerlemektedir. Dünyanın hemen her yerinde yönetimde bulunanların, eşi, dostu, akrabası dahası ilişkide oldukları kimseler vardır. Ancak bunların nitelikleri yükseltilmeden kriterler düşürülerek ya da esnetilerek işe yerleştirildiği görülmemektedir. Bu durum ancak gelişmemiş ülkeler bağlamında geçerlidir. Yurtdışından iş ilanlarını lütfen takip edin, burada iş tanımı ve işin gerektirdiği nitelikler sıralanıyor, sonra da bu ilana başvurular alınıyor. Sonrası malum, kişinin nitelikleri uymuyorsa başvurusu alınamıyor, yapay zekâ reddediyor. Türkiye’de özellikle işe alımlarında ve başvurularda bu durum geçerli olsa da birçok iş ilanının özel şartlar bölümünde alınacak kişinin tüm nitelikleri sıralanıyor ve ilana çıkılıyor. Bu durum defalarca dile getirilmesine karşılık herhangi bir ilerleme görülmedi. Zira niteliklerin yükseltilmesi kısa sürede olacak bir olay değildir. İşin trajikomik boyutu ise işe yerleşen kimselerin ilk söyledikleri “niteliğini yükselteceksin” sözü oluyor. Oysa o pozisyona birçokları niteliğini yükseltmeden erişmiş olabiliyorlar. Üniversitelerin bölümlerinden son 10 yılda mezun olanların çoğu oldukça yüksek nitelikli mezunlardan oluşuyor. Ancak gel gör ki bunların niteliklerinin yüksekliği bir anlam ifade etmiyor ve kalabalıklar içinde kaybolup gidiyorlar. Buna niteliklilerin nicelikler arasında yok olması denilebilir. Bu kuşakta olup da bugünün abuk sabuk şımarıklıkları ya da kendini Kaf dağında görenlerin birçoğunun nitelikleri, Victor Hugo’nun ünlü sözündeki ruhunu satanları çağrıştırıyor. İşin en ilginci ise nitelikli olanların da bu niteliksizlere bakarak bozulmasıdır. Zira üzüm üzüme bakarak kararır. Toplumsal çürüme de denilen olgu bu olsa gerekir. Öyleyse hemen hiç vakit kaybetmeden toplumun içine yuvalanmış niteliksiz (liyakatsız) kimselerin hangi makam ve mevkide olursa olsun süratle ayıklanmasıdır. İtalya bunu “temiz eller” denilen bir operasyonla başardı. Biz de başarabiliriz…