Televizyonlarda, gazetelerde asayiş haberlerinin yoğunluğu sizin de gözünüze çarpıyor değil mi? Sanki eskiden bu kadar değildi. Tabii ki medya kuruluşlarının genel yayın politikalarında geldiği nokta da asayiş haberlerinin sıklıkla verilmesine neden oldu. Bu tür haberleri yayınlayarak etliye, sütlüye bulaşmamış oluyorsun. İşin böyle bir yönü var, evet ama gerçekten de asayiş hadiselerinde gözle görülür bir artış söz konusu…

Asayiş ile ilgili hadiseler Konya’daki bazı siyasilerin de gündeminde. Konuyla ilgili, “Şu şunu dedi, bu bunu dedi” diyerek lafı uzatmayayım, demeçler zaman zaman gazetemizde yer alıyor.

Özellikle hırsızlık vakalarının giderek arttığını gözlemleyebilmek mümkün. Gün geçmiyor ki memleketin her köşesinde bir hırsızlık vakası yaşanmasın. Önlemler alınıyor ama bu vakaların önüne geçilemiyor bir türlü. Bu arada şunu söylemeden geçmeyeyim, ben Konya Emniyeti’nin çalışmalarını başarılı buluyorum.

Benim varmaya çalıştığım nokta, sorunun kökten çözülmesi gerektiği ve nasıl çözüleceği ile ilgili. Ha burada kutupları yeniden keşfetmiyoruz. Bilinen bir şeyi dile getirmiş, hatırlatmış olacağım…

Hangi suç olursa olsun, suç ile mücadele devletin işidir. Suçun cezasını vermek de yargının işidir. Yani vatandaş öyle kendince adaleti sağlayamaz, kimsenin böyle bir hakkı yok. Baştan söyleyeyim; her ne olursa olsun suç asla ama asla hoş görülmemeli ve meşrulaştırılmamalıdır. Hırsızlık başta olmak üzere, asayiş vakaları neden gerçekleşiyor? Ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı. Manevi değerlerdeki eksikliklerden dolayı bu tür hadiselerin sona ermediği bir kesim tarafından sürekli vurgulansa da sorunun başlıca nedeni ekonomik durum.

Bu gerçek göz ardı edilmemeli. Emniyet tedbirleri elbette önemli. Ancak, ekonomik anlamda refah seviyesi yükselmezse bu sıkıntıların aşılması pek de mümkün görünmüyor. Ha tabi bir de “Suç işleyen şahıslar hak ettikleri cezaları alıyorlar mı” sorusu var ki o da ayrı bir husus. Fakat dediğim gibi, kimsenin kendince adaleti sağlama gibi bir hakkı yok.

Esenlikler…