Yemin ve bakanlar
Nihayet Cumhurbaşkanı yemin etti, yeni kabine açıklandı ve yeni bakanlar da yemin ettiler. Buna bağlı olarak yeni Cumhurbaşkanı Kararnameleri de hızlı bir şekilde yayımlanmaya başladı. Şimdilik her şey yolunda, beklenildiği gibi gidiyor.
Burada birkaç konuya değinmek gerekiyor. Bunlardan birincisi Meclis’teki yemin töreni… TBMM’deki ilk yemin töreni milletvekillerinindi. Geçmişten bugüne olduğu şekilde olağanüstü bir durumun yaşanmadığı bir yemin töreniydi. Bir tek HDP Milletvekili Barış Atay’ın yemin etmesi sırasında, bir izleyicinin protestosu yaşandı. O da aslında çok olağanüstü bir durum değildi.
İkinci tören Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yemin töreniydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yemin etmek için Meclis salonuna girdi ve alkışlarla karşılandı. HDP, CHP ve İyi Partililer ayağa kalkmaya gerek duymadılar. MHP ve AK Partililer ayakta alkışladılar. Hani bir atasözümüz vardır ya “bükemediğin bileği öpeceksin” diye; aslında en azından CHP ve İyi Partililerin bu durumu ayakta tebrik etmeleri bence toplumun istediği ve nezaketli olanı idi. Seçim yapılmıştır, Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı seçilmiştir. Ve artık Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni cumhurbaşkanıdır. Bundan sonra “yok ben kabul etmem, ben tokalaşmam, ben kutlamam vb. sözler” sadece demokrasi kültürünün eksikliğinden kaynaklanır. Hep söylüyorum ya, demokrasi bir kültürdür ve hazmetmeyi gerektirir. Demokrasilerde bazen beğendiniz sonuçlar ortaya çıkmaz ancak bunu hazmetmeniz gerekir.
Üçüncü tören de malumunuz bakanların yemin töreni idi. Cumhurbaşkanı’nın kabinesi Meclis’te teker teker yemin ettiler. Burada da bu sefer CHP’lilerin Süleyman Soylu’ya karşı tavırları yemine damgayı vurdu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yemin için anons edildiğinde HDP ve CHP milletvekilleri Meclis salonunu terk ettiler. Ancak bu durumu, yukarıdaki durumla aynı tutmamak lazım. Yani yukarıda bahsettiğim gibi; nasıl CHP’liler Cumhurbaşkanını ayakta karşılamıyorlarsa ve bu demokrasi kültürünün yeterli gelişmediğini gösteriyorsa; Süleyman Soylu’nun yaptığı “cenazelere CHP’lilerin alınmaması” açıklaması da aynı derece de demokrasiden uzak ve büyük bir gaftır ve burada CHP’liler demokratik hakkını kullanmış ve protesto etmişlerdir. Halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanını hazmedememekle; halk tarafından seçilmiş bir partiyi hazmedememek aynı demokrasi kültürünün eksikliğidir.
Ve gelelim bakanlara… Sanırım birçok kişi artık bakanların isimlerini ezberlemiştir bile, o nedenle teker teker isimleri yazmayacağım. Ama genel anlamda diğer kabinelere göre daha liberal bir kabine olduğunu görmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Mesela Kültür ve Turizm Bakanı’nın turizmin içinde gelmesi ve pratik olarak bu işin sorunlarına ve çözümlerine hakim olması bence kültür ve turizm açısından çok yararlı olacaktır.
Milli Eğitim Bakanı’nı değerlendirdiğimiz zaman, Milli eğitimin daha ulusal bir çizgide, Atatürk’e sahip çıkan, bilimsel ağırlıklı ve popülizmden uzak bir çizgide olacağı gözüküyor.
Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanına baktığımız zaman Güneydoğu’da terörle mücadelenin süreceği ve kökünü kazımak hedefi algılanabiliyor.
Genel anlamda baktığımız zaman ülkenin daha liberal biçimde yönetileceğini ve de eski bürokratik oligarşiden kurtulacağımızı, Devlet hizmetlerinin de daha çabuklaşacağını görebiliyoruz.
Şu tür tartışmaları da çok doğru bulmuyorum. “Damat bakan yapıldı”. Yani bu tartışma bana çok anlamsız geliyor işin doğrusu. Albayrak bu ülkede bakandı zaten. Şimdi yine bakan oldu. Ayrıca şu haksızlığı da yapmamak gerekir. Bakan Berat Albayrak, öyle düşünüldüğü gibi bomboş bir adam falan da değil. Yani eğer kayınpederi Cumhurbaşkanı Erdoğan olmasaydı, bakanlığı da hiç tartışılmazdı ve zannederim başarısız falan da bulunmazdı. Yani bence Cumhurbaşkanının damadı olması, Berat Albayrak’a kolaylık yerine zorluk getirmiştir.
Umut edelim bu gördüklerimiz doğru çıkar. Ve ülkemiz gerek ekonomik manada gerek siyasal manada gerekse sosyal manada rahatlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.