Dünyada neler oluyor?
Yok genel, yerel, Cumhurbaşkanlığı seçimleri derken dünyada neler olup bittiği ile pek ilgilenmez olduk. Belki de dünya ile en çok entegre olması gereken akademik dünyada bile gelişmeleri yakından izleyen 3-5 akademisyenin dışına pek çıkamıyoruz. Oysa dünyada ciddi bir değişme ve gelişme görülmekte. Eski ortaklıklar yenileri ile, yeniler eskileri ile sürekli değişim ve gelişim içindeler. Ancak ülke gündeminde yerel seçimlerden başka bir dert yok. O da sen sensin ben benim kavgasından başka bir şey değil. Sen geldiğinde neyi değiştireceksin anlamında bir söylem yok. Dahası seçilse bile, eyleme geçecek öyle bir stratejisi ya da uygun politikalarının olduğunu görmek mümkün değil. Zira kendi küçük çıkarlarını koruyacak kökleşmiş öyle bir yapı ortaya çıkmış ki bunu değiştirmek çok zor. Varsa yoksa sen-ben kavgası, ülke çıkarına bir değişim ve gelişim açısından yapılacak bir şey var mı? bunun düşünülmesi gerekir. Bilindiği gibi akademide nihai hedef profesör olmak. Bir arkadaşımız anlattı, profesör kadrosuna atandıktan sonra birisi soruyor “neler yaptın” diye. Arkadaşımız cevabında diyor ki kendim içinse ne yaptığıma geldiyse profesör oldum, ülke için ise bir şey yapmadım diye. Bu durumu ve olayı ülke geneline yaydığımızda, hemen herkes kendi için bir şeyler yaparken ülke için parmağını kımıldatmıyor desem, abartmış olur muyum? Dünyada öyle stratejik işbirlikleri geliştiriliyor ki bu ilişkiler kaçırıldığında yeni fırsatları beklemek uzun zaman alacak. Dünya ekonomisinde zaman zaman kırılma noktaları bulunmakta, bu kırılma noktaları tıpkı elektrik akımları gibi dalgalı bir seyir izler. İşte bu dalgalar yakalanırsa, genel çıkışlar gibi ülkenin de gelişmesi sağlanır, kaçırıldığında ise birileri ilerlerken siz geri kalırsınız. Bu bakımdan dünyadaki gelişmeler önemlidir. Herkes kendi alanında olan gelişmeleri görür. Ben de akademideki gelişmelerden bahsedeceğim. Son 3 yılda binlerce profesör kadrosu ihdas edildi. Beklentimizde binlerce profesörün ülkenin bilimine, teknolojisine ciddi katkı yapması. Acaba öyle oluyor mu? Özgün değer üretimi, fikir, uygulama ya da teori bakımından neler yapılıyor? Bunlar düşünülüyor mu? emin değilim. Aynısı ticarette, sanayide ve de siyasette var. Firmaların marka değeri oluşturması, dünya çapında değerler üretmesi için ne kadar çalışma yapılıyor. Türkiye’deki en büyük tarım fuarlarından birisi olan Konya Tarım Fuarı yapıldı. Firmalar ellerindeki ürünleri satma derdinde iken birileri teknolojiyi, daha iyiye, güvenliye ve gelişmeye yöneltme bakımından neler yaptı. AR-GE diye bir kavram var, bu konuda işletmelerimiz geri kaldı. Neden? Cevap aslında basit. Çünkü kısa vadeli çıkarlar peşinde koşarken, uzun vadedeki gelişmeler kaçırılıyor. Bu durum kurumsallaşma yerine, bireyselleşmeye götürüyor. Böylece insanlar bir günün beyliği beylik anlayışına gidiyor. Bu duruma uygun olarak, bir siyasetçimizin dediği gibi halk popülizmi istiyor, biz siyasetçilerde bunu yapıyoruz demişti. Bu durumda kazanan belki bireyler oluyor, ancak kaybeden ülke oluyor. Yıllar önce bir hocamız panosuna “bugün ülken için ne yaptın?” mottosunu astığında biraz garibimize gitmişti. Ancak şimdi ne kadar haklı olduğunu anlayabiliyorum. Birçok alanda ülke adına değil, kendi kişisel çıkarlarına uygun biçimde davranılarak gelecek açısından ciddi kayıplar yaşanılıyor. Bunu anlayabilmek için sadece çocukluğumuzdan bugüne olan olaylara, yapılara, sosyolojik hayata bakmamız yeter. 70’li yılların çocukluğunu ve gençliğini yaşamış olan bizler için o zamanların kavgasında sadece ülkemiz vardı. Aradan çok zaman geçmedi ancak bu değerin bugün tersine evrilerek bireyselleşmesi ciddi kaygıları da beraberinde getirmekte. Acaba bu durum bilerek mi, bilmeyerek mi sorusu sormamıza neden oluyor. Bu bakımdan iç kavgaları ya da söz düellolarının yerini biraz da dünyada neler oluyor konusuna odaklanmaya ayırmak gerekir. Aksi durumda kaçırılan gelişmelerin telafisi gelecek kuşakları da etkileyecek biçimde değişecektir.