Kemal Altınışık

Kemal Altınışık

Türkiye'nin Enerji Perspektifi Analizi

Türkiye'nin Enerji Perspektifi Analizi

Avrupa’nın hemen doğusunda Rusya ile Ukrayna arasında amansız bir savaş sürdürülmektedir. Çocuklar ölmekte insanlar perişan bir durumda hayatta kalmaya çalışmaktadırlar. Savaşın daha fazla yayılmadan en kısa zamanda sona ermesi insanlığın en büyük dileğidir. Savaşı körükleyenler emellerine ulaştıklarını anladıkları zaman, öyle veya böyle bu savaşı bitirirler ve daha önce hazırlanan senaryoyu vakit geçirmeden uygulamaya koyarlar.

     Bütün dünya iki yılı aşkın bir süredir COVİT 19 denen salgın hastalıkla mücadele etmektedir. Hastalığın yoğunluğu azalan bir trendle, uzun bir süre daha devam edeceği tahmin edilmektedir. Ukrayna –Rusya savaşı pandeminin üzerine tuz-biber ekti.  ABD ve AB ülkeleri ile bu ülkelerle ticari ilişkileri olan tüm ülkeler uygulanan kısıtlamalar nedeniyle, çok büyük oranda etkilendi. Özellikle enerji (petrol ve doğal gaz) ihtiyaçlarını Rusya’dan karşılayan ülkelerin durumları, oldukça kritik noktaya geldi.

     Bu gün ülkeler hayati öneme haiz enerji kesilmesinin ekonomiye vereceği zararları akıllarına bile getiremezler. Bu nedenle enerji üretimi, kullanımı ve taşınması güvenliğinin sağlanma mecburiyeti vardır. Enerji güvenliği uluslararası enerji piyasalarında stratejik bir öneme sahiptir. Üretimin sürekliliği, enerjinin kesintisiz akışının bağlıdır. Özellikle kolonyalist (Sömürgeci) ülkeler bir taraftan üretimlerini artırırken, diğer taraftan enerji güvenirliğini garanti etmeye çalışmaktadırlar.  Siyasi krizler, doğal afetler, terör saldırıları, ambargolar, beklenmeyen savaşlar ve her an meydana gelebilecek olağan üstü durumlar nedeniyle, ülkelerin enerji akışı kesintiye uğrayabilir. Hiç şüphesiz bu durum üretimi olumsuz etkiler, ekonominin zayıflamasına neden olur ve bunun sonucu enflasyon, işsizlik ve vergilerin artması şeklinde kendisini gösterir. Bu nedenşe enerji güvenirliğinin sağlanması, bir stratejik plana bağlanır.  Bu planın hedefinde aşağıda verilen temel üç kriter ön plana çıkarılır. Bunlar;

a) Enerji ithal edilen ülkelerin çeşitlendirilmesi ve alternatiflerinin oluşturulması,

b) Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi

c) Yenilebilir enerji kaynakları üzerinde Ar-Ge ve İnovasyon yatırımları yaparak kullanıma sokulması şeklinde belirlenmiştir.

     Ekonominin can damarı enerjidir. Bu nedenle,  enerji güvenirliği meselesi tüm dünya ve AB’nin olduğu kadar sanayileşen Türkiye’nin de çok önemli ve kritik bir sorunudur. Türkiye, enerji üretimi ve tüketimi alanlarına yakın olması nedeniyle bulunduğu jeostratejik konumu ile dünyanın en önemli enerji arz ve talep merkezleri arasında yer almakta ve Türkiye’yi doğudan batıya uzanan enerji transfer hatlarının değişmez aktörlerinden biri haline getirmektedir. Diğer bir ifadeyle, Ortadoğu ve Kafkaslardaki petrol ve doğalgazın Türkiye üzerinden tüketim noktalarına ulaştırılmasının çok daha efektif olduğu dikkate alınırsa; Türkiye’nin enerji piyasalarında stratejik bir oyun kurucu olduğu rahatlıkla ifade edilebilir.

