Değişmeyen bizleriz!
Değişmeyen bizleriz!
Her Ramazan ayının gelmesiyle ortaya bir tartışma konusu atılır, toplum olarak bunu birbirimize hakaretler içererek anlatmaya kalkarız. Aslında ortaya atılan konular her zaman en basit ve yüzeysel konulardır. Örnek vermek gerekirse, öpüşmek orucu bozar mı?, sakız orucu bozar mı? Bunun gibi oldukça basit konular.
Aslında hiçbir zaman tartışılmasına da gerek olmayacak bir konudur. İşin uzmanları, alimleri, Diyanet İşleri ne derse o’dur ve nokta konması gerekir. Ama biz toplum olarak bunu yapmayız. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda önceden bu konularla ilgili açıklamalar, fetvalar yapılmasına rağmen onları görmeyiz ve birbirimizle didişmeye başlarız.
Bu yıl tüm dünyanın 1 numaralı gündemi koronavirüs olduğu için gereksiz konuları tartışmaya fırsatımız olmadı. Ama ne hikmetse, son günlerde dayanamadık, yine başladık birbirimizle didişmeye… Bu seferki konumuz eşcinsellik. Her Ramazan ayı öncesi önümüze gelen konulardan bir tanesiydi. Bunu Ramazan öncesi yapamadılar da Ramazan ayının içinde yaptılar. En küçük bir kıvılcım bekleniyormuşçasına yapıldı. Diyanet İşleri Başkanı geçtiğimiz Cuma hutbesinde bir kelimeyle eşcinselliğin kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de haram olduğunu söyledi.
Bunu söyleyen sen misin! Sanki en küçük bir hareket bekleyen bazı odaklar hemen harekete geçti ve provokatörlük yapmaya başladılar. Suç duyuruları, karşılıklı atışmalar, özgürlük naraları birbirini kovalamaya başladı. Sonunda istenilen oldu ve basının da konuya benzinle gitmesiyle konu tüm Türkiye’de birinci gündem konusu oldu.
İşte her Ramazan ayı öncesi olan olaylar yine oldu. Aslında akıl feraset sahibi insanlar için bu olanlar oturulup düşünüldüğünde, ortaya korkunç sonuçlar çıkıyordur. Örnek vermek gerekilirse, neden böyle konular en hassas dönemlerde ortaya atılıyor? Sonra herkes birbirini dinlemeden hakaretler savuruyor? Tüm bu sorulara da cevap bulmak çok kolay aslında. Toplum olarak bazı kimselerin oyununa çok çabuk geldiğimiz ortadayken hâlen böyle davranmamız bana çok saçma geliyor. Yani dünyada araştırılması gereken, öğrenilmesi gereken milyonlarca uğraş varken özellikle biz Türkler saçma sapan konularda birbirimizi meşgul ediyoruz. Sonra da diyoruz ki, “dış güçlerin” oyununa gelmeyelim.
En çok da bu cümleye gülerim. Çünkü “dış güçlerin” oyun oynamasına gerek yok. Biz kendi oyunumuzu kendimiz üretiyoruz. Hatta dış güçlere: bakın sizin bizle uğraşmanıza gerek yok biz kendimizi uğraştırıyoruz, diyoruz. Bir millet kendi geleceğiyle bu kadar oynayabilir. Hayatım boyunca hep gördüğüm bu saçma döngüleri, bundan sonraki hayatımda da göreceğime bir o kadar eminim. Fakat biz yine ders almayacağız; eşcinsellik, laiklik, Osmanlıcılık, Türkçülük, Kürtçülük, batılılık, doğululuk, dinsizlik, dinlilik gibi konularda kısır döngümüze yeniden döneceğiz. Büyük bir iddiada bulunarak geleceğimizin tümünün bu konularla geçeceğini üzülerek söylüyorum. Çünkü bizler toplum olarak hep kendimizle uğraştık. Başka alanlara çıkıp bilimle uğraşmak varken, kolay olanı seçip cahilce birbirimizle uğraştık. Bundan en çok fayda duyanlar da hiç şüphesiz diğer rakip ülkeler olacak. Çünkü adamlar bizim kendimizle uğraştığımız çok yakından görüyorlar. Üstelik bunu da yapan kendileri değil, biz kendi kendimize yapıyoruz. Bu kısır döngüler gelecekte de devam edeceğini üzülerek söylüyorum. Bu arada konulardan birçoğu değişebilir, değişmeyecek tek şeyin toplumumuz olduğunu hepimiz göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.