Dünya malına boyun eğmek
Kıymetli okurlar, herkese selamlar ve iyi hafta sonları…
Köşe yazısı yazmaya daha dün başlamış gibiyim. 5 yazı yazmışım, 6. yazımı da yazmaktayım. Daha nicelerini yazmayı hedefliyorum, bakalım neler olacak.
Hayat akıp gidiyor. Çok hızlı bir şekilde. Günler, haftalar, aylar, seneler ne de çabuk geçiyor. Peki, “Bu geçen zaman diliminde ne yaptım” gibi bir düşünceye kapıldınız mı hiç? Yaşadıklarımızın muhasebesini yapıyor muyuz yeteri kadar? Pek de yapmıyoruz. Yapmadığımız için de kötülüğe karşı gelemiyoruz. Hayatın muhasebesini yeterince yapmadığımız için hayat çok boş geliyor. Ama aslında boş olan hayat değil. Gün gelecek, onu film şeridi gibi gösterecekler o zaman çoğumuz pişman olacağız ama o vakit de iş işten geçmiş olacak. Özeleştiri yapmamız, şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz lazım.
Bu dünyada Allah’ın rızasını kazanmak varken, vatana, millete faydalı olmak varken hırs, kin, kibir gibi duygulara kapılıyor insanoğlu. Ya da Hakk’ın rızasını bir kenara bırakıp, insanların rızasını kazanmaya çalışarak bir ömür geçiriyor. Kimse ölümü düşünmüyor. Ölmeyecekmiş gibi yaşıyor insanlar. Ne kadar da üzücü ve acı değil mi? Daha da ileri gidiyor; manasız savaşların, düşmanlıkların, meydan okumaların içerisine giriyor. Ufacık bir mevzudan büyük düşmanlıklar doğuyor. Birbirimizle iyi geçinmeyi unutmuşuz. Güzel kelamlar etmeyi bilmeyen bir nesil gelecektir eğer bizim halimiz böyle olursa. Bunu bilmek için müneccim olmaya gerek var mı? Yok.
Bayramlarda, arife günlerinde çoğumuz mezarlık ziyareti yaparız. Hiç düşündünüz mü, ibret aldınız mı? O toprağın altında yatanların çoğunun kim bilir ne kadar hırsı vardı, kini vardı, kibri vardı, düşmanlıkları vardı, parası vardı, altını, gümüşü, osu, busu vesaire. Peki hayatı boyunca sahibi olmak için insanları kırdığı mal varlıkları nerede? Gitti mi onlarla birlikte? Kim bilir kimin eline kaldı. İyi, güzel bir hayat sürenler iyi ve güzel bir şekilde anılıyor. Allah’ın da rızasını kazandılarsa ne güzel.
Doğumumuza biz karar vermedik, ölümümüze de biz karar vermeyeceğiz. Ayrıca hakim olamadığımız bir de zaman var. O halde neden birbirimize tahammülümüz yok? Trafikte, markette, işyerinde, çarşıda, pazarda, divanda, dergahta tahammül ve hoşgörüye dair bir şey göremiyoruz. Gerçekten çok yazık. Yanlış yoldayız, bir an evvel dönmemiz lazım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.