Din nedir?
Din bir inanış sistemidir. TRT Belgesel kanalında Dinler ve İnançlar diye bir belgesel serisi var. Burada da görüldüğü üzere insanın manevi kısmının doyması bakımından bir inanca ihtiyacı vardır. İnsanın maddi kısmının doyması yeterli olsaydı düşünce ve fikir yapısının gelişmesine de ihtiyacı kalmazdı.
Nitekim diğer canlıların yaşadığı gibi hiçbir sorumluluk almadan sadece maddi doygunluk ile yetinilirdi. Ancak insan olmanın getirdiği sorumluluk ile manevi kısmının, buna ruh da diyebiliriz, doyması gerekiyor. Bu bakımdan birçok inanış sistemi aynı zamanda birçok da dini ortaya çıkarmıştır. Çok şükür ki bizler en son inanç sisteminin getirdiği kitap ve dinin içine doğmuşuz. Bu nedenle de inanış sistemimizi ya da dinimizi doğrudan ailemizden ya da çevremizden öğrenmişiz. Ancak bu hazır sofraya konmak gibi olduğundan, sofradaki nimetlerin neler olduğunu düşünmeden başlamışız bir ucundan yemeye.
Kimisi önce çorbadan başlamış, kimi salatadan ancak ilk yapmamız gerekeni unutmuşuz. Sofraya oturmadan önce ellerimizi yıkamamız gerektiğini, sofrada başkalarının da olduğunu ve onları rahatsız etmememiz gerektiğini, en önemlisi de bu sofranın adabını. Hal böyle olunca inanç sistemimiz, çorbanın tuzu yok, marulun kenarı kıvrık ya da sofrada neden tatlı yok boyutuna ulaşmış. Elbette ben Müslümanım diyen herkesin bildiği gibi önce niyet sonra inanç ve en sonra da inanmaya bağlı olarak diğerlerini rahatsız etmeden kulluk vazifesinin yapılmasıdır ki kaç kişi bunun farkında bilmiyorum. İnanmadan kulluk vazifelerinin yapılması ne derece doğrudur?
İslam dininin kitabı Kuran büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un “Kuran’a Hitap” şiirindeki gibi mi algılanmalı ya da etrafımızda bulunan birilerinin söylediği şekliyle mi değerlendirilmelidir. Şiiri hatırlayalım;
KURAN'A HİTAB
İbret alınmaz her gün okuruz ezbere de;
Bir ibret aranmaz mı ayetlerde?
Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına
Ya açar bakarız nazm-ı celilin yaprağına
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne taze mezara okunmak, ne fal bakmak için
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne duvarlara asılmak, ne el sürülmemek için
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne tezhip, ne sülüs, ne hat yazmak için
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne tapınak, ne nutuk, ne vaaz dini için
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne meslek kaygıları ne kariyer hesapları için
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne erkeği yüceltmek, ne kadını aşağılamak için
Ne Araba paye vermek, ne Acemi hor görmek için
Aslında İslam dininin temel dayanağı olan Kuran yeterince anlaşılmamakta, sadece yüzünden ve anlaşılmadan okunması yeter sanılmaktadır. Oysa her bir ayetin zamanı, açıklaması, nedeni ve hitap ettiği kesimler vardır. Bu bakımdan Kuran ilmi ile uğraşanların ne birilerini etrafında toplamak ne de ondan çıkar sağlamak gibi hesapları yoktur, olamaz. Zaten bir hadiste bahsedildiği üzere kıyamet gününde Müslümanlar 40 ayrı fırka halinde bulunacaklar ancak içlerinden sadece bir tanesi gerçek olacak. Bugün etrafımıza baktığımızda dini kullanan, ondan çıkar sağlayan binlerce insanı görüp, hayretler etmekteyim. Kimisi kuranın yazısına, kimi kişisel kısımlarına kimi de bundan nasıl çıkar sağlarım kısımlarına yönelmiş durumda. Bu nedenle sürekli etrafına saldırmakta, önce iman etmek gerektiğini unutmuş görünmektedir. Çok ibadet etmekle mükemmel ve iyi Müslüman olunmayacağı gibi hiç ibadet etmemekle de çok kötü Müslüman olunmaz. Hele ki kimse kimsenin Müslümanlığını yargılamak durumunda asla değildir. Zira Kuran da Fatr Suresi 38.Ayet bunu açıkça söylemiştir. “Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.” Bu ayeti bilip de kendince birilerini yargılamak, aşağılamak, dinsiz olarak nitelendirmek de mümkün değildir. Öyleyse başkalarına bakmadan önce kendine bakmak gerekir. Nitekim büyük mütefekkir Hz. Mevlâna “Alemde senin dışında hiçbir şey yoktur. Her ne ararsan kendinde ara, çünkü her şey sensin!” der. Devamında da Can konağını aramadaysan, cansın. Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin. Bir damla su arıyorsan susun! der. Bu nedenle öyle bir Müslümanlık ve İslam dini ortaya çıkmıştır ki benden başka herkes dinsiz denmektedir. Ne yazık ki ilk ayeti oku olan İslam dinini okumayan, ya da anlamayan kimseler birtakım çıkar çevrelerinin sofrasına yemek taşımaktadır. Oysa gerçek Müslüman önce kendini sorgulayan kimsedir.