ENERJİ, SİYASET VE GÜÇ

Bu gün egemen devletlerin yoğun rekabeti enerji kaynaklarının etrafında döndüğü görülmektedir. Petrol, doğal gaz, sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG), kaya gazı ve kum gazı teknolojik egemenlik yarışında en etkili enerji kaynaklarıdır. Kaya gazı ve kum gazının isimleri henüz duyulmasına karşın, petrol, doğalgaz ve LNG dünya siyasetinin enerji merkezini dizayn etmektedir. ABD ve Rusya zengin enerji kaynaklarına sahip olmasına karşın, 10 bin km uzaklıktan gelen ABD ile Suriye ve Libya’da güç bulunduran Rusya, bölgenin enerji kaynaklarının nasıl kullanılacağı ve enerji yollarının nasıl dizayn edileceğinin paylaşımı mücadelesini yapmaktadırlar. Zira petrol ve doğalgaz kaynaklarına ve transfer yollarına hâkimiyet, dünya sistemindeki gücün en önemli belirleyici faktörlerinden biri olacağı bilinmektedir.

PETROL VE DOĞAL GAZ BORU HATLARI

Türkiye’nin enerji kaynakları olmayabilir. Ancak siyaset mekanizması iyi kullanılırsa gücü eline geçirebilir. Türkiye stratejik konumu ve ülke güvenirliği nedeniyle, enerji transfer kozunu siyaset mekanizması ile konsolide ederek; enerji geçiş yollarında güçlü bir konuma gelebilir. Her ne kadar bir ülkenin enerji kaynaklarına yakınlığı ve enerji nakil yoluna uygunluğu söz konusu olsa da nakil yollarının güvenirliği, çok daha önem arz etmektedir. Türkiye uzun zamandan beri Kafkas, Rusya ve Orta doğu petrol ve doğal gazını, kurduğu boru ağ sistemiyle güvenli bir şekilde naklederek, hem kendi kullanımına, hem de AB ülkelerine güvenli bir şekilde ulaştırmaktadır.

PETROL BORU HATLARI

Sınırlarımızın dışından petrol boru hatlarıyla taşınarak Ceyhan ve Yumurtalık’a getirilen ham petrol, bu merkezlerden yurtiçi rafinelerine ve yurtdışına güvenli bir şekilde taşınmaktadır. Bu hatlardan biri Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Boru Hattı olup, toplam uzunluğu 1.768 km’dir ve bunun 1.076 km’si Türkiye içinde diğer kısmı ise Azerbaycan ve Gürcistan sınırları içinde kalır (Şekil 1).

Şekil 1 Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattı

     Bir diğer boru hattı ise Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hatlarıdır. Burada iki hat bulunmaktadır. Birinci hattın uzunluğu 986 km, ikinci hattın uzunluğu ise 890 km’dir. Musul ve Kerkük ham petrolünü Yumurtalık’a taşır (Şekil 2).

Şekil 2 Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı

     Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattı ve Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattının bitim noktaları Ceyhan ve Yumurtalık’tır. Ayrıca Orta Anadolu Petrol Rafinerisi'ne ham petrol taşımak için iç hat olarak Ceyhan-Kırıkkale Petrol Boru Hattı yapılmıştır. Kazakistan ve Azerbaycan'dan gelecek petrolü, Boğazlardan geçirmeden doğrudan Akdeniz'e indirmeyi hedefleyen Ünye-Ceyhan Petrol Boru Hattı planlanmasına rağmen yapılmamıştır.

     Dünya petrol rezervlerinin  %47,6’sı ( 807,7 milyar varil) ve yine dünya, doğal gaz rezervlerinin  % 40.9’ u (79.1 trilyon m3) Orta Doğu ülkelerinde bulunduğu dikkate alınırsa, özellikle bu hatların petrolü güvenli ve verimli bir şekilde talep merkezlerine ulaştırılması, her zaman mümkün olacaktır. Bu nedenle, Avrasya ve Avrupa arasında coğrafi köprü olan Türkiye üzerinden geçen ve geçecek olan boru hatları ekstra önem arz eder.

DOĞAL GAZ BORU HATLARI

Ortadoğu’nun kaynak zenginliği nedeniyle, bu bölgenin enerjisinin kontrolü üretici, taşıyıcı ve tüketici aktörler tarafından rekabet ortamı içinde dikkatle gözlenmektedir. Türkiye Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan konumu nedeniyle, uluslararası aktörlerin odak noktası haline gelmiştir. Türkiye aynı zamanda artan nüfusu ve gelişen ekonