Savaş Bektaş

Savaş Bektaş

Ekonomik model adı mı, kurucu değerler mi?

Ekonomik model adı mı, kurucu değerler mi?

Ekonomik model adı mı, kurucu değerler mi?

Hangisi önemli? (I)

1989 yılı itibariyle iki kutuplu dünya tek kutuplu hale gelmiş yaklaşık 25 yıl dünya tek kutup üzerinden kurgulanmış ve modellenmiştir. Emperyalizm tek güç haline geldiği bu model kısır döngüden ve kendi düşmanını yarat ki hayatta kalasın felsefesinden yola çıkarak 2013 yılında bölünerek dünya yeniden 2 kutuplu dünya haline gelmiştir. Kısacası dünya tek kutup içerisinde iki kutupludur artık.

Emperyalizm bu hazırlıksız yakalandığı bölünme  sonrasında dünyanın yeniden paylaşılması vazgeçilmez görünmektedir.  İki kutuplu dünyada tarafların belli olduğu düzlemde artık tarafın içerisinde taraf yaratmak zorunda kalan emperyalistler çok zorlanmışlar ve bu zorluğu acı faturasını bütün dünyada ki masum halklara ödetmişlerdir. Dünyaya bunun örneklerini Rusya’daki ajan tutuklamaları Türkiye’de Suudi konsolosluğu cinayeti Akdeniz ve Libya savaşları Çin virüsü gibi olaylarda görmekteyiz.  Bu konuyu çok detaylandırmadan bizim ülkemizde gerçekleşen 15 Temmuz darbesi de bu iç savaşın sonucudur. Bu iki kutuplu dünyanın iki kutbu da aynı ilkeler doğrultusunda hareket etmelerine rağmen mesele tamamen liderin kim olacağıyla ilgilidir. Bu kutupların ortak kaygısı nedir peki?  

Dünyanın geleceği hakkında Atatürk'ün dile getirdiklerini 10 yaşındaki Atakan’ın söylemlerinde gördük ne mutlu ki bu sayede insanlar muhtemelen geleceğin modellemesi olacak anarşizmin hakkında az da olsa bilgi sahibi oldular. “Atatürkçüyüm” diyen insanların büyük bir kısmının  Atakan’dan önce bu söylemden haberi var mıydı bilmiyorum ama Atatürk’ü anlama konusunda zamanın çok gerisinde kaldığımızı söyleye bilirim.

Tam 100 sene önce ekonomik modelleme tercihleri hakkında haklı çıkan Atatürk’ü doğru okumak gerekli. Sağ ve sol kavramlar ömrünü tamamlamışken tırmanışta olduğu dönemlerde sağ ya da solu tercih etmeyen bir Atatürk’ü neden kimse anlamak istemiyor bende buna şaşırıyorum. Devletçi bir ekonomik modelleme peşindeyseniz solcu, liberal bir modelleme peşindeyseniz sağcı oluyorsunuz. Atatürk devletçiydi dolayısı ile o bir solcudur demek ne kadar komik ise o bir sağcıydı iddiası da o denli komiktir.

Atatürk devletçi modeli bireysel becerilerin ve zekanın önündeki en büyük engel olarak görürken liberal ekonominin ahlaki çöküşünü de öngörebilmiştir. Milli burjuvazi ve milli sermayenin yokluğundan devletçi bir politika izlemiş güçlü bir yatırım sezonu sonrasında devletçi gelenekten gelen İnönü yerine daha liberal olan Bayar’ı tercih etmiştir. İzmir İktisat Kongresi size daha detaylı bir sunum olacaktır bu konuda. Meselenin özü şu Atatürk bağnaz bir şekilde davranmamış ekonominin evrimsel sürecini iyi takip etmiş ve gerektiği yerde solcu gerektiği yerde de sağcı olmuştur. İngiltere’nin ilk özelleştirmesini 1983 yılında yaptığı düşünülürse Atatürk’ün en liberal devletlerden birisi olan İngiltere’nin yarı devletçi modeli terkinin 60 sene öncesinde düşünmesi manidar ve Ata’yı haklı çıkaran bir gerçektir. Atatürk bir fanatik değil bir dehaydı. Kelimelere takılmaz yapması gerekeni yapardı. Atatürk yurdun her noktasının kalkınması için gerçek bir solcu gibi davranıp yurdun her yerini KİT’lerle donattı aynı zamanda gerçek bir liberal gibi düşünerek İş Bankası gibi özel teşebbüslerin ve milli sermayenin önünü açtı. Atatürk’ü övmeyi bir kenara bırakalım ve reel gerçekler nedir ona bakalım.

Hala 89 öncesi çift kutuplu dünyada kalan kelimelere takılanlar için söylüyorum Ata’nın ne olduğunun önemi yok ne yapmaya çalıştığının önemi var.

Atatürk geleceğin modeli olarak gördüğü anarşizmi 100 sene önce ön görmüş ve Türk devletini modellerken geleceğe dönük olarak modellemiştir. Anarşizmi diğerlerinden üstün kılan özellik komünizmin bireysel farklılıkları yok sayarak insanı modellemesi, Liberalizmin ise her insana göre dünyayı modellemeye çalışması Anarşizmin hedefinde ise insan beyninin mükemmelleştirilmesi ile sorunu kalıcı olarak çözmesidir. Bu evrimsel süreç uzun zamanlar alacağından Atatürk öngörüsü ile kısmen devlet yapısını geleceğe hazırlamıştır. Biraz daha konuyu açarak Türkiye gerçeklerine gelmek istiyorum acı gerçekleri tek tek ortaya koymanın zamanı geldi ;

Solculuk

Bütün dünya da varoşlardan köylerden kırsaldan emekçiden alt gelir seviyesinden sendikalardan destek bulan sol, Türkiye’de işverenden üst ve orta gelir seviyesinden destek alıyor. Lüks otellere sıkışıp kalması da bu yüzdendir. Dünyada sanırım tektir solcu olmayan hükümet destekli devasa sendikalar; işin en komik yanı ise bir araya toplayıp site yaptıran cemaat liderlerinin sandığından da sol çıkıyor.

Sağcılık

Merkez Sağ

Seküler liberal ve modern hayat tarzına sadık

Siyasal İslam

Kendi kendine bu kadar düşman olan bir görüş dünya üzerine daha da gelmemiştir. Siyasal İslam = Hırsızlık algısını akıllarımıza resmen kazıdılar. Samimi İslamcılar iktidarın gücünden etkilenmemiş ve özünü koruyabilmiş ve sınavı başarıyla geçmişlerdir.

Ülkücülük

Siyasal İslam’ın çökmesiyle beraber çöken Türk İslam sentezi Ülkücüleri de bölünmenin eşiğine getirmiş ve ikiye ayırmıştır. Seküler Atatürkçü Türk milliyetçisi ile ümmetçi milliyetçiler yollarını ayırmıştır. Bir araya gelmeleri artık mümkün gözükmemektedir.   

Daha geniş değerlendirmeler yapabiliriz tabii ki de ama radikal olarak adlandırdığımız sağ ve sol fraksiyonları burada anmak istemedim nedeni kurucu değerlerin izahında onların yer bulmaması ve sayıca çok bir değer ifade etmemesidir. Türkiye’de içi boşaltılan kavramları kullanmadan çok fazla teknik kavrama girmeden detaylı ve yalın bir inceleme yapacağım. Ama önce şu soruyu sormak istiyorum herkese?

 

Mustafa Kemal Atatürk Türk aydınlanma devrimini yaparken herkese pembe vaatler veren korkak sinsi bir çizgi izledi mi?

Bu soruya evet diyen tek hücreli arkadaşlarla tartışmadan bu konuyu daha detaylı bir şekilde konuyu  açmak istiyorum. Atatürk asla tavizkar olmadı ama toplumun dinamiklerine hakim olmayan sadece salon beyefendisi tipi aydınlar gibi topluma tepeden bakan kendini beğenmiş bilgisiz cahil bir adam da asla olmadı. Bilginin paylaşımı yoksa o bilgi çöptür ve bu bilgiyi aktaramayan kişide çöpçüdür. Bilgili ve eğitimli bir adam çöpçüyse benim nazarımda bilgisiz ve cahildir. Atatürk neden devrimcidir?

Salonda yeri geldi diz kırdı zeybek oynadı yeri geldi vals yaptı herkesi kendine hayran bıraktı. Masada yemek yerken bir aristokrat olmasını da bildi köy sofrasına oturum köylü ile soğanı eliyle kırmasını da bildi. Kendisine sunulan ayran ve kuru bazlama ile kahvaltısını yaparken ekmeğin nasıl yapıldığı hakkında köylüyle sohbet edecek öneri sunacak kadar da “ Köylü ”

Cuma hutbesi verecek, bayram namazı kıldıracak, Türkçe Kuran’la din sömürüsünün önüne geçecek, Ruhban sınıfını reddeden tek din İslam’a sokulmuş hançer olan tekke tarikat ve cemaatleri kapatacak kadar “ Müslüman ”

Rize’nin çayını Giresun’un fındığını Konya’nın buğdayını şekerini bezini silahını bombasını uçağını üretecek kadar “ Milli “  

Çingene denilen Türk köylüsünü efendi yapacak kadar, devletinin adına Türk devleti diyecek kadar, Türk Tarih Kurumunu Türk Dil Kurumunu kuracak Türk alfabesini seçerken Latin alfabesinin kökenlerinin Türk olduğunu araştıracak kadar da  “ Milliyetçi “

Mardin’deki Süryani’nin Anadolu’daki Alevi’nin Sünni’nin dini değerlerini bir diğerine ezdirmeyecek güçlünün zayıfı yok etmesini engelleyecek kadar “ Laik ”

KİT’leri bir yerde toplamayıp yurdun dört bir yanını KİT’lerle dolduracak kadar ” Devletçi “

Türkiye vatandaşı olan herkes Türktür ve eşittir diyerek ve hayata geçirerek kurduğu sistemde kürdünü çerkezini gürcüsü Cumhurbaşkanı yapabilecek kadar “ Halkçı “  

Her şeyi göze alıp dünya devlerine baş kaldıracak kadar delikanlı bir “ Devrimci “

Sultan olmak şansını ve tekliflerini reddeden ilkesinden taviz vermeden egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyecek kadar “ Cumruriyetçi ”

Atatürkün kucaklamadıklarını sayalım şimdi ;

Cemaatler Tekkeler Tarikatlar

Masonlar

Şeriatçılar

Emperyalistler

Ayrılıkçılar

Aşırı radikal uçlar

 

Kurucu değerleri anladığımıza göre kurucu değerleri tam olarak okuyamayan ama kendisini Aydın ve Atatürkçü görenleri sıralayalım bir sonraki yazımızda…

 

HAFTAYA

********************************************************************

Ekonomik model adı mı, kurucu değerler mi?

Hangisi önemli? (II)

 

Kurucu değerleri geçen yazımızda paylaşmıştım. Kaldığım yerden devam edeyim. Kurucu değerleri tam olarak okuyamayan ama kendisini Aydın ve Atatürkçü görenleri bu yazımızda sıralayalım

Ayrılıkçı ırkçı politikalara bağımlı ötekileştirici dil kullanan etnik köken milliyetçileri

Dünyada üstünler sınıfının yani emperyalizmin temsilcisi masonlar  

Her yol mubah diyen Liberaller

Tek yol devrim diyen Sosyalistler

Şimdi örnekleri çoğaltabiliriz ama şu soruyu sormak istiyorum. Kavramlarla kaplı halktan uzak salon aydını mı olacaksınız yoksa Atatürk gibi anayurdun bütün değerlerini kucaklayan kitle örgütümü ?

Yüzyılın fırsatını yakalamış kurucu değerlere yani özüne dönmeye çalışan örgütlerin önündeki en büyük engel ucuz egolar ve üst kimlik hastalığıdır. Toplumun değerlerinden uzak her zaman şanslı olan ekonomik sıkıntı nedir bilmeyen elit olduğunu sanan salon tipi aydınlarının tarlada çalışmış köyde yaşamış ötelenmiş mason olmadan cemaatçi olmadan ayrılıkçı olmadan birilerine sırtını dayamadan okumaya çalışmış vatan evlatlarını anlamasını beklemek tabiki abes olur.

Dışlanmış ötelenmiş anadolu halkını kucaklayacak güç laik devrimci halkçı milliyetçi devletçi ve milli egemenliğin tek garantisi olan cumhuriyetçi vatan evlatlarıdır. Atatürk’ün yetiştirdiği altın nesille beraber başlayan özünden kopuş bugün evrimsel sürecini tamamlamış ve halkı koyun sıfatında görmeye başlamıştır. Bu hastalıklı bakış açısından kurtulmanın gerekliliği ortada dururken suçu kendinde aramayan salon tipi aydın basit yolu seçmiş az olsun ama benim olsun mantığı gütmüştür ve bu mantık bütün halk kitlelerinin kurucu değerlerden uzaklaşmasını geriye dönüşü hızlandırmıştır. Toplumu anlayamayan toplumu önemsemeyen Osmanlı hanedan üyeleri gibi toplum için sanat toplum için eğitim ve toplum için kültür ilkesinden kopulmuş ve sadece elitlerin mutluluk sahnesine evrilmiştir. Hasan Ali Yücel in oğlu olan hepimiz tarafından sevilen Can Yücel’in babasına yazdığı şiiri okuduğunuzda Devrimciliğin dönemin hangi şartlarında ve zorlukları içinde yapıldığını anlayacak iliklerinize kadar babasız büyüyen bir çocuğun feryatlarını hissedeceksiniz;

Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim

Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk

Çarpı bacaklarıyla - ha düştü, ha düşecek-

Nasıl koşarsa ardından bir devin,

O çapkın babamı ben öyle sevdim.

Bilmezdi ki oturduğumuz semti,

Geldi mi de gidici- hep, hep acele işi!-

Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.

Atlastan bakardım nereye gitti,

Öyle öyle ezber ettim gurbeti.

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,

40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,

Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!

Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,

Ohh, dedim, göğsüne gömdüm burnumu.

En son teftişine çıkana değin

Koştururken ardından o uçmaktaki devin,

Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için

Açıldı nefesim, fikrim, canevim.

Hayatta ben en çok babamı sevdim.

 

Bu adam salon tipi aydın değildi gerçek bir devrimci gerçek bir vatansever gerçek bir aydındı.

Biz neden seküleriz süryaninin acısına ortak olamayacaksak neden rumun yahudinin ermeninin hakkını koruyamayacaksak biz neden alevinin sesi olamıyoruz soruyorum biz laiksek  neden baş örtüsü özgürlüğünün sesi olamıyoruz. Neden biz laikler olarak anadoluda isteyen istediği gibi inanır istediği gibi giyinir istediği gibi yaşar diyemiyoruz. Hiç bir inanç sistemi diğer bir inanç sisteminin üzerinde tahkim kuramaz diyerek en zayıfı en güçlünün yok etmesine engel olmuyoruz.

Sağ ve sol saçmalıklarına inanıp kurucu değerlere dönmeye çalışılmasından neden rahatsız oluyoruz. Özel bir sınıf kurup o sınıfla devletin bütün imkanlarından sadece biz faydalanalım mantığının bizi getirdiği nokta ortadayken ve nemalanmadan Türk solunun haberi bile yokken bu dar kalıbı savunmanın sebebi nedir ?

Ben anadolunun köyünden bir ailenin çocuğu olarak şer odaklarına kendimi kaptırmadan büyümemi imkansız kılan bu anlayışın yıkılması ve okuyarak öğretmen bakan paşa olan köy enstitülerinin mantığına geri dönülmesini istiyorum. Kurucu değerlere geri dönmek istiyorum.

Sol sağ bitti artık uyanın. Bilişim çağı başladı geç kalmış değiliz köy enstitülerinde başardığımızı yeniden başarabiliriz yeter ki toplumu kucaklayabilelim. Merkez sağda laik Atatürkçü bir adamın bizden farkı nedir lütfen azcık düşünün biz herkesin umudu olan kurucu partiyiz biz anadoluyuz. Anadoluyu kucaklayan tek derdi vatan olan garibin yetimin öksüzün sesi olan bizler ya Atatürk olur milleti tümden kucaklar şer odaklarının elinden ülkeyi kurtarır tam bağımsız Türkiyeyi kurarız yada biz solcuyuz aydınız diye diye kendimizi kandırıp iran solcuları gibi peçeye sarığa gireriz. :)

Aklın yolu bir arkadaşlar  Türk devrimi Türk halkı içindir o halk bir bütündür ve biz bütünün bütünlüğünü korumakla mükellef TÜRK DEVRİMCİLERİYİZ.

Şimdi az olsun bizim olsun diye diye ülkeyi batağa sürükleyenlere bir dur deme vakti gelmiştir. Koyun demeyecek yanlızlığa terk edilmiş Anadolu halkını tek tek gezecek tek tek dokunacak sofrasında misafir olacak onun fikirlerine önem vereceksin. Bıktık artık her seferinde insanların inançlarına değer yargılarına saldırıp halkı bizden soğutan temelsiz ilkesiz salon tipi aydınlardan. Bıktık artık Anadolu halkının bağrından kopuk mayasız ilkesiz politikacılardan. Solculuksa salonda vatandaşa bağırarak hakaret ederek solcu olunmaz ineceksin tarlaya sende çalışacaksın üreteceksin ovacıkta olduğu gibi .

Seküler Atatürkçü ve Türk Milliyetçisi merkez sağın ve ülkücülerin bize ne zararı olacak senden benden ne farkı var bu adamların Ümmetçi politikaların peşinde giden ülkücüleri tamam bir kenara bırakalım ama büyük bir çoğunluğu aydın olanları neden yanımızda görmekten mutlu olmayalım. 80 öncesi emperyalist politakaların esiri olmuş sığ kinlerinizi bir kenara bırakmanın vakti gelmiştir. Vatan gidiyor vatan. Senden benden Atatürkçü olan Kürtleri ne yapacağız yada ayrılıkçı politikalara esir olmayan kürtleri kopmak isteseler hangi güç bu adamları bizimle beraber tutar adamlar ayrılmak istemiyor bizde ayrılmak istemiyoruz neden ötekileştiriyoruz o zaman. Yüzde 25 ile hangi devrimi yeniden tesisi hayal ediyorsunuz ülkenin bitmişliği sizin sığ politikalarınız yüzünden olmadımı zaten halen neyin kavgası bu anlamış değilim. Atatürk cumhuriyetine inanmış o uğurda emek veren savaşan Türbanlı kardeşlerimizin yüzüne baka nasıl türban cehaletin eseridir dersin nerde senin laikliğin nerde insanlığın. Özüne düşman olanın herkese düşman olmasını normal karşılıyor ne olursa olsun nasıl olursa olsun bu son savaşta yanımızda olan bütün ;

Vatanseverlere selam olsun…

Saygılarımla…

SAVAŞ BEKTAŞ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Savaş Bektaş Arşivi
SON YAZILAR