Konya
Parçalı az bulutlu
5°
Aksaray
Açık
1°
Karaman
Açık
4°
Ara
reklam

Gazetecilik ile Haberciliğin Ayrımı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ankara'da yüksek lisans sürecimde ve Konya'da sahada da mevcut gözlemlerimden biri olan “kavram krizini” paylaşmak istiyorum. Gazetecilik ve habercilik kavramlarının uzun zamandır birbirine karıştırıldığını ve bunun aşılmasının önemli gerekliliklerden biri olduğunu savunmaktayım. Bir haber yazmayı, bir olayda tanık durumda olmayı, iki telefon açmayı gazetecilik zannedenler var. Kusura bakmasınlar ama toplum olarak en temel problemlerden bir tanesi budur. Mesleğin kavramlarını birbirine karıştıranların mesleğe yön vermeye kalkması.

Habercilik elbette kutsaldır; enformasyon edinme, tanıklık etme, sahada bulunma, refleks geliştirme. Ama gazetecilik, haberciliği bünyesinde barındıran ve habercilik kavramının üstüne kurulan çok daha geniş bir evrendir. Habercilik, gazeteciliğin hammaddesidir; gazetecilik ise o ham maddeye ruh veren, bağlam enjekte eden, toplumsal bir sorumluluk yükleyen bir düşünce biçimi kümesidir.

Bugün bazıları hala şu şekilde fikir beyan edebiliyor: “Gençler sektörü bilmiyor.”
Pardon da neyi bilmiyoruz? Yirmi yıl önce geçerli olan saha reflekslerini mi? Yerel muhabirin devriyeden duyduğu bilgiyle haber yazdığı zaman dilimini mi? Yeni kuşağın hakim olduğu şey çok daha başka: Dijital veri, açık kaynak doğrulama, medya hukuku, söylem analizi, algoritmaların haber akışına etkisi ve en elzem nitelikte olan medya okur-yazarlığı.
Kısacası, çağ bambaşka bir boyuta evrildi, bilgisi güncellenmeyenler değişimin gerisinde kaldı.

“Yılların tecrübesi” kalıbına ve somut tecrübelere saygım elbette sonsuz. Ama deneyimi putlaştırıp teoriyi küçümseyen her perspektif, mesleği içinden çıkılamayacak boyutta daraltır. Dünyanın büyük gazetecilik kurumları hem habercilikte usta bir konuma gelmiş muhabirleri hem de teorik bilgi birikimi olan araştırmacıları aynı masaya oturtur. Çünkü bilirler ki gazetecilik, sadece sahada ayakta kalma becerisinden ibaret değildir; aynı zamanda gerçeği sistematik olarak analiz edip bunu sağlıklı bir biçimde kamuoyuna yansıtma yeteneğidir. Bunu somut bir örnekle sunmam gerekirse:

1972 tarihinde Washington'da Watergate binasında çıkan bir “hırsızlık” haberi, habercilik ve gazetecilik arasındaki gözle görülür farkı ortaya koyan çok güçlü örneklerden biridir. Olay ilk duyulduğunda muhabirler yalnızca adli bir olayı duyurdu; birkaç kişinin bir parti merkezine girdiği sıradan bir kriminal vaka olarak görüldü. Habercilik tam olarak bunu uygular, olanı bildirir. Ancak Washington Post’tan Bob Woodward ve Carl Bernstein’ın yürüttüğü araştırmacı gazetecilik süreci, bu hırsızlığın arkasında Beyaz Saray tarafından planlanan yasa dışı bir siyasi operasyonun var olduğunu ortaya çıkardı. Para izlerinin takibini sağladılar, devlet kurumlarındaki kaynaklardan doğrulama temin ettiler, örtbas girişimlerini belgelediler ve en sonunda ABD Başkanı Nixon’ın istifasına giden süreci tetiklediler. Aynı olaya bakıldığında habercilik yalnızca “ne olduğunu” yansıtırken gazetecilik “neden olduğunu”, “kimlerin sorumlu olduğunu” ve “kamuya karşı hangi suçların işlendiğini" ortaya koymuştur. Watergate, bu sebeple, habercilik ile gazeteciliğin ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken kavramlar olduğunu gösteren en somut vakadır.

Düşüncem o dur ki, habercilik ile gazeteciliği ayırmadığımız sürece mesleğin niteliğini korumamız ve toplumun gerçek bilgiye erişimini sağlamamız mümkün değildir. Olanı aktarmak başka, gerçeğin peşine düşmek bambaşka bir boyuttur. Bugün de mesleğin en büyük krizi burada yer almaktadır. Haber üretimiyle gazeteciliğin derinlikli sorumluluğunu eşitleyenler, farkında olmadan hem bilginin hem de kamusal aklın altını oyuyor. Bu yüzden kavramların ayırt edilmesi bir tercih değil; mesleğin varlığını sürdürebilmesinin unutulmaması gereken şartlarındandır.

 
 
Yorumlar
E
E.Eren 14 saat önce
Sahici ve doğru bir ayrım. Haberi görmek kolay, gerçeğin peşine düşmek ise gazetecilik. Çok iyi özetlemişsiniz.
BEĞENME
1
CEVAPLA