Dil ile Yetisi arasındaki fark
Bir dil vardır bir de dille anlatılan ona anlam ve duygu yükleyen yetisi vardır. Dilbilimciler bireyin dilden aldığı hisse, duygu ve düşünceye dil yetisi demişlerdir. "Adamın birinin babadan yadigâr kalma antika ipek bir halısı varmış. Satmaya karar vermiş. Ona göstermiş buna göstermiş, ama kimse halıyı almaya talip olmamış. Sonunda zengin bir adam halıyı almaya talip olmuş. Adam halıya bakmış, incelemiş ve kaç para diye sormuş. Adam 100 altın diye cevap vermiş. Zengin adam tereddüt etmeden tamam demiş ve halı için çıkartıp 100 altını vermiş. Halıyı satan adam çok sevinmiş. O sırada zengin adam sormuş bu halının kaç para ettiğini biliyor musun? Adam cevap vermiş hayır bayım bilmiyorum. Zengin adam bu halı en az 3000 altın eder, demiş. Adam susmuş. Zengin adam yine sormuş, peki neden 100 altına halıyı verdin? Adam düşünmüş ve cevap vermiş, kusura bakmayın ama benim bildiğim en büyük rakam 100 altın! Kişinin hayallerinin ya da eylemlerinin sınırları da hayal edebildiği kadardır. Hayal ise dil ile sağlanır. Ludwig Wittgenstein “Bir sözcüğün anlamı, onun dil içindeki kullanımıdır.” der. Dilin anlam zenginliği ve derinliği gelişmedikçe o dil ile yapılan iş sayısı da sınırlı kalacaktır. Bu bakımdan konuşma dili 150-200 kelime/dakika, okuma 200-250 kelime/dakika iken, düşünme dili 1300-1800 kelime/dakikadan oluşmaktadır. Bu yüzden yeterince sözcük, anlam, kavram ve düşünsel bağlantıya sahip olamayan zihin kısır döngüden çıkamaz. Bu durumda 200 kelime ile düşünen, 2000 kelime ile düşüneni anlayamaz ve iletişimsizlik meydana gelir. İşte bu bakımdan internet ortamında ya da yapılan tartışmalarda ortaya çıkan durum bunu açıkça ortaya çıkarıyor. Birbirini anlamayan kişiler arasında ise iletişimsizlik meydana geliyor. Sonra da birbirini anlamayan kişiler arasında kavgaya neden oluyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki dünya çok büyük ve herkese yeter. Öyleyse bunca kavga, çekememezlik, başkalarına yapılan eziyet neden var? Birincisi birbirini anlayamamaktan, ikincisi ise kişilerde bulunan ego nedeniyledir. Birbirini anlayamamak sahip olunan kelime dağarcığı ile ilgili iken, çekememezlik egonun verdiği güç ile kendisini göstermektedir. Bu bakımdan sözler karakteri ortaya çıkarmaktadır. Dil ise sözün ortaya çıktığı ana kaynaktır. Böylece sözün geldiği ortak noktada duygu ve anlam zenginliği var ise anlamlıdır. Bu da ancak yüzyılların imbiğinden geçen billur taneleri gibi süzülen kelimelerle olur. Bu kelimeler ancak dil yetisi ile örülebilir. Anadil, dil yetisini kullanma bakımından önemlidir. Değilse bir dil ile anlaşılabilme anlamında önemli değildir. Bunu makineler bile yapmaktadır. Ana dil duyguyu, düşünceyi anlamlı şekle getirmekte, gelecek kuşaklara aktarmaktadır. İşte kültür denilen olgunun ortaya çıktığı nokta burada kendisini göstermektedir. Türk dili bu bakımdan yüzyılların imbiğinden süzülen billur taneleri gibi bir milleti 5 bin yıllık geçmişi ile sırtında taşımaktadır. Dilimizin önemini iyi bilmeliyiz. Sonuçta “Dilimiz kadar varız”.