Ben bilirim
Günümüz hastalıklarından en büyüğü “ben bilirim hastalığı”dır.
İnsanın her şeyi bilmesi mümkün olmadığı gibi anlaması da mümkün değildir. Ancak sosyal medya uygulamalarından daha önce kolayca erişilen arama metorları (Google) insana kısa sürede merak ettiği hemen her konudaki bilgilerin kontrolsüz biçimde dağılmasına neden oldu. Böylece birileri tarafından oluşturulan herhangi bir belge ya da bilginin geniş kitlelere kontrolsüz biçimde ulaşması gerçekleşti.
Oysa birçok insan da bilmektedir ki buradan alınan bilgilerin birçoğu yanlış, yanlı ve belgesizdir. Ancak insanların kısa sürede ulaştığı bu bilgilerin doğru gibi kullanılması, düşünme, fikir üretme ve çaba gösterme gibi eylemlerin değersizleşmesi sonucunu doğurdu. Böylece bilgi değersiz, bilgiye ulaşmak için yapılan deneme ve çabalar gereksiz anlamına geldi. Bu durumda bilgili olma ya da uzmanlık gerektiren işler daha az bilen kimseler tarafından yapılır oldu.
Eskiler derlerdi “az bilen doktor candan, az bilen hoca dinden eder” misali bir işi uzmanı olmadan yapanlar eksik ya da hatalı yaparlar. Bunun anlamı “Bir iş, uzmanına yaptırılmaz da taklitçilere yaptırılırsa, istenilen gibi değil, ters bir sonuç verir. Nitekim hekim dururken, hekimlik taslayan birisinin tedavisine başvurulması, insanın hayatına mal olabilir. Bilgisiz din adamı da dinden soğutulmasına olur.” şeklindedir. Oysa bir işin uzmanı olabilmek, uzun yıllar içinde sabırla çalışma ve her yerden bilgileri derlemekle mümkün olur.
Japonlarda bir kişiye usta denilebilmesinin kıstası kendisini geçen bir öğrenci yetiştirmek değildir. Önce kendisini geçecek bir usta yetiştirecek, sonra da yetiştirdiği ustayı da geçecek başka bir usta yetişecektir. Ancak ondan sonra kendisini geçen ilk kişinin ustalığı kabul edilmektedir. Aksi durumda usta denilmemektedir.
Günümüz dünyası okumadan alim, yazmadan kâtip olan insanlarla dolu olduğu için gerçek ustalığın anlamı ve önemi kaybolmuştur. Google bilgileri ile ustalık taslayanların gerçek ustaları aşağıladıkları bir dönemi yaşıyoruz. Böylece sahte ustaların yanında gerçek ustaların esamesi bile okunmamaktadır. Eline tornavida, pense, anahtar alan hemen herkes her tamiri yapabileceğini sanmaktadır. Oysa bunun olmadığı, olamadığı işin içine girince belli olmaktadır.
Diğer taraftan da işi bilen, doğru yapan kimselerin uzmanlığına biçilen yüksek ve kontrolsüz fiyatlar gibi bir durum da vardır.
Zamanın birinde bir kiremit ustası varmış. Ustanın belirli müşterileri var, sürekli onlara gider, tamiratlarını yapar ve geçinir gidermiş.
Birgün usta hastalanmış, ustanın oğlu damdaki kiremitleri aktarmaya gitmiş. İşi tamamlamış, babasına rapor vermiş. Baba kırık bir kiremit vardı, onu değiştirdim, sorunu çözdüm demiş. Babası, oğlum ne yaptın, o kiremit benim ekmek kapımdı. Onu değişik yerlere koyar, sürekli olarak müşterilerim olurdu. Şimdi sen o kırık kiremiti atarak benim müşterimi eksilttin, demiş. Bazen kalıcı çözümlerin yapılmadığını, geçici çözümlerle müşterilerin aldatıldığı da görülebilmektedir.
Her işin hilesi içinde derler. Uzmanı olsa da bazen işin baştan savma yapıldığı, sürekli olarak müşterilerin bağımlı olduğu durumlar da görülür. Gerçek usta, işini doğru, hilesiz ve çözüm odaklı olarak yapar. Ancak bu türden kimseleri bulmak zordur.
Herkes ben bilirim der, diğerlerinin yaptığını beğenmez. İşin doğru yapılması hem yapana hem de yaptırana büyük katkı sağlar. Düzgün işleyen bir sistem herkese mutluluk verir.
Bu nedenle ben bilirimden önce nasıl olduğunu anlamak ve doğru işler yapmak gerekir.
Ayrıca istişare etmek, akıl danışmak ve işi bilene yaptırmak da şarttır. Aksi durumda sistemin düzgün çalışmamasından dolayı herkes mutsuz olur.