Hangisi önemli
Hayvanlar konuşuyordu, büyük Panda sordu “Hangisi daha önemli, YOLCULUK MU? Yoksa VARACAĞIN YER Mİ?” küçük Panda cevapladı “SANA KİMİN EŞLİK ETTİĞİ” dedi. Günümüzde insanlar neyi neden istediklerinin farkında bile değiller. Oysa insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey ona eşlik edecek olan doğru eştir. Bu nedenle başarılı insanların yanında hep ona eşlik edenler vardır derler. Eşlik edecek kimsesi olmayanlar ise yalnızdır ve genelde çok başarılı değildir. Zira eş başarının anahtarıdır. Ancak günümüz koşullarında eş bulmak samanlıkta iğne aramak gibidir. Doğrusunu bulmak, birbirini çıkarsızca desteklemek her zaman mümkün olmamaktadır.
İnsan eşini kolayca bulamaz. Bunu dost olarak da tanımlayabilirsiniz. Bugün birçok iş çıkar ilişkisine dayalı yapılmak, bu nedenle insanın eşini bulması mümkün olmamaktadır. Oysa eskiden bir insanın dost bulabilmesi için 3 farklı testten geçmek gerekiyordu. Bunların günümüzde pek bir önemi olmasa da yine de eş seçilmesinde dikkate alınıyordu. Burada ifade edilen eş, doğrudan kadın erkek ilişkileri olarak anlaşılmaması gerekir. İnsanın kendisini anlayabilecek birilerinin olması yaşa, cinsiyete, statüye dayanmamaktadır. Bu nedenle insanın kendisini anlayabilecek eşinin olması gerekir. Ancak bu şekilde ifade edildiğinde insanlar hep yanlış anlamakta, insan ilişkilerini hep cinsellikle eşleştirmektedirler. Ne yazık ki toplumda birçok konunun cinselliğe dayandırıldığı gibi eş kavramı da buna dayandırılmaktadır. Oysa insanın eşini bulması demek, kendisini anlayabileceği bir dostunu bulması demektir.
Bunu Mevlâna ile Şems arasında meydana gelen anlam ile görmek gerekir. Hz. Mevlâna’nın dediği gibi “hamdım, piştim, yandım” ifadesi, kendi eşini bulduğunu ve kaybı sonrasındaki durumunu anlatmıştır. Bilindiği gibi Hz. Mevlâna kendi halinde dersler veren bir mütefekkirdir, ta ki Şems gelene kadar. Şems gelip, tanıştıktan sonra Mevlâna derslerini aksatmaya başlar. Şems ile kalben konuşur. Etrafı bu iki dost arasındaki anlam bütünlüğünü anlamaz, olmadık iftira ve karalamalar yakıştırırlar. Oysa onlar birbirlerini anlayan, anlamları bütünleştiren iki dosttur. Bunu anlamayan kıskanç insanların kışkırtması ile bir grup serseri Şems’i öldürür. Ölüsünü kör bir kuyuya atar ve Mevlâna’nın eskiden olduğu gibi dersler vermesini bekler. Oysa Mevlâna değişmiştir. Kanadı kırılmıştır, kendi ifadesi ile yanmıştır. İşte eş de bu anlamdadır. İnsan eşini bulduğunda devasa eserler üretir, aradan yüzyıllar geçmiş olsa da bu eserleri ile dersler vermeye devam eder.
Bu nedenle gidilen yerin bir önemi yoktur. İnsanın dostu ile gideceği her yer ona cennet gibi gelecektir. Yolculuğun süresi de önemini yitirecektir. Zamanın göreceliği de burada görülür. İnsanın dostu ile geçireceği zaman bundan dolayı zamansızdır. Bu nedenle önemli olanın eş bulmak olduğunu bilmek, onu aramak, bulmak en önemlisi korumak gereklidir. Ne yazık ki günümüz dünyasında dostu korumak araya giren sistemin çarpıklığı ile mümkün olmamaktadır. Hal böyle olunca da sadece gidilen yere odaklanılmakta, yolculuğun ise ne ile nasıl yapıldığına bakılmamaktadır. Diğer bir ifade ile amaca giden her yol mübah olarak görülmektedir. Oysa gidilecek yer bellidir, bunun üzerine çıkmak ise geleceğe doğru, anlamlı eserler vermekle mümkündür. Bunun için Hz Hadimi “Alim o dur ki koya her yerde bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser” demiştir. İnsanın eser verebilmesinin doğru eş olduğu ise bilinen bir gerçektir. İnsan ancak ortamını bulduğunda eserler verir. Ortam ile birlikte doğru eş başarının anahtarıdır. Eğer Hz Mevlana, Şems’i bulmasaydı Mesnevi gibi bir eseri ortaya çıkaramazdı. Bu nedenle gidilen yol ya da gidilecek yerden ziyade kiminle gidileceğine odaklanmak, eserler vermede anahtar rol oynamaktadır.