Kontrolü kaybetmemek önemli
Geçen hafta olduğu gibi bu haftaki köşe yazımda da ‘düşünürlerden falan’ bahsetmeyi sürdüreceğim. ‘Psikanalizin babası’ Sigmund Freud’dan bahsedeceğim. Ha bir de meşhur bir nörolog var ya Sophie Scott, ondan da bahsedeceğim. Mevzu ne; iletişim…
Zaman zaman hepimizin dili sürçmüştür. Dil sürçmesine neden olan faktörleri bu hafta sizler için araştırdım. Adamlar bunu yıllardır araştırıyor ‘neden oluyor’ diye ama ben size öyle uzun uzun yazmayacağım, sıkılırsınız. Malum çok okumakla aranız pek yok. Her neyse; edindiğim bilgilere göre dil sürçmesi, insan beyninde var olan bir düşüncenin ya da bir bilginin zamansızca ortaya çıkmasıdır. Freud’un tanımlamasına göre, bilinçdışı düşüncenin bir anda ortaya çıkmasıdır. Ayrıca yorgunluk, çok konuşmak gibi durumlar dil sürçmelerine neden olabiliyor. ‘Dervişin fikri neyse zikri odur’ dedirtmemek için kontrolü kaybetmemek lazım.
Londra’daki UCL Üniversitesi’nde nörolog Sophie Scott, iletişimin bilişsel sinirbilimi üzerinde araştırmalar yapıyor. Yaptığı araştırmaların sonucunda –benim anladığım kadarıyla- sosyal ortamlarda atılan kahkahalar arasında farklılıklar olduğunu fark etmiş. Demiş ki, toplu ortamlarda attığımız kahkaha, yalnızken attığımızdan 30 kat daha fazla. Peki niye böyle? Aynı görüşe sahip olduğunu ya da aynı gruba dahil olduğunu insan böyle gösterirmiş. Şimdi buraya kadar bana pek de ilginç gelmedi. Ama araştırmada biraz ilginç gelen nokta şu; gülme sesi bazen burnundan gelir ya insanın, o tip gülüş kontrollüymüş ve içten değilmiş. Yani, karşımızda gülen kişinin nereden güldüğü önemsiz değil.
Şimdi gelelim bana, ben ne düşünüyorum bu iletişim hadisesi ile ilgili. Bir insan ile iletişim kurduğumuzda önce aktif bir dinleyici olduğumuzu göstermemiz lazım. Dinlerken baş sallamak, göz kontağı kurmak iyidir. Saygımızı göstermemiz, sınırları belirlememiz, dürüst olmamız, tutarlı olmamız, engelleyici değil de destekleyici olmamız gerekir.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.