Mayınların sessizliği
Dışarıdan bakıldığında uyur görünen ancak üzerine basıldığında en büyük gürültüyü çıkaran ve zarar veren mayınlar, sakin, sessiz, beyefendi insanlara benzer. Bazıları beyefendilik yerine çok gürültü çıkarmayı, bağırmayı, külhanbeylik taslamayı iyi bir davranış olarak görür. Bu şekilde kendini koruyacağına, kötülükleri engelleyeceğine inanır. Bağırıp, çağırmak kaba davranmak yaygın deyimiyle MAÇO tavırlar sergilemek birçoklarının hoşuna gidebilir. Hatta birçok genç kız maço erkekleri daha çekici bulabilir. Ancak günümüzde maçoluk kısa süreliğine fayda sağlayan, belki de dikkat çeken bir davranış olarak görülmekte, hiçbir zaman kalıcı sonuç elde edememektedir. İş, kibarca, usulüne uygun biçimde yapıldığında verimli ve kârlı olur, aksi durumda doğru ve kârlı sonuçlar vermez. Avrupa’da yaygın bir deyiş vardır “Türk gibi başla, Alman gibi çalış, İngiliz gibi bitir” şeklinde. Diğer taraftan da İngiliz beyefendiliği gibi işleri kibarca yapan ve her zaman kazanan bir İngiliz diplomasisi vardır. Batılılar bu nedenle yapılan tüm görüşmelerde mayın gibi davranarak sonuca ulaşmaktadır. Bu durum Türklerin anlayışına ters olsa da diplomaside kazanan her zaman sessizlik ve sabır olmaktadır. Zaten büyüklerimiz “En büyük efelik, efendiliktir” diyerek, işin maçolukla yapılamayacağını, yapılsa bile yıkılacağını belirtmişlerdir. Öyleyse mayınlar gibi sessiz olmalı, işin olmasını sabırla beklemelidir. Ancak günümüz dünyasında işler çok hızlı dönmekte, hızlı kararlar almayı, bu kararları vermede de doğru adımlar atmayı gerektirmektedir. İşte “işinin ehli” denilen kavramlar burada ortaya çıkmaktadır. İşin ehli olanlar diğer tabirle ustalar sabırla bekler, strateji çizer ve geçmişi bir ders olarak hep hatırlar. Çünkü geçmiş, geleceğin aynasıdır. Eğer doğru iş yapmak istenirse mutlaka tarihe, geçmişe bakmak gerekir. Zira orada olayların oluş sırasına göre gerçekleşmesi vardır. Ancak bugün, tarihi olaylar, internet ortamında ya da senaryo gereği filmlerden öğrenilmekte, onun doğru mu yoksa yapanın bakış açısını mı yansıtıyor bilinmemektedir. Zaten sabırsız bir toplum olan Türk milletinin geçmişteki olayları doğru anlayıp, yorumlaması çoğu zaman da mümkün olmamaktadır. Alınan kararlar mehter takımı yürüyüşü gibi 2 ileri bir geri şeklinde yapılmakta, bu da zaman ve para kaybına neden olmaktadır. Belli kararların, sonuçlarının önceki gibi olacağı, bunun birden fazla yapılmasının sonucu değiştirmeyeceği açıktır. 1000 yıl öncenin insan toplulukları ile bugünün insan toplulukları arasında aslında önemli bir fark da yoktur. Dün de insanlar dedikodu ile hareket ediyorlardı, bugün de sosyal medya denilen ortamda dedikodu ile hareket ediyorlar. Dün de ihanetler vardı, yalan vardı, bugün de ihanetler var, yalan var. Bu bakımdan her söylenene, her gösterilene aldanmamak gerekir. Asıl olan geleceğe doğru, iyi, güzel bilgiler bırakmaktır. Değilse herkes hatırlanır ancak kimisi lanetle, kimisi dua ile anılır. Can alıcı soru buradadır, hangisi? Kızılderili öğretisinde belirtildiği üzere, her insanda 2 kurt var, biri iyiliğe diğeri kötülüğe gider. Beslediğiniz kurt sizi iyi ya da kötü insan yapar. Bu bakımdan sabırlı olmalı, üzerine basılmadığı sürece patlamamalıdır. Mayınlar işte bunun için önemlidir. Mayınlar hayatın tümünü içine alan ve beklentileri de şekillendiren müthiş bir öngörüdür. Zamanını beklemek, tıpkı Hz. Mevlana’nın dediği gibi “Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden önce açar, ne güneş vaktinden önce doğar! Biraz sabret, senin olan sana gelecektir!”. Ancak insanoğlu her şeyin kendisine ait olduğunu düşünür. Bu belki de onun yaradılışının bir parçasıdır. Sabır ile beklemek üzerine kurgulanan mayınların, hareket etmek ve durmama üzerinde olan insana olan bir imtihanıdır.