Halime Bilgin

Halime Bilgin

Değişerek aynı kalma ve siyasette canlılık

Değişerek aynı kalma ve siyasette canlılık

Türk siyasal hayatına baktığımız zaman tek partili dönemden çok partili döneme 31 Mart İsyanı sonrası, ilk yürürlüğe koyulan anayasa ve bu gün gelinen noktadaki düzenlemeler sürekli değişimler içerir.

Dünya değiştikçe, insan geliştikçe, düzenlenen yasalar, yönetim şekilleri de, insanla birlikte gelişiyor. Osmanlı döneminin son zamanlarında başlayan yenilik hareketleri o günün dünyasında Türkiye için gerekli olmalı ki genç subaylardan, düşünürlere kadar herkes yeni oluşumların içinde yer almış. Bugün belki siyasal tarihi okuduğumuz zaman bazı şeylere kızabiliyoruz, bunu nasıl yapmışlar diyebiliyoruz. Ama içinde bulunduğumuz bu dönemde bir zaman sonra tarih olacak. Şu an yaşananları da gelecek nesillerden birileri okuduğu zaman kızabilecek bunu nasıl yapmışlar diyebilecek.

Cumhuriyet’in kurulması ile başlayan tek partili dönemden bugüne baktığımız zaman, çok partili döneme geçiş bayağı bir sancılı olmuş. Ülke olarak siyasi anlamda bir çok badireler atlatılmış. Bunların içerisinde anlaması en zor olan da askeri yönetim dönemleri. İnsan ister istemez sorguluyor neden demokrasi ile yönetilen bir ülkenin anayasası hep askeri yönetimler zamanında düzenlenmiş ve sonrasında yapılan her değişimde tepki gören bir alan olmuş.

Her şey canlı ve hareket halinde, siyasette hareket halinde ve gelişiyor. İnsan stabil bir varlık olmadığı halde, neden yaşamını düzenleyen yasalar, yönetimler, üretimler için bir durağanlık istiyor ve değişimlere karşı direniyor. Mesela bir insan bir partinin görüşüne saplanıp kalıyor. Partinin ülkesi için ürettiği politikalara hiç bakmadan siyaset yapmak adına bunu yapıyor. Aslında bunun altında birde grup psikolojinin gerektirdiği davranışlar yatıyor elbette fakat konumuz genel çerçeveye bakmak olduğu için siyasetin toplumdaki canlılığı bugünkü meselemiz. Siyaset doğuyor, büyüyor ve bir gün gelince tıkanıyor mecburen yeniden doğmak zorunda kalıyor. Bu gerçeklik kabul edildiği zaman belki değişimlere bu kadar direnç gösterilmez. Şu an dünyaya hakim bir çok ideolojik kavramlar var. Bunlardan biri modernizmdir. Bu kavramın altını açıp baktığımız zaman batıcılık, çağdaşlık olarak karşımıza çıkar. Bu fikri, Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu güne Türkiye bünyesinde taşımıştır. Bu görüşe karşıtı olarak da muhafazakarlık görüşü vardır. Bu görüşte var olanı muhafaza etmek fikrinden doğmuştur. Konumuz hareket canlılıktı. Buradan hareketle, yenilik ve değişim toplumun tüm alanlarında olduğu gibi siyasette de kaçınılmaz bir şekilde olmaktadır. Değişim tüm dünyanın kaderidir. O halde yapılması ve dikkat edilmesi gereken nokta "DEĞİŞEREK AYNI KALMA" düşüncesindedir. İngiliz Edmund Burke ait bu değişerek aynı kalma kavramını çok sevdim. Ülkemiz için de bu kavramdan yola çıkarak, modernleşmeye, bilime evet ama "din ve kültür" boyutunu korumak şartıyla diyerek, yarınki seçiminiz ülkemize hayır getirsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halime Bilgin Arşivi