FTM Adaleti
Hayatın içinde birtakım kurallar vardır. Bu kurallar hayatımızı şekillendirdiği gibi toplumsal düzeni de sağlar. İnsan tek başına yaşayamayan, topluluklar halinde yaşayan bir canlıdır. Bu bakımdan toplumsal düzen insan yaşamının bir parçasıdır. Toplumsal düzeni sağlamak amacıyla yazılı ve yazılı olmayan birtakım kurallar vardır. Yazılı olmayan kuralların toplumsal düzeni sağladığı açıktır. Ancak yazılı olmayan kurallar aynı şekilde yaptırımları da yazılı olmayan dolayısıyla uymayanların karşılaşacakları yaptırımın sözlü olarak yapıldığı sistemlerdir. Bu bakımdan gelenek-görenekler, ahlak ve din kuralları bu nedenle vardır. Elbette yaptırımı da sözlü olan bu kurallar ile toplumun huzur içinde yaşaması mümkündür.
Ancak her zaman ve yerde olduğu gibi kural dışı davranan kişiler olacaktır. İşte bu nedenle sözlü kurallar yanında toplum yazılı kurallar da getirmiştir. Toplumun getirdiği bu yazılı kurallara uyulmaması durumunda da cezalar oluşturmuştur. Hukuk böylece ortaya çıkan kurallar manzumesidir. Yazılı olan kuralların karşılığı olan maddi müeyyideli (yaptırımlı) sistemler, aynı zamanda kişilere bu kurallara uyulması karşılığında hak vermiştir. Yani benim hakkım denen olayın aslında yazılı olan birtakım kurallara (yasalara) bağlı olduğu açıktır. Bu bakımdan hakkım derken bunun yazılı olduğuna bakmak gerekir.
Diğer yandan büyük üstad Alev Alatlı hanımefendi haktan ziyade bunları dini kurallar çerçevesinden değerlendirerek, helal/haram durumuna bakmak gerektiğini söylemektedir. Doğrusu hem yazılı hukuk kurallarına hem de yazılı olmayan sosyal hayatın diğer kurallarına bakmak, ikisini birlikte toplumsal kural olarak uygulamak gerekir. İşte bu durum içerisinde hukuk kuralları ilk çağlardan bu yana giderek değiştirilmekte ve güncellenmektedir. Ancak asıl olan insanın kendi içindeki duygudur. Türkiye’de bu bakımdan giderek artan oranlarda bir hukuk düzenlemesi yapılmakta, bir suç ya da toplum dışı davranış yasa ile hak haline getirilmektedir. Böyle bir hengâme içinde giderek artan taşıt ve insan trafiğinin yönetilmesinde de trafik kuralları icat edilmiştir.
Yazılı olan bu kurallara uyulması içinde hem cezai hem de diğer yaptırımlar uygulanmaktadır. Trafik kurallarının şüphesiz ağır yaptırımları bulunmaktadır. Ancak bu yaptırımların denetlenmesinde sıkıntılar vardır. Denetlenmelerin daha etkin yapılabilmesi için 31 Ekim 2019 tarih ve 30934 sayılı Resmî Gazete ‘de yayımlanan bir yönetmelik ile de fahri trafik müfettişi (FTM) uygulaması geliştirilmiştir. Ücretsiz olan ve sadece yazılı kurallara yardımcı olması bakımından getirilen bu uygulamada seçilen kişilerin ahlaki olarak eğitilmiş kişilerden oluştuğu varsayılmaktadır. Resmi olarak görevlendirilen bu kişilerin gönüllü olarak faaliyet göstermesi, böylece kural dışı davrananlara müeyyide (yaptırım) olarak ceza verebilme yetkisi de verilmiştir.
Ancak ceza verilmesinin neye göre kısmı ihmal edilmiştir. Zira ceza bir kural ya da kaidenin ihlali karşılığında verilebilmektedir. FTM ise gördüğü kural dışı davranışı neye göre cevabında eksik kalmıştır. Bilindiği gibi modern zamanların en büyük sıkıntılarından birisi de vicdan muhasebesidir. Neye göre sorusunun cevabı VİCDANA göre olarak cevaplanmıştır. Oysa herkes biliyor ki vicdan kişilerin o anki duruma göre değişiklik gösterir. Öyleyse kanıtsız, delilsiz ve FTM’nin o anki ruh durumuna göre ceza yazması ne derece doğrudur? Hiç kimsede olmayan yetkinin bir kişiye verilmesi adaleti sağlar mı? Bu durumun savunmasında ise kişilerin ücret almaması dolayısıyla çıkar ilişkisinin olmaması ile açıklanmaktadır. Gerçekten de öyle midir?
FTM’leri tarafından yazılan cezalar mahkeme kararı ile düzeltilebiliyor deniliyor. Yani bir FTM size sinyal vermeden şerit değiştirdi, bunun karşılığı 196 lira ödenecek diye bir ceza yazsa, bu ceza ancak mahkeme kararı ile düzeltilebiliyor. Yani mahkeme için ceza tutanağını alacaksınız, ilgili Sulh Hukuk Mahkemesini bulacaksınız ve itiraz edeceksiniz. Bilindiği gibi mahkemeler delil üzerine karar verir. Bu durumda delil ne? Delil yok, daha ilginç olanı ise Yargıtay da delil yokluğunu gözardı ederek, FTM yazdı ise delile gerek yok diyerek, hukuksuzluğun önünü açmıştır. En basit davada bile hakimler delile göre karar verirken, burada bir kişinin o anki ruhi durumuna göre yazdığı ceza delil olmaksızın doğru kabul edilebilmektedir.
Toplumsal düzeni sağlamak üzere onlarca görevli varken, trafik düzeninin sağlanmasının ne olduğu, nasıl olduğu bilinmeyen kişilerin insafına bırakılması ne kadar doğrudur? Yüce insan peygamberimiz Hz. Muhammed bile öfkeli anda iken karar vermeyiniz, ayakta iseniz oturunuz, oturuyor iseniz ayağa kalkınız, öyle karar veriniz diyor. Hem dinen hem ahlaken hem hukuken garabet bir durum meydana getiren fahri trafik müfettişliği (FTM) ile birisi denetim yapıp, ceza veriyor, bu iş için görevli olanlar ise bunun kişilere tebliği ile uğraşıyor.
İnanmazsanız trafik müdürlüğü içinde bulunan FTM büroya gidiniz. Ne ve kim olduğu meçhul kişilerin verdikleri cezaları uygulamak için görevi trafik düzenini sağlamak olan memurlar evrak işleri yapıyor. Bu durum eskiden bizlere anlatılan masallara benziyor. Ceza geldi, nereden geldi, kimden geldi, nasıl geldi, haberim yok, öyleyse şimdi oldu. Ne diyelim, taşların bağlı olduğu bu sistemde, trafik adaleti de FTM’lere emanet edilmiş durumda. Bu arada Türkiye’de 200 binden fazla trafik müfettişi olduğu biliniyor…