Savaş Bektaş

Savaş Bektaş

TÜRKLERDE DEMOKRASİ HUKUK VE KADININ TARİHSEL GELİŞİMİ

TÜRKLERDE DEMOKRASİ HUKUK VE KADININ TARİHSEL GELİŞİMİ

TÜRKLERDE DEMOKRASİ HUKUK VE KADININ TARİHSEL GELİŞİMİ

Virüs olayı hayatımızı olumsuz yönde etkilerken ister istemez her insan özeleştiri yolunu seçmek zorunda hissediyor kendisini. Herkesi kendisi ile  özeleştirisini yapmak üzere baş başa bırakarak Toplumsal özeleştirimizi de beraber yapmaya çalışalım bu durumda. Bir toplumun gelişmişlik derecesini günümüzde demokrasiye, adalete olan inancı ve kadının toplum içerisindeki yeri belirliyor. Kadının toplum içerisindeki yeri toplumun modernlik ölçüsünde çok önemli bir kıstas olarak görülüyor günümüzde.

Abraham LİNCOLN 1864 te demokrasi için “ halkın, halk tarafından, halk için yönetimi “ tanımlamasını yapmıştır ve bu tanımlama çok hoşuma gittiği için hep bunu kullanırım. Tanımlamalara çok girmeden demokrasinin, hukuğun ve kadının toplum içerisindeki yerinin neden önemli olduğunu güzel bir örnekle anlatmak isterim bu örnekleme sonucunda net bir şekilde olayları kafanızda canlandırmış olacaksınız. Teorik izahlardan uzak bir şekilde lütfen aşağıdaki mukayese üzerinde biraz düşünelim;

YIL   1980      İRAN'IN GSYH  MİKTARI                         94,4 MİLYAR $

YIL   1980      TÜRKİYE'NİN GSYH MİKTARI                68,8 MİLYAR $

İran Dünyadaki petrol rezervlerinin zenginliği bakımından 4.sırada (%10 pay) ve Doğalgaz rezervleri bakımından da 2.sırada (%17 pay) bulunmaktadır. Türkiye ise tam tersine her yıl 35-40 milyar $''lık petrol ve doğalgaz ithalatı yapmaktadır.

YIL    2017     İRAN'IN GSYH MİKTARI                           439,5 MİLYAR $

 
YIL    2017     TÜRKİYE'NİN MİKTARI                             851   MİLYAR $

Hiç bir doğal kaynağa sahip olmamamıza karşın, demokrasi, hukuk ölçüleri, kadının sosyal durumu ve dışa açık bir ekonomiyle aldığımız mesafe ortadadır. Komşumuz İran'ın 37 yıl sonraki hâli de ortadadır. Maalesef son yıllarda hukuk, kadın hakları ve demokraside geri gittiğimizden, 2019 GSYH rakamımız 743 milyar $'a düşmüştür. Bu örnek bize yaşam kalitesinin bu değerlere ne denli hayati anlamda bağlı oluğunu canlı olarak göstermektedir. Peki bizim demokrasi, hukuk ve kadın hakları gelişimimiz eskiden nasıldı ve nasıl günümüzdeki durumuna evrildi birazda bu konuyu inceleyelim.

İlk olarak demokrasi gelişimini inceleyelim. Meşruti Monarşi yani yasama yürütme ve yargı yetkilerinin hükümdarın yanında bir meclis ile paylaşılmasıdır. Birçok ülkedeki toplumsal ve siyasal gelişmeler özellikle 18. yüzyıl sonlarında meşruti yönetimlerin doğmasına ortam hazırladı. Türkler ise bu yöntemi yaklaşık 3000 yıl öncesinde kullanıyordu. Türklerin yönetim modeline biraz değinmek istiyorum. Türklerde Töre anayasadır ve yönetim şekli Han ve Toydan oluşan Meşruti Monarşi modelidir ancak Türkleri farklı kılan şey Hanın yetkiyi direkt olarak Tanrıdan almaması bu yetkiyi Toydan alması ve Töreye uygun olarak kullanmak zorunda olmasıdır. Töre Tanrının kuralları demektir ve Toy bu yetkileri Han a Töreye bağlı kalmak şartıyla teslim eder. Bir çok örnekte bilindiği üzere Töreye karşı gelen Han intihar ederek kendisini cezalandırmıştır. Bu küçük detay bile Türklerin 3000 sene önceki monarşi anlayışının bile 18. Yy monarşilerinden daha gelişmiş ve daha demokratik olduğunu gösterir. Lütfen değerlendirme yaparken aradaki 3000 yıl farkı göz ardı etmeyelim.

İkinci olarak Hukuk gelişimini inceleyelim. Türklerin anayasası Töre dir. Bütün yasama yürütme ve yargı sistemleri ve toplumsal yaşam düzenlemeleri bu anayasaya göre düzenlenirdi. Töre yaşam şeklini savaş kurallarını ve hayatın bütün şartlarını belirli bir düzene sokar ve doğa ile uyumlu bir yaşam sekli sunardı.

Yürütme Yetkisi:

Toy’da devletin iç ve dış işleri görüşülüp, icap ediyorsa yeni kanunlar (töre) konur, savaşa barışa karar verilir ve daha sonra alınan bütün bu kararlar uygulamaya konulurdu. Bizzat hanın kendisi de Toy’da alınan kararlara uyar ve uygularlardı.

Yargı Yetkisi:

Toy’un yargı yetkisi ise bağımsız işlemekteydi. Adalet (könilik) işlerini gören mahkemeler “Yargan” denilen kişilerce yönetiliyor ve kanunları uyguluyordu. Yani yargı yetkisi hana bağlı olarak ayrı bir kurum tarafından yürütülmekteydi.

Yasama Yetkisi:

Eski Türk devletlerinde devlet hayatını ve sosyal hayatı düzenleyen kural ve kanunlara Töre (Törü) denilmekteydi. Töre başlıca üç kaynağa dayanmaktaydı. Bunlar 1. Halk, 2. Kurultay veya Toy, 3. Han. Hukuk kurallarından bir kısmı halk arasında kuşaktan kuşağa geçerek gelenekselleşmiş hukuk kurallarıdır ki bunlara “yusun” denilmekteydi. İkinci Han’ın kanun yapmasıyla ortaya çıkan kurallardı bunlar. Diğeri ise kurultay “Toy” tarafından konulan kurallardır. İşte bu üç müessese hukuk kurallarını ortaya koymakta idiler ki, bu üç kaynaktan ikisi Toy ile ilgilidir. Toy’un bizzat kendisi töre koyardı, yani yasama yetkisi vardı. Hakan’ın töre koyması ise, tek başına değil yine Toy yoluyla olmaktaydı. Yeni töreyi meclis yani Toy kabul ederse yürürlüğe koyabilmekteydi. Bunlar da bize Toy’un yasama yetkisinin bulunduğunu göstermektedir. Ancak Toy’a kanun teklifi han tarafından yapılmakta ve kabul edilirse töreleşmekteydi. Bu bakımdan Toy’un yasama yetkisini hanla paylaştığını söyleyebiliriz.

Han Seçimi ve Toy:

Eski Türklerde han seçiminde devlet meclisinin rolü büyüktür. Tahtın boşalmasından sonra tahta geçecek yeni hükümdarın kim olacağı konusunda kesin bir hüküm bulunmamaktadır. Hükümdarın en büyük oğlunun tahta geçmesi (Primogenitür sistemi) her zaman uygulanmamıştır. Bu hak genellikle hükümdar ailesi içerisinden en dirayetli ve liyakatlisine verilmek istenmiştir. Bu nedenle varisler arası iktidar mücadelesi Türk Tarihi boyunca eksik olmamıştır. Tahta geçiş kimi hallerde devlet meclisi tarafından yapılmaktadır. Bazen de mücadele sonucu tahta geçme hakkını elde edenin kurultay tarafından onaylanması şeklinde olmaktaydı.

Üçüncü ve son olarak kadınların toplumsal durumunun gelişimini inceleyelim. Türk kadını hiçbir etnik kökende benzeri olmayacak şekilde güçlü, bağımsız ve yetki sahibiydi. Türk Töresinde kadın ve erkek eşittir ve erkek kadını dövemez. Kadın erkeği boşayabilir ve bu erkeği çok zor durumda bırakmak demektir. Töreye göre kadın Toy dediğimiz mecliste temsil hakkına sahip Han olmadığında yetkilerini kullanabilen ve Han olabilen kişidir.

Türkler diğer etnik unsurlara göre binlerce yıl öncesinden daha demokrat ve kadın hakları yönünden bu şekilde gelişmiş durumda iken nasıl oldu da bu duruma geldiler. Yazımda bu ana kadar bahsettiğim bütün durumlar Türklerin İslam öncesi kültürüne ait geleneklerdi. Türkler İslam dinine girdikten sonra bilinçli bir şekilde Törelerinden uzaklaştırıldılar. Arap kültürünün halen çağ dışı sayılabilecek uygulamaları Türklere din adı altında zorla kabul ettirilmeye çalışıldı bu dayatılan kültüründe İslam dini ile uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır. Örneklerle anlatacak olursak Türk Töresinin insanlara kadın cinayeti işleyen sığ bir kültür gibi anlatılması, yasama yürütme ve yargı meclisi olan Toy un düğün olarak anlatılması ve Han a biat kültürü adı altında yönetme yetkisinin kaynağı olan Törenin adı olan Tanrı yetkisinin direkt olarak Hana verilmesidir. Toplumda kadının yerini anlatmama gerek bile yok sanırım günümüz Türk kadını 3000 yıl öncesindeki Türk kadınından çok daha ilkel şartlarda hak elde ederek yaşıyor desek yalan olmaz sanırım.

Türk Töresinin bozulması Türklerin değerlerinden uzaklaşması onları yozlaştırmış ve gelişmelerinin önündeki en büyük engel olmuştur. Töreden yetki alan ve yetkiyi kontrollü olarak Hana teslim eden demokrasi timsali uygulamadan Toyu devre dışı bırakan biat kültürü ile Hanı sınırsız yetkiyle donatan arap kültürüne geçiş ve sonucu çöküş. Türklerin demokrasiye olan genetiksel yatkınlığının yeniden canlandırılması hayati önem arz etmektedir. Perşembe gün yazacağımız yazıda Türklere has yönetim modellemesinin nasıl olabileceğini araştıracağız. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Savaş Bektaş Arşivi