Bizim Takım
Gruplar arası ve grup içi davranışlar, çatışmaları, önyargılı tutumları ve ayrımcı davranışları tetiklemektedir. Bunun adına bizim takım da denilmektedir. Bu konuyu irdeleyen bir deney yapılmıştır. “Robbers Cave Deneyi” adı verilen çalışmada 11 yaş birbiri ile tanışmayan ve aynı kültürel ve ekonomik düzeyde seçilen çocuklarda önce tanışma, kaynaşma ve rekabet ortaya çıkarılacak, sonrasında kendilerine çatışma ortamı hazırlanacaktır. Böylece çocuklar önce kendilerini, kendi gruplarını tanımış, grup içi hiyerarşide lider seçmiş sonra da kıt kaynaklar için birbirleri ile rekabete girmiş olacaklardır. Deneyin ciddi sonuçlar verdiği açıktır. Konu üzerine derinlemesine araştırmalar yapan psikologlar, gruplar arasındaki çatışmaların, önyargılı tutumları ve ayrımcı davranışların tetiklendiğini görmüşlerdir. Peki nedeni nedir? Bunun bariz nedeninin insanın doymak bilmeyen hırsından kaynaklandığı görülmüştür. Hemen her ekonomistin söylediği “ihtiyaçlar sınırsızdır” söylemi, aslında ihtiyaçların sınırsızlığından değil, aksine insanın hırslarının doyumsuzluğundan kaynaklanmaktadır. Değilse aynı renk, desen ve kalitede 5 tane tişört ihtiyaç olamaz.
Bu deney aslında insanların çıkarı için nasıl birbirini sattığını göstermesi açısından da ilginçtir. Yapılan bu deneyin benzeri Survivor adında bir program çerçevesinde TV’lerde günlerce yayınlanması ve ciddi bir izleyici kitlesine ulaşması bakımından da görülmüştür. Deneyin sonuçlarının sadece belirli bir gruba ait olamayacağının kanıtı da bu programın izlenme derecesindedir. Hatırlanacağı üzere programda koca koca adamlar basit bir yiyecek, su ya da benzer ihtiyaçlar için kıyasıya rekabet etmekte, yarışmaktadır. Aynı durum hayatın hemen her alanında kendisini göstermektedir.
Deney, küçük menfaatler peşinde koşan insanların, o menfaati elde etmek için nasıl birbirine ihanet ettiğini göstermesi açısından ilginç sonuçlar vermektedir. Ne olmalıdır? İşte din, ahlak ve gelenek – görenek denilen sosyal hayatı düzenleyen kurallar bunun için vardır. Ayıp kelimesinin maddi bir karşılığı bulunmamakla birlikte, toplumda manevi bir karşılığı vardır. Ancak manevi karşılıkların maddi olarak karşılığının olmaması nedeniyle sadece “bir günün beyliği beylik” anlamında davranışlar görülebilmektedir. Oysa asıl önemli olanı bir günün değil, hayatın tamamının beylik olmasıdır. Toplumsal bağlar işte bunun için önemlidir.
Sıklıkla söylenen toplumsal bağların zayıflamasının, toplumda çürüme meydana gelmesinin altında, insanların küçük çıkarlar peşinde koşmalarının nedeni budur diye düşünüyorum. Toplumbilimciler meydana gelen menfaat çatışmalarından ve bu menfaat çatışmasından ortaya çıkan “hep bana” çıkarcılığını çeşitli deneylerle incelemektedirler. Tarihin derinliklerinde de bu durum görülmüş, çürüyen toplum, daha dinamik ve güçlü toplumlar tarafından esir alınmıştır. Bu nedenle toplumsal çürümeyi durduracak, kaynaşmayı sağlayacak programların uygulanmasına ihtiyaç vardır. Bunun takibi ve liderliği toplum önderleri tarafından yapılabilir. Bunu sıradan insanlardan beklemek yerine toplum önderlerinden beklemek doğru bir yaklaşımdır. Toplum önderlerinin ayrıştırıcı, düşman edici davranışlarda bulunmamaları bu bakımdan önemlidir. Birçok kez dile gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin kurulmasını sağlayan Osman Bey’in kayınbabası, manevi lideri Şeyh Edebali damadına söylediği o meşhur tavsiyelerinde “kavga etmek bize bunu sulh etmek sana düşer” diyerek görevin büyüklüğünü gözler önüne sermiştir. Toplumun bu hassasiyetinin bilincinde olan devletler toplumu rahatsız edici davranışlardan kaçındıkları gibi onları bir arada tutacak eylem ve davranışları desteklemektedir. Bu amaçla ayrıştırıcı söylemler yerine birleştirici sözler, ifadeler ve davranışlarda bulunulmaktadır. Diğer bir deyişle bizim takım iyidir ancak davranışların, hataların ya da ayrıştırıcı hareketlerin diğer takımları dışlayıcı, kırıcı ve küçük düşürücü şekilde olmaması gerekir. Her takım hata yapar, bizim takım da hata yaptığında görmemezlikten gelmek, gelecek büyük hataların ve toplumsal bölünmenin yollarını açar.
Bilindiği gibi dünün kavga eden iki Avrupa devleti olan Almanya ve Fransa, bugün aynı hassasiyette toplumlarının gerginliklerini önlemeye çalışmaktadır. Bir durumu çatışmaya döndürmeden, barış içinde yürütmektedirler. Örneği, maçlarda ve ortak projelerde görülmektedir. Bu nedenle çıkarcı grupların ya da grup içi çatışmaların en aza indirilmesi gerekir. Aksi durum toplumsal kaosa o da toplumun çürümesine yol açar.