Gücün iktidara etkisi
Gücün iktidara etkisi
Osmanlı Devleti'nin Mondros mütarekesiyle tabutunu hazırlayan emperyalistler cenazeyi gömdüklerinde Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti'nin doğumunu hesaplayamamışlardı. Ehh dediler olsa olsa tarım toplumu olur yine sömürürüz ama o da ne çılgın Türk 'ler peş peşe fabrikalar açıyorlar şaşırdılar.!
Şimdi bakalım:
Türkiye'de 1927 yılında otomobil ve kamyon fabrikası kuruldu. 1930'da 4 bin işçi ile faaliyete geçti. Günde 55 binek otomobili ve 10-15 kamyon üretiyordu. Şaka gibi geliyor olabilir. Kapı gibi gerçek. Sadece otomobil mi:1930'larda kurulan uçak fabrikası için 150 uçak mühendisi eğitildi. Günün şartlarına uygun uçak üretip Hollanda'ya sattık. Bir tane de ülkemizi ziyarete gelen İran Şahı'na hediye edildi. Pilotlarımız uçak eğitimi veriyordu. Bitti mi, hayır: Türk Hava Kurumu 1947'lerde Danimarka'ya sekizer kişilik yolcu uçakları sattı. Milli savunma için eğitim uçakları yapılıyordu. İsmi Uğur'du. Motor gövdesi dışında her şeyi yerliydi. Sadece son partide 65 tane üretildi. 4 tanesi Ürdün'e satıldı.
Bu açıklama önemli!
"Türkiye gibi ziraat memleketleri de sanayileşmek isterse uluslararası ekonominin dengesi bozulur. Bu nedenle Türkiye hammadde hazırlayan geri bir memleket olarak kalmalıdır."
1953 yılında toplanan uluslararası ekonomi kongresinde konuşan Alman temsilci Dr. Posse...
Sonra ne oluyor,
Marshall yardımları başlıyor. Bu fabrikalar ve sanayi üretimi bir anda yok ediliyor.
O dönemden kalma diğer devlet kurumları da 24 Ocak 1980'den sonra patır patır dökülmeye başlıyor. Sahi, 24 Ocak'ta kim hangi evraka imza atmıştı? Var mıdır bilen? Şimdi durup düşünmek gerek. Önce Marshall yardımları sonra da 24 Ocak kararları ile başlayan süreç Türkiye'yi Dr. Posse'nin hayal ettiği duruma getirdi. Sanayiyi öldürdü. Peki siz 16 yıllık okul/üniversite hayatınızda bu konuları hiç ders kitaplarında görüp işittiniz mi? Bu bilgileri ders kitaplarında görmek mümkün değildir çünkü önce Marshall yardımları ile eğitim sistemi çökertilmiştir. Nasıl mı? Oktay Sinanoğlu'ndan üşenmezseniz dinleyin.
Ahh birde fulbright çocuklarının da hangi makamlara geldiğini görün!
Bu ülkede fulbright bursuyla Amerika ya ilk giden kişi DEMİREL ikinci kişide ÖZAL dır.
Bizi köleleştiren etkenler
1-Truman doktrini-Marshall yardımları ile kanca atma
2-NATO'ya girişle siyasi, askeri teslimiyet
3-24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesi ile (enternasyonal finans kapitale) ekonomik teslimiyet ve din toplumunun temel atımı
4- 2002'den sonra tüm fabrikaların satılması ve tarımın yüksek girdilerle maliyet artımı, yabancı tekelleri teslimi
5-Final.. Az kaldı son öpücüğe!!
12 Eylül'cülerin Milli, tam bağımsızlık yanlısı unsurları bertaraf edip gerekli ortamı sağlaması ile Özal'ın hayata geçirdiği 24 Ocak kararları diye bilinen neo liberal dönüşümde vaatler neydi?
Serbest piyasa olacak
Devlet küçülecek
Sermaye tabana yayılacak vs. vs.
Ne yapıldı?
Cumhuriyetin birikimi kamu varlıkları önce zarar ettirildi, sonra o yıllardan bu yıllara özelleştirme denilerek peşkeş çekildi, iç edildi. Serbest piyasa denip özel sektör tekelleri yaratıldı. Emeğin hakları kısıtlandı. Tarım bitirildi! Desteklenen tarikatlar eliyle din toplumu inşasının temelleri atıldı.
Küçülteceğiz denilen devlet, elinde ne kadar milli varlık varsa sattı, satmaya devam ediyor!
Siyaset, ticaret, tarikat/cemaat, medya bileşenli sadece rabbine hesap veren yönetim ve yandaş, ahbap-çavuş yönetimi ve Hamd'ü senalar ekonomisi oluştu. Gelir dağılımını ve sosyoekonomik yapımızı
24 Ocak Kararları ile iyice bozan, dış borç tuzağını başlatan, cemaatleri devlete taşıyan, kültür dünyamızı arabeskleştiren, hayali ihracatı ekonomik transformasyon aracı olarak kullanan kimdi? Kimlerdi?
Sonuç olarak;
Özal'ı ülkenin başına ABD getirmişti.
ABD planı ; Önce 12 Eylül ile ülkenin kısıtlı demokratik birikimini boğdular, evet resmen boğdular. 24 Ocak kararları ile de ekonomimizi teslim aldılar. Hatta o günlerde Amerikalı bir yetkilin söylediği çok ilginçtir; "Amerikan çıkarlarını, bir Amerika'lıdan daha fazla düşünen bir insan" demiştir.
ABD'nin ve uluslararası sermayenin ülkeyi, sömürebilmesi için tüm altyapıyı hazırlama görevini üstlenmiştir. Şimdi, Sıra bedelini halkın çok ağır ödeyeceği yeni bir 24 ocak kararlarında ve yeni bir siyasi aksiyonla demokrasinin askıya alınıp millete yutturulmasında.
Ama biz alışığız hem bu dünya imtihan dünyası değil mi?
Hamd'ü senalar olsun öbür dünyada bizi cennette huriler, şaraptan ırmaklar, ballar kaymaklar bekliyor. Hadi afiyet olsun!
Herkesin Ramazan Bayramını kutluyorum. Bu bayram hepimiz için sanal bir bayram oldu. Teknolojinin gücünden faydalanarak görüntülü konuştuk yada telefonda konuşarak bayramlaştık sevdiklerimizle. Hasret gidermeye çalıştık. Ah biraz da Telekom devleri buna destek verebilseydi ama onlar her zaman ki gibi suçu birbirlerine atarak olaydan sıyrıldıklarını düşündüler.
Şuan size hesap soran yok istediğiniz gibi milletin parasını alıp, eksik ve kusurlu hizmet sunabiliyorsunuz. Güç zehirlenmesinin en güzel örneğidir bu olay. Bir kişiye gücü teslim ederseniz hızlanacağınızı düşündüğünüz her şey o tek kişi de toplandığı için hızın aksine keyfiyetler başlar. Onun akrabası, bunun dünürü, şunun emmisinin oğlu ondan sonra bayramda bekler dururuz hizmet kalitesi adına telefonun başında. Perşembe görüşmek üzere şeker tadında bir bayram dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.