Mithat Direk

Mithat Direk

Üniversite sınavları ne söylüyor

Üniversite sınavları ne söylüyor

2023 yılı için yapılan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) bilinen adıyla Üniversite Seçme Sınavı 3 milyona yakın adayın katılımı ile haziran ayında yapıldı. Sonuçlar ilan edildi, sıra bu sonuçlara göre adayları üniversitelere yerleştirmeye geldi. Bu yerleştirme işlemi de geçen hafta tamamlandı ve şimdi adaylar kesin kayıtlarını yaptırıyor.

Tercih yapan adayların yerleştiği bölümü beğenen ya da beğenmeyen olduğu gibi kesin kayıt yaptırmayanlar da elbette olacak. Sonrasında ek yerleştirmeler yapılarak, kontenjanların tamamlanmasına çalışılacak. Kontenjanlardaki doluluk oranı ise bu yıl rekor kırdı demek doğru olur diye düşünüyorum.

Geçtiğimiz yıllarda 3 dönem uzaktan uzağa yapılan üniversite öğretimi tam bir fiyasko oldu. Oysa önceki yıllarda açık öğretim sistemi gibi bir öğretim yönteminin uzun yıllardan beri yapılıyor, 3 üniversitenin bu konuda uzman olması yanında altyapısının bulunması uzaktan yapılan öğretim için yeterli olmamıştır. Öğrenciler çok da bir şey öğrenemeden mezun olmuş ya da üst sınıflara geçmişlerdir. Daha vahim olanı ise liselerden de uzaktan uzağa öğretim görerek gelen öğrencilerdir. Zaten 12 yıllık zorunlu lise öğretiminin ilk mezunlarının sınavı olan 2021 yılı üniversite giriş sınavında tam bir çöküş yaşanmış, bunun üzerine daha önceki yıllarda konulan 180 puanlık baraj kaldırılmıştır. Böylece kaç puan alırsa alsın adaylara tercih yapma hakkı tanınmıştır.

Yıllar itibariyle bakıldığında da üniversite seçme sınavında hiçbir soruyu cevaplayamayan öğrenci sayılarındaki artıştır. Böyle garabet bir durumdan gelen öğrencilerin bir de üniversite öğrenimi görmesi için yerleştirmeye tabi tutulması birçok karmaşık durum meydana getirdiği gibi diploması olan ancak yetkinliği olmayan mezunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

2010 yılında hiçbir soruyu cevaplayamayan yani sıfır alan öğrenciler üniversite sınavına girenlerin %1,1’i iken 2023 yılında bu oran 3,3’e yükselmiştir. Bilindiği gibi üniversite sınavları 3 alanda öğrencilerin okuma, anlama, işlem yapabilme, çözüm üretme gibi yetkinliklerini ölçmektedir. Bu nedenle de sosyal, eşit ağırlık ve fen bilgisi alanlarında puanlar hesaplanmaktadır.

Sınavda görevli birisi olarak yaşadığım sınav ortamındaki gözlemlerim ile ÖSYM tarafından verilen bilgileri birlikte değerlendirmekteyim. Öncelikle önceki yıllardan farklı olarak bu yılın üniversite sınavına rekor bir başvuruda bulunulmuştur. ÖSYM’den yapılan açıklamaya göre 3,5 milyondan fazla aday sınava başvurmuştur. Sınava 2,9 milyon aday girmiş, katılım oranı %85 düzeyinde kalmıştır. Dikkat çeken en önemli nokta sınava başvuran adayların yaş ortalamasının yüksekliğidir. Bu durum hele bir üniversiteye gireyim, öğrencilik hakkı kazanayım da sonrası gelir şeklinde yorumlanabilir.

Diğer taraftan çok net sonuçlar olmasına karşılık ÖSYM’nin sayfasında sınavlara ilişkin istatistiki bilgileri bulamam olmuştur. Birçok yerden basın toplantılarından alınan bilgilerle değerlendirmeler yapılabiliyor. Oysa elimizde tüm adaylara ilişkin kesin ve doğru bilgiler bulunmakta. Hep söylediğim gibi doğru veriler ile doğru planlama ve öngörülere ulaşmak mümkün, aksi ise yanlış istikametlere yönlendirebilir. Bu bakımdan özellikle eğitim işleri ile uğraşan bilim insanlarının yıllar itibariyle doğru ve kesin bilgileri elde etmesi, buna göre de planlama yapmasıdır. Zira planlamalar ile oluşturulacak politikalar, sadece öğrencilerin üniversite diploması sahibi olması bakımından işe yaramayacak, aynı zamanda bu diplomalara göre daha doğru işler yapılabilmesini sağlayacaktır.

Dikkat çeken bir diğer husus da üniversitelerin çoğunlukla İstanbul merkezli dağılımıdır. Her ile bir üniversite sloganı ile her ilde bir üniversite olmasına karşılık, etkin ve verimli bir öğretim görmek isteyenler büyük şehirlere gitmektedir. Küçük şehirlerdeki üniversitelerin çok büyük avantajları vardır. Ancak burada bunu fırsata döndürecek yetkinlikte yönetimler ve öğretim elemanları yeterli değildir. Bu bakımdan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) unvan ve kadro dağıtma merkezi pozisyonundan kurtulup, vizyon geliştirmeye yönelmelidir. Zira vizyoner öğretim elemanları nerede olursa olsun öğrencilerine katkı sunan bir yapıdadır. Ezcümle her ile bir üniversite fikri doğru ancak uygulaması yanlıştır. Üniversite öğrenimi görmek isteyen öğrencilerin de kendi şehirlerinde değil, konfor alanından çıkarak başka şehirlerde öğrenim görmeleri kendilerini geliştirme bakımından doğru bir karar olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mithat Direk Arşivi
SON YAZILAR