10 yarım 3 tüm etmez
Günümüzde giderek azalan uzmanına iş yaptırma faaliyeti sıradan kişilere yöneliyor. Bunun nedeni uzmanın ücret düzeyinin yüksek olması. Oysa kaliteli olmak elbette ücretinin de yüksek olmasını gerektiriyor. Ancak sıradan ve düşük ücretlerin yüksek düzeyde bilgiye değer vermediği bir zamanı yaşıyoruz. Az bilenler yapıyor, bilenler susuyor ve iyi bilenler ise dışlanıyor. Böylece azar azar bilmek değerli, iyi ve tam bilmek ise değersiz oluyor.
Bu nedenle durumu 10 tane yarım tenis topunun 3 tane tenis topu etmeyeceği şeklinde açıklayabiliyoruz. Aynı ölçekte bir kutuya 3 tane tam tenis topu koyun diğer yanda da aynı kutuya 10 tane tenis topu, hangisi doğru iş yapar? Ancak yarım bilenler hep ön plana çıktığı için diğerleri susuyor. Bunu en güzel şekilde Hz. Mevlâna açıklamış. Kas kas kasılan birisi Mevlâna’ya sormuş, sen de kimsin diye, Hz. Pir “Hiç”im diyerek cevaplamış.
Arkasından da sen kimsin demiş? Kas kas kasılan adam Mutasarrıfım demiş. Hz. Mevlâna peki sonra ne olacaksın demiş, adam Vali olurum demiş, sonra, adam devam etmiş belki Vezir olurum. Sonra sonra demiş Mevlâna, adam olmaz ama Padişah olurum belki demiş. Hz. Mevlâna ısrar etmiş, sonra sonra diye, adam “Hiç” demiş. Aslında herkes bir hiç, mezarlıklar kendini çok çok önemli görenler ile dolu durumda. Bu durum İslam inanç felsefesinde de var. Ancak felsefi açıdan zayıf olan bireylerin varlığı, her şeyin para ile ölçülmesine, değerin de buna göre verilmesine neden oluyor. Oysa yarımlar ancak dolgu olabilir, tamın görevlerini yapamaz.
Bunu işletmeler ya da örgütler anladığında çok geç olmaktadır. Zira yarımlar ölçeğin tamamını doldurduğu için tam olanlara yer kalmamaktadır. Buna günümüz yönetim anlayışında liyakat denmekte, liyakatsizler çok olduğu zaman hiçbir şey yapılamamaktadır. Zira gerçeği gören, yapan işinin ehli kimseler, boş olan kalabalıklar içinde yok olup gitmektedir. Böylece tüm kurum karalanmakta, küçük görülmekte ve beklenen etkiyi gösterememektedir. Devlet kurumlarına bakınca da aynı durumla karşılaşmak mümkündür.
Çok sayıda ve sıradan eleman var ki içinden liyakatli olanların ön plana çıkartılması ya da bunların sistemin içinde önde olması gerçekleşmemektedir. Bu durumda sistem toptancılık gereği suçlanmakta, ya da hor görülmektedir. Her yerde işini doğru yapan, işinin ehli elemanlar var. Önemli olan bunların gerçek değerinin görülerek, ortaya çıkartılmasıdır. İşte yönetim kabiliyeti de bunu gerektirir. Yansız bakabilmek, ön yargıları bir tarafa bırakmak ve işinin ehli kimseleri sistemde değerlendirmek, kalkınmanın, ilerlemenin anahtarıdır.
Ancak bu tür insanların gözardı edilmesi, yarım tenis toplarının daha fazla yer kaplaması sonucu, yönetim tarafından gözden kaçmaktadır. İbn-i Sina tarafından söylenen çok güzel bir söz var “bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göçer” diye. Zaten kaliteli personelin bir kurum içinde ortalarda gezmemesi, onun işine odaklanmasına ve doğru iş yapmasına vesiledir. Dolayısıyla çok konuşan, boş konuşan her fırsatta referansını söyleyen bireylerin kurumuna vereceği katkı sınırlıdır. Bu bakımdan yöneticilerin en fazla dikkat etmesi gereken husus, dolu ile boşu ayırması, dolu olanlara değer vermesi olmalıdır. Aksi durumda boşlar kabı dolduracağından, tam olanlara yer kalmayacaktır.