Yalnızlık ve Yaşam
O kadar çok şeyi içimize attık ki katılaştık, sivrildik, dikleştik. Taştan farkımız kalmadı ama bunları söylediğimiz veya yaptığımız şeyler için merhametsiz, vicdan yoksunu olan biz olduk.
Gerçekten merhametimizi veya vicdanımızı isteyerek mi kaybettik, yoksa bize bunu mu öğretmişlerdi?
İnsanın yaşı kaç olursa tek başına atlatması gereken şeyler oluyor.
Bizim temel taşımız olanlardan, darbe yediğimizde nasıl atlatılacak bunca konuşma?
O kadar çok kelime bir anda havaya karışacak ve hiçbir şey olmamış gibi devam edilecek, çünkü bize öğretilen ve yıllarca devam eden bu döngü hiç bitmeyecek.
Hayatımızın akışı böyle olaylar olduğunda sanki geriye gidiyor gibi ve uzunca bir süre su akan yolu bulmuyor çünkü ortada suyun akışını devam ettirecek ne bir yol var ne de yön belirleyici...
Kapanmayan yaralar yıllar geçtikçe kanayıp tekrar açılıyor. Yaralarımız açıldığında bizler canavara dönüşüyoruz, aciz görünmeyeyim diye düşünüyoruz.
Herkesin kirli, kapalı, karanlık defteri vardır.
Bu yalnızlığın bir tanımı yok çünkü dışlanmak ve insanların sizi belli takıntılarınız veya huylarınızdan dolayı içlerine almaması da birer yalnızlıktır.
Zor bir dönemde yanınızda olan herhangi bir şey insan olmak zorunda değil.
Küçük bir eşya, anlamı olan bir kutu eşya...
Bir kutuya dünyaların sığdığını ya da bir anı defterinde kim olduğunuzu bulabilirsiniz. Yoruluyoruz, düşünmekten, düşünmeye ayırdığımız vakitlerde kendimizde verdiğimiz değerin ne kadar az olduğunu anladığımız zamanlar evet yoruluyoruz.
İnsanın kendini böylesine kabullenmesi zaman alıyor ve aşılması gereken bir ton olay yaşıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.