Haklı olmak mı? Güçlü olmak mı?
Bir fırsat doğdu Amerika Birleşik Devletleri’ne gitme şansı bulabildim. Bilindiği gibi ABD vizesi en zor alınan vizelerden birisidir. Eğer gelirinizi, işinizi, sigortanızı doğru belgeleyemez ise işiniz zordur, vize verilmez. Sadece vize almak yetmiyor, aynı şekilde havaalanında ayrı ayrı yerlerden uçuşa kabul edilme, titizlikle vize kontrolü gibi işlemlerden sonra nihayet Minneapolis şehrine ulaştım. Pasaport kontrolü sonrasında ABD sınırından geçerek bu ülkeye adım atmış oldum.
Onlarca farklı ülkeden gelmiş yolcular uzun bir sıra oluşturmuşlar, polisler arada köpeklerle geziyor, şüphelendikleri yolcuları özel bölmede arıyorlar. Bana gitmeden tavsiye edildiği üzere asla yalan söyleme dendiği için ne sorarlarsa gerçeği söylemeye kendimi şartlandırdım. Polis sordu, valizinde ne var? Tohum, yiyecek, içecek, bitki parçası vb var mı? Ben, yok ancak birkaç paket bisküvi var dedim. Polis formun üzerine bisküvi var diye yazdı. Etrafıma baktım, onlarca yolcu valizleri açık, yiyecekler etrafa saçılmış, perişan vaziyette. Ne var bunda diyebilirsiniz ancak ülkenin tam bir polis devleti olduğunu söylemek gerek. Eğer kurallara uyarsanız denildiği gibi özgürlükler ülkesi, ancak uymazsanız da tam bir cehennem. Adamlar kuralları sana bana ya da adamına göre değil, kanunda yazıldığı şekli ile uyguluyorlar. Bizim ülkemizde de kanunlar yazılı kurallar var ancak uygulamada aynı dikkat ve titizliğin gösterildiğini söylemek güç. Hal böyle olunca nerde bu devlet nerde bu kanun diyor, başı sıkışan. Ya da kendi kanunu uyguluyor güçlü olan.
Sistem bu şekilde olunca haklı olan değil güçlü olan kazanıyor. Bu durumda insanlar haklı olmak için değil güçlü olmak için çalışıyorlar. Böylece gelişme değil büyüme gerçekleşiyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki kadim bir kültür büyüme üzerine değil gelişme üzerine inşa edilebiliyor. Eğer bugün Anadolu Türklerin vatanı olmuş ise bunda Anadolu erenlerinin manevi katkısının büyük olduğunu söylemek gerek. Dikkat edilirse Osmanlı Devleti Balkanlarda ya da Kuzey Afrika ve Arabistan topraklarında da yıllarca hükümdarlık sürdü, neden buraları Türkleştiremedi. Bu sorunun cevabı manevi gelişimi sağlayan erenlerdedir. İşte bu nedenle büyüyebilirsiniz ancak kalıcı olabilmek için gelişmek gerek. Bu da hiç şüphesiz hak ile haksızlığın ayrılması ile olur. Acaba ya da sempati ile yaklaşım, kuralların ya da hak durumunun yozlaşmasına neden olur.
Bugün Amerika Birleşik Devletleri büyüme yerine tam da bunu yapıyor. Kurallar kesin ya uyarsın Amerikalı olursun ya da yok olursun. Türkiye’de ise kanun uymuyorsa başka bir kanun çıkarır uydururuz anlayışı ile yoluna devam ediyor. Nitekim bazı kanunların sadece adı var, kendi yok, neden? Bu bakımdan insanlar haklı olmak için değil güçlü olmak için çalışıyor. Bunun örneklerini hemen etrafınıza baktığınızda kolaylıkla görebilirsiniz. Haklılık sıklıkla yapılan aflarla kesintiye uğratılmakta suç ya da suçlar adeta teşvik edilmektedir. Diğer bir deyişle hak çiğnenmekte, hakka uygun davranan ise enayi yerine konulmaktadır. Böylece kural ya da yasalar rast gelirse birilerinin canını yakmakta, diğerleri oradan çıkıp kurtulabilmektedir. Tıpkı büyük sineklerin örümcek ağından çıktığı, küçüklerinin yakalandığı gibi.