Savaş Bektaş

Savaş Bektaş

Ara Meryem

Ara Meryem

ARA MERYEM

Konya ilinin Seydişehir ilçesinin Ortakaraören Kasabasında yaşayan Meryem Bektaş lakabı Gara Meryem benim babaannem olur kendisi. Ben ona hep ebe diye seslenirdim bizde babaanne denilmezdi sonradan öğrendik bu kavramı. Genç yaşta 4 çocukla dul kalmış köy yerinde kendi çabalarıyla çocuklarını okutmuş evlendirmiş bir Anadolu kadını Gara Meryem. Çocuklarını okutmak için başkalarının tarlasında çalışmış kendi tarlalarını kendisi ekmiş kendisi kaldırmış ve çocuklarına hem ana hem de baba olmuştur.  Üçüncü çocuğu yani babamı zorluklardan dolayı kimsesiz çocuklar yurduna vermek zorunda kalmış ve babam oradan öğretmen okulunu kazanarak kendisi çalışmış kendisi okumuş ve öğretmen olmuştur.

Gözümü açtığımda onu gördüm Allah nasip ederse kapatırken de onu göreceğim. Babamın tayini Konya’ya çıkınca dönem başı olduğu için ben ebemle köyde kaldım dönem sonuna kadar sonrasında bende ailemin yanına gidecektim. Bir dönem boyunca ebemle farklı bir yaşam şeklimiz oldu ebem yalnız kalmadığı için bende ebemi yalnız bırakmadığım ve anne baba baskısından kurtulduğum için sevinçliydik. İlkokul üçüncü sınıfın başıydı ebemle yaptığımız muhteşem tatilin zamanları. Akşamları genelde komşu ebeler oturmaya gelir bazen de biz onlara giderdik. Ebelerle beraber otururken onların sohbetlerine katılırdım beni kızdırırlardı bende bunlara söverdim ebeler kıkır kıkır gülerdi şimdi şimdi anlıyorum bilerek sövdürürmüş zilliler beni. 

Ebem her sabah sobada kömbe yapardı bana her akşam bıkmadan ne istediğimi sorardı bende patates kızartması köftü derdim köftü bizim oralarda pekmez un ve yağla yapılan bir tatlıya denir hala tadı damağımdadır. Kafes evde kurulu sobada yapılan kömbelerin tadını kelimelerle anlatmam sanırım imkansız olacak ne anam yapabildi nede eşim o eşşiz lezzeti ama kömbeye karşı hala düşkünümdür. Ebemin pekmezle yaptığı aşure ve ananemin sütle yaptığı aşure kıyasıya dövüşür ama galibi olmazdı nazarımda çünkü ikisi de efsaneydi. Bunlara söverdim kıkır kıkır gülerlerdi zilliler. Ebeme sende bir haller var senin artık evlenmen şart dediğimde ebem domuz oğlu domuz aynı babası kız bu derdi. Muzgur Hüseyin hocada dermiş demek ki . Dönem bitti ve ben Konya’ya dönmek zorunda kaldım tatil bitmiş gerçek hayat başlamıştı benim için.

 Konya’ya dönünce alışmam zor oldu evde iyi ne yemek yapılsa ağlayarak sofradan kalkar ebem orda tek başına ne yapar diye evi yıkardım anne ve babamın başına, çaresiz bana katlanmak zorunda kaldılar. Bir gün annem yatağımın altında çürümüş muzları yiyecekleri kokudan bulunca baya bir azar işitmiştim. Yaz tatili gelince uçarak köye giderdim ve hiç bitmesin isterdim. Bu şekilde zaman geçti ben büyüdüm üniversiteye başladım. Ebem hastalandı bize geldi, artık oda arkadaşımdı benden mutlusu yoktu. Odamda üç somya vardı hani şu demirden iskeleti olan üzerine bir yatak sırt kısmına yastıklar konulup değişik desenli örtüleri olan ve yerini kanepelere bırakan somyalar. Ebem gelince annemle babam küçük odaya taşındılar yatak odalarını da bize verdiler. Oda büyümüştü somyalardan köşede ve ağa yeri olanı ebeme verdim hemen karşısındakini de ben aldım aramızdaki somyada sohbet somyamız oldu. Mükemmel bir mutluluk koğuşu dizayn etmiştik beraber. 120 m2 eve nasılda kocaman mutluluklar sığdırmışız zamanında şimdi iki katı büyüklükte evlerin boş odalarında mutluluğu arıyoruz.

Mutluluk koğuşunda ebemle sohbet ederdik dini hikayeler anlatırdım oda bana eskileri anlatırdı. Atatürk öldüğünde gelindim ben oğlum derdi ayrı bir severdi onu. Benim tam deli solcu zamanlarım odada Ahmet Kaya Gurup Yorum Livaneli filan dinlerdik beraber en çok sakallıyı koy oğlum diye Ahmet Kaya’yı isterdi. Bazen ilahide atardım ona kendim Kuran’da okurdum, Yunus Emre’yi Mevlana’yı Hacı Bektaş’ı anlatırdım keyifle dinlerdi. Koğuşumuza arkadaşlarımda gelirdi bize kalmaya onların ebesine dedesine selam söylerdi hem de her seferinde unutmadan. Hakan isimli Ankara lı arkadaşımın dedesini ayarlamaya çalışırken kızardı ama çaktırmadan da gülerdi zilli. Ah ulan Gara Meryem ah.

Üniversiteye yeni başlayacağımda annemin özel emeklilik parasıyla bilgisayar aldık bana. Ben hemen oyunları yükledim sürekli oyun oynuyorum ebem benimle gurur duyuyor bilgisayar başında ders çalışıyorum diye ve anne ve babama beni överken babam beni satmış ebeme oyun oynadığımı anlatmış ebem nasıl dellendi bilgisayarı kapatmaya çalışıyor ama bulamıyor nasıl kapanır bu dedi monitördeki düğmeyi gösterdim. Bana güvenmez illaki kendisi basıp kapatacak düğmeye basar ben namaz kılıp gelene kadar ders çalış derdi ben çıkınca açardım hemen geri oyun bozulmadan devam ederdim. Kasadaki düğmeyi de babam öğretmiş ulan bak yine aklıma geldi ulan Hüseyin hoca ulan Hüseyin hoca muzgur bu derdi ebem yeminle haklıymış. Sattı hemen yılların dostluğunu kardeşliğini kankalığını vay be. O bilgisayarı beraber annemi kandırarak annemin emekli parasıyla alırken babam suç ortağımdı. Muzgur Hüseyin hocayı da ayrı ve eşsiz bir şekilde severim ne kadar satmış olsa da beni.

Seçim zamanı geldi ebemi ikna etmeye çalışıyorum aşırı sola oy bastırtacam ama ebem nuh diyor peygamber demiyor altıoku göster diyor altı ok diye gösterdim kızıl bayrağı ama yemedi gitti buldu attı oyu altı oka. Dönem dönem amcamlarıma halama gider geri yanıma gelirdi. Seydişehir’e gitti amcamlara felç olmuş babam felç oldu eben dedi gidip görmeye cesaret edemedim hep iyileşecek dedim kendi kendime öyle görmeyeyim iyileşince göreyim dedim. On dokuz gün bu şekilde kendimi kandırdım aklım hep ebemde ama sevdiğiniz birini felçli görmek istemiyorsunuz düzelecek diye umut ediyorsunuz. Umutla ve bencilce  beklerken bir gün öldü şantiyede beton atarken söylediler öldüğünü Seydişehir’e kadar ağladım. Cenaze evinde havayı dağıtmak için siyaset filan konuşurlar gelenektir sohbet ederler havayı dağıtmak için onlara sövdüğümü hatırlıyorum hepsi hakkını helal etsin.

Hayatım boyunca unutmadığım kendimi affetmediğim tek şeydir o ondokuz gün onu orda yanlız bıraktım ihtiyaçlarını karşılamadım bencilce iyileşmesini beklerken onunla vedalaşamadım. Şimdi olsa başından ayrılmam ama hataların telafisi olmuyor. Ananem hastalandı altını değiştirmek nasip oldu bana ama ebemi öylece bıraktım düzelecek diye hiç yanında olamadım. Beni ne olursun affet Gara Meryem gara ebem benim yazamadım ağlamaktan.

Virüs virüs virüs hepsi hikaye bir masal dünyası bu dünya tek geçerli olan şey sevgi, en büyük ibadet sevgi. Sevdiklerinize zaman ayırın herkes herşey unutulacak sadece sizinle içinizdeki huzur kalacak yalnız kaldığınızda. Cennet için sevmeyin cehennem korkusu içinde sevmeyin koşulsuz şartsız her şeyi sevin. Çok güzel günlerimiz geçti Gara Meryem’le şimdi onun emaneti muzgur Hüseyin hoca var yanımızda anam var hepimizin arkasında dağ gibi ağam var sevdiğim bir eşim çocuklarım yengem yeğenlerim var satmışım dünyanın anasını gerisi hikaye...

Sevdiklerinize sahip çıkın bir daha şansınız olmayabilir...

Herkes ebesine anasına babasına kardeşine halasına amcasına teyzesine koşsun. Ölümlü dünya zenginlik insanı mutlu etmiyor insanı sevdikleriyle geçirdiği anıları o muhteşem paylaşımları mutlu ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Savaş Bektaş Arşivi
SON YAZILAR