Kapitalizmin kaçınılmaz çıkmazı
Kapitalist rekabetteki sermayedarlar, satışları arttırmak, masrafları kısmak zorundadır. Çalışanların (=müşterilerin) ücretleri kısıldıkça alım güçleri düşer. Böylece üretimler artarken müşteriler azalır. Nihayette depolar dolar taşar ama satın alabilecek kimse kalmaz. Buna "Aşırı Üretim Bunalımı" denir.
Devletler neden önlem alamaz? Birkaç yılda bir yapılan seçimler, hükümetleri, halkın ve sermayedarların açgözlü talepleri karşısında geçici uzlaşılara, geciktirmelere, ötelemelere mecbur bırakır. Kimse 5, 10, 20 yıl sonra ne olacağıyla ilgilenmez; herkes pastadaki payını büyütmek için devletine saldırır. Ta ki ekonomi çökene, paylaşacak pasta kalmayana dek.
Bu kör baskılarla devletler, karşılıksız para basarlar. Sonra basılan o parayı piyasadan geri toplamak gerekir ki bu da faizle olur. Faizlerin ödemeleri için daha çok para basılır ve böylece borç sarmalı büyür. Sürdürülemeyecek boyutta borç + aşırı üretim bunalımı = ekonomik kriz.
Kapitalizm, daha da çok para basarak krizleri atlatır ancak bu bir geciktirme, ötelemedir. Her basılan karşiılıksız parayla yapısal bozulmalar üst üste birikir. Nihayette kriz atlatılamaz ve ülkeler domino etkisiyle peş peşe yıkılır, tedarik zincirleri çöker. Buna "Büyük Buhran" denir.
Ekonomiler o kadar çöker ki her şeyi tahrip edip yeniden inşa etmekten başka çare kalmaz. Buna da "Dünya Savaşı" denir.