Mithat Direk

Mithat Direk

Yasaklamak ile hangi sorun çözülür?

Yasaklamak ile hangi sorun çözülür?

Yasaklamak ile neyi yasaklarsınız. Günümüz yönetimlerinde en önemli uygulamalardan birisi yasaklamaktır. Oysa yasaklamak ile bir çözüme ulaşılamamaktadır. Bunun tipik örneğini Nogales İktisadı olarak da tanımlayacağımız şekliyle Daron Acemoğlu’nun Ulusların Düşüşü kitabında görebilirsiniz. Kitapta otokratik ile demokratik toplumlar kıyaslanmıştır. Otokratik toplumlarda yasaklamak, demokratik toplumlarda ise yarışmak ön plana çıkmaktadır.

Kitap, “Neden bazı ülkeler zengin, diğerleri fakir? Neden bir tarafta sağlık, bolluk varken diğer yanda açlık ve hastalık kol geziyor?” sorularına cevap ararken farklı ülkelerin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmelerini tarihsel süreç içerisinde analiz ediyor ve sorularına ilişkin bir kuram geliştiriyorlar. Tarihsel süreç içerisinde “kapsayıcı siyasal ve ekonomik kurumları” oluşturabilen ülkeler bugünkü kalkınmışlık seviyelerine ulaşabilirken; “sömürücü siyasal ve ekonomik kurumlar” (toplumda belli bir kesiminin çıkarları için başka bir kesimin gelir ve zenginliğini sömürdükleri için sömürücü kurumlar deniyor) oluşturanlar geri kalmışlığa mahkûm olmuşlardır. Kurumların bu şekilde uygulamaya devam etmeleri durumunda gelişmeleri de mümkün görünmemektedir, şeklinde bir sonuca ulaşılıyor. Diğer bir deyişle her iktidara gelen kendi zenginlerini oluşturma derdine düşüyor. Böylece toplumun tümünü kapsayan kurum ve kuramlar geliştirilemediği için iktidar mücadelesi toplumun tümünün çıkarına değil, iktidara gelenlerin çıkarı üzerinde bir yarış haline geliyor. Aslında kitaptaki çıkarımlar, ekonomik başarının temelinde insanların oluşturduğu politik ve ekonomik kurumların incelendiği çalışmada, on beş yıllık araştırma sonucunda geliştirilen politik ekonomi teorisi ortaya çıkıyor.

Güney ve Kuzey Kore veya Haiti ve Dominik Cumhuriyeti gibi dünya üzerinde coğrafi olarak yan yana olup da politik, ekonomik ve sosyal açıdan birbirinden farklı birçok yer vardır. Kurumların farklı oluşu sınırın iki yanına apayrı hayatlar sunarak ekonomik refah açısından kıyaslanamayacak bir fark yaratır. Nogales kenti bir çitle ikiye ayrılır. Bu kenti diğerlerinden ayıran özellik Kuzey tarafının ABD sınırları içerisinde yer alması; Güney’inin ise Meksika sınırları içinde kalmasıdır. Kuzey, Güney’e göre daha gelişmiştir. Hatta Kuzey’de kişi başına düşen gelir (30.000 USD) Güney’dekinden 3 kat daha fazladır. Kasabanın kuzey tarafında yaşayanlar ABD vatandaşı oldukları için altyapıdan, eğitim ve sağlık hizmetlerine kadar tüm sosyal imkanlara erişebilir durumdadır. Kuzey Nogalesliler demokratik hak ve özgürlüklerin tadını çıkarırken, Güney Nogales kanun ve düzenden yoksundur. Burada yollar bozuk, gençler işsiz, suç oranı yüksektir. İş kurmak hem riskli hem de yalakalık yapmadan, rüşvet vermeden izin almak çok zordur. Çoğunluk lise mezunu bile değilken, ömürleri de kuzey komşularından daha kısadır. Kuzeydekiler oylarıyla yöneticilerini seçip, politikalarını beğenmediklerinde yöneticilerini değiştirebilirken, güney tarafında ise politikacıların ve çetelerin referansı olmadan iş yapabilmek mümkün olmamaktadır. Bir kentin iki yarısı nasıl birbirinden bu denli farklı olabilir? İklimi kültürü aynı olan yeri bir çit ne kadar değiştirebilir. Çitin iki tarafını yönetenlerin, ülkelerin halkına yaklaşım tarzı, Nogales iktisadı diye bir akımı meydana getirmiştir.

Teze göre, başarılı ve başarısız ülkeleri birbirinden ayıran faktör, yönetimlerinin katılımcı veya dışlayıcı olmasıyla ilgilidir. Dışlayıcılığı teşvik eden yönetimlere seçkinler hükmeder ve ana amaçları toplumsal refahtan mümkün olduğu kadar fazla pay almak, bu sayede iktidarlarını güçlendirmek iken Katılımcılığı destekleyen yönetimler ise toplum yönetiminde herkesin söz sahibi olmasını gözetir ve ekonomik fırsatlardan herkesin hakça yararlanmasını amaçlar. Katılımcılık arttıkça refah, refah arttıkça katılımcılık artar. Bunun adı verimlilik döngüsü denir. Diğer yanda dışlayıcılığı teşvik eden sistemler sayesinde zenginleşenler, kendi tırmanışlarına yaramış olan merdivenleri bir gün diğerlerinin altından çekiverirler. Diğer bir ifadeyle dama çıkan çıkar, çıkamayana ise yasak olur. İşte sıkıntı burada meydana gelir.

Genelde güç sahipleriyle halkın geri kalanı hangi kurumların muhafaza edilip hangilerinin değiştirilmesi gerektiğine dair aynı fikirde değildir. Çünkü gücü elinde tutanlar, toplumu kalkındıracak olsa bile kendi işlerine gelmeyecekse değişime yanaşmazlar. Sonuçta toplumun hangi kurallara göre düzenleneceğini, gücün kimin elinde olup ne şekilde uygulanacağını belirleyen siyasettir. Dünyadaki eşitsizliği açıklamak için farklı politikaların ve sosyal düzenlemelerin ekonomik teşvik ve davranışları nasıl etkilediğini anlamak bu nedenle gereklidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mithat Direk Arşivi