Servet R. Çolak

Servet R. Çolak

Libya’daki senoryalar

Libya’daki senoryalar

Libya’daki senoryalar

Sirte ve Cufra hattında kilitlenen ve son bir ayda sahanın durağan hale geldiği Libya krizindeki gelişmeler, büyük ölçüde yukarıda ikinci grupta yer verilen aktörlerin girişimleri sonucunda şekillenecek olup diğer gruplarda yer alan aktörlerin girişimleri de bu gelişmeleri destekleyici mahiyette olacaktır. Bu bağlamda Libya krizinin kısa vadedeki gidişatı açısından karşımızda üç senaryo bulunuyor. Birinci senaryo, tarafların pozisyonlarından ödün vermemesi ancak çatışmayı da göze almaması ve bunun sonucunda mevcut durumun kalıcı hale gelerek Libya’nın fiilen bölünmesi. Bu durum, Hafter ve destekçileri açısından -deyim yerindeyse- “kârdan zarar” olarak nitelenebilecekken, meşruiyet ve moral üstünlük gibi önemli iki kazanımı olan UMH açısından kabul edilebilir nitelikte değil.İkinci senaryo, UMH’nin veya Hafter güçlerinin sahada harekete geçerek askeri yöntemle soruna çözüm bulma girişimi ve dolayısıyla yaşanacak çatışmalar sonucunda krizin yeni bir aşamaya geçmesi. Bu noktada yerel aktörler harekete geçme konusunda sınırsız otonomiye sahip olmadığından kendilerine destek veren ülkelerin risk ve maliyet planlamaları ön plana çıkıyor.Üçüncü senaryo ise yerel aktörlere destek veren ülkelerin girişimleri sonucunda birinci ve ikinci senaryo arasında bir “ara çözüm” bulunması ve yerel taraflar açısından da kabul edilebilir bir girişimle krizin bir sonraki aşamaya yönlendirilmesi. Libya krizinde çatışmaların düşük yoğunlukta seyretmesi ve yerel aktörleri destekleyen tarafların krizin tırmanmasını arzu etmemeleri, üçüncü senaryonun gerçekleşme ihtimalini artırıyor. Bu senaryonun gerçekleşme ihtimalinde en fazla öne çıkan gelişme, Türkiye ile Rusya arasında yürütülen müzakereler. Zira Türkiye’nin UMH lehine angajmanı açık bir şekilde deklare edilmişken, Rusya’nın Hafter lehine angajmanı da artık gölgede kalmayan bir durum. Bu bağlamda Rusya, Hafter üzerinde siyasi açıdan olmasa da askeri açıdan etkisi yadsınamaz bir aktör. Dolayısıyla Sirte-Cufra hattında Türkiye ile Rusya’nın girişimiyle ortaya konacak bir ara çözümün, en azından Libya krizindeki mevcut belirsizliği ortadan kaldırma ihtimali bulunuyor.

Bununla beraber, bu senaryonun en önemli handikabı, BAE, Fransa ve Mısır gibi aktörlerin krizin başından itibaren soruna sıfır toplamlı bir mantıkla yaklaşması ve uzlaşmaya yanaşmayan tutumudur. Son gelişmeler ışığında bu tutumlarını sürdürüp sürdürmeyecekleri ve ne kadar maliyete daha katlanabilecekleri belirsiz. Ayrıca ara çözümün Türkiye ile Rusya girişimi sonucunda sağlanması, şüphesiz Rusya’nın Libya’daki etkisini arttıran bir gelişme olacaktır. Bu durumdan kaygı duyan ABD’nin ise hâlâ net ve kapsamlı bir Libya politikası ortaya koyamaması, sadece ABD’yi değil Libya krizini ve müdahil olan aktörleri etkilemeye devam edecektir.Sonuç olarak Libya krizinde diplomatik girişimler son bir ayda yoğunlaşsa da gerilimin tırmanmasını istemeyen ve sahadaki gelişmeler üzerinde etkisi bulunan aktörlerin krizin gidişatında daha belirleyici olacağı öngörülüyor. Mevcut durumun tırmanmaya müsait niteliği dikkate alındığında, en öne çıkan senaryo, bir ara çözüm bulunması. Ancak bu durum, krizin tamamen sona ereceği anlamına gelmemeli. Hatta böylesi bir senaryo, kalıcı ateşkesi bile sağlamayabilir. Dolayısıyla Libya krizinde ateşkes, siyasi çözüm sürecinin başlaması için zor ama imkânsız değil. Ancak bunun için başta Hafter destekçisi ülkeler olmak üzere bütün aktörlerin söylemin yanı sıra eyleme geçmeleri ve ahde vefa göstermeleri gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Servet R. Çolak Arşivi
SON YAZILAR