İnsan çok fazla şeye ihtiyaç duyarsa
Hiç kimse her şeyi alacak, her şeyi yaşayacak kadar uzun bir ömre sahip olmadı. Hiçbir çiçek meyvesini görmedi, bulutlar kendi yağmurları ile ıslanmadı. Doğa her şeyi kendisine sunmadı, bunu başkaları için yaptı, yapmaya devam ediyor. Ancak insan gerek eşyalar gerekse statüler ile hiç ölmeyecekmiş gibi biriktirmeye devam etti. Günümüzde de bu durum giderek artan oranda başkalarının huzursuzluğunu bile dikkate almadan devam ediyor. Oysa eşyalar, mal-mülk insana yük olmaktan öte bir anlam taşımıyor. Bu duruma alışan insan eşyaları ve statüleri kaybetmemek için daha fazla hırslanıyor, daha fazla başkalarını mutsuz etmesine rağmen devam ediyor. Büyük sosyolog İbn Haldun insanın açlıktan değil, alışmış olduğu tokluktan öldüğünü söyleyerek insanın varacağı noktayı gösteriyor. Zaten insanın çok fazla şeye ihtiyaç duyması onun açgözlülüğünün bir göstergesi. Dünyada bir savaş var, kim daha çoğuna sahip olacak diye. Filanın yatı, katı filanın parası, işi, statüsü gibi hep daha fazlasına sahip olma istek ve arzusu. Belki de elimizdeki filanın daha fazlasından iyidir. Ebu Salah "Ayakkabım yok diye üzülüyordum, ayaksız bir adam görene kadar!" der. İnsan elindekinin kıymetini ne yazık ki bilmiyor. Aklımız, sağlığımız ve elimizdeki olanlar ile ne yapılabilir, bunun üzerine çalışmak gerek diye düşünüyorum. Çocukluğumuzda bu kadar Çin oyuncağı hayatımızı çevrelememişti. Kendi kendimize oyunlar ve oyuncaklar uyduruyorduk. Kurşun kalemlerimiz artık elimizle tutulamayacak kadar kısaldığında onları uzatmak için kapak takarak en son miktarına kadar kullanıyorduk. Tabağımızdaki en son lokmayı da tüketiyor, ekmeklerin kırıntılarını topluyorduk… Ne oldu peki? Tüm bunları bıraktık. Daha fazlaya odaklandık. Daha fazlanın sınırı yok ki. Rahmetli oldu, bir üniversite hocamız vardı, güzel yok, her zaman daha güzel var, bu nedenle daha güzele ulaşmak için çalışın derdi. Elbette iyinin her zaman daha iyisi, mutluluğun daha fazlası, üzüntünün daha acısı var. İnsan elindekinin kıymetini bilmeden başkalarının daha güzeline, iyisine ve zenginliğine hayıflanıyor. Herkesin büyük zenginlikleri var, önemli olan bunu görebilmek. Bunu görebilmenin yolu sadece bakmak ve değerlerimizi bilmekten geçiyor. Etrafımıza baktığımızda bizden daha iyi olan onlarca kişi görürüz, aynı şekilde bizden daha kötü durumda olan yine onlarca kişi görürüz. Öyleyse bulunduğumuz durumun değerlendirmesini yapmak ve bunu nasıl daha iyi yaparım şeklinde düşünce geliştirmemiz gerekir. İşini yapmayan ya da eksik yapan çalışan, amirini eleştirir. Kapısının önünü temizlemeyen komşusunun evinin kirli olduğundan bahseder. Kahvede miskin miskin oturan Valiyi eleştirir, ben olsam şöyle yaparım böyle yaparım der. İnsan önce kendi işini doğru yapmalı, yaptığı işten başkalarının zarar görmemesini sağlamalı ki faydalı olsun. Kısacası başkalarına bakma yerine aynada kendine bakmalı. Eminim herkes içinde bulunduğu durumu iyileştirirse hem daha mutlu hem huzurlu olur. Atalarımız bunun için herkes kapısının önünü temizlerse sokaklar tertemiz olur der.