Macron ve Akdeniz
Macron ve Akdeniz
Fransa’nın Doğu Akdeniz politikaları, Sarkozy ve Macron’un yollarının kesişmesinin de uzun bir geçmişi var. Macron’un yolu hem Sarkozy hem de Hollande ile kesişmiş. Merkez sağdan Sosyalist Parti’ye kadar geniş bir yelpazede siyasetin içerisinde yolculuk yapmış, siyaset-te olmadığı yıllarda ise ABD’deki finans çevreleri için çalışmış. Ona kapıları açan ise eski Cumhurbaşkanı Mitterand’ınyanısıra Sarkozy ve Hollande’ın da danışmanlığı görevinde bulunmuş olan “Cumhurbaşkanlarına fısıldayan adam” olarak anılan JacquesAttali. Fransa’nın bugünkü Akdeniz politikasının mimarı olarak işaret edilen isim de Attali. Bu politikayı Libya’dan Mezopotamya’ya kadar tanıtma görevini üstlenen havari ise Bernard HernyLevy. Sahnenin perde arkasında da Cumhurbaşkanı Macron’un emir subayı General LudovicChaker, Paul Soler ile Fransa Dışişleri Bakanlığının Elize Sarayı’ndaki Libya’dan sorumlu çalışma grubunda bulunan ve Hafter fiyaskosu sonrasında kendisini unutturmak için Güney Afrika Cumhuriyeti Büyükelçisi olarak Paris’ten ayrılan AurelienLechevallier bulunuyor. Sarkozy örneğinden de anlaşıldığı üzere Akdeniz ile ilgili tasarrufta bulunanların hangi makamda olurlarsa olsunlar adalet karşı-sında bir dokunulmazlık edindikleri de aşikar. (Attali’nin Fransız devletini yönlendirdiği Akdeniz politikasının ayrıntılarını merak edenlere Sinan Baykent’in ilgili makalelerini öneri-rim) Ülkesinde giderek yalnızlaşan, Avrupa Birliği’nin de beklediği desteğini alamayan Macron’un kişiliği de Fransa’nın Akdeniz politikasında ilerleme sağlanmasında aktör olarak tercih edilmesinin sebepleri arasın-da yer alıyor. SimonKuper Financial Times’taki bir makalesinde romancı Emmanuel Carrere’denMacron’un kendini tanımlamasına dair şu alıntıyı yapıyor: “ Hayata dair klostrofobik bir kişiyim. Bir yere kapalı kalamam, her zaman hayatın içerisinde olmalıyım. Bu yüzden normal bir yaşamım olamıyor. Derinlerde bir yerde hiç şüphesiz bir kusurum varsa, normal yaşamayı sevmememdir.”
Fransa Cumhurbaşkanının kendisini tarif ederken kullandığı ifadelerdeki gibi Macron’un ülkesine kapanıp kalmaya tahammül edememe-si onu Doğu Akdeniz’in sıcak sularına oradan da Lübnan’a hatta Irak’a kadar sürüklemiş durumda. Macron bu coğraf-yalarda 2022 seçimi öncesin-de kendisine bir seçim zaferi ararken bir yandan da ülkesinin ekonomisini hareketlendirecek hamleleri hayata geçiriyor. Bu hamlenin en önemli ayağını Yunanistan’a satılacak 18 adet Rafale savaş uçağı oluşturuyor. Fransa’nın ihraç etmekte zorlandığı bu savaş uçağı Dassault Havacılık şirketi ile alt yüklenicilerini içerisinde bulundukları krizden çıkarmak için önemli bir hamle olacak. Dahası, Fransa bu uçakların F3-O4T olarak sınıflanan gelişmiş teknolojik özel-likleri sahip varyantlarını Atina’ya tedarik edecek.
Macron’un Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki gerginlikleri tetikleyerek Ankara’yı köşeye sıkıştırma hamlesi, Ankara’nın ısrarlı diyalog çağrıları ve Almanya Başbakan’ı Merkel’in ağırlı-ğını koyması ile şimdilik püskürtüldü. Merkel’in 2021 yılında Başbakanlık görevini bırakacağını dikkate almak ve Macron’un gerek Fransız devleti tarafından kendisine yüklenen mis-yonu yerine getirmek gerek 2022 seçimi için zafer kazanma hede-fiyle Doğu Akdeniz kapısını tekrar zorlayacağını unutmamak gerekiyor. Dahası, Macron’un ülkesi içinde ve dışında her geçen gün yitirdiği desteğinin Fransa Cumhurbaşkan-lığı koltuğuna Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen’i taşımakta olduğu gerçeğini de hesaba katmakta fayda var. Bu ihtimalin hayata geçmesi durumunda ise aşırı sağcı bir ismin liderliğinde daha da yalnızlaşacak olan Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki planlarını hayata geçirmesi Türki-ye’nin lehine engellerle karşılaşa-caktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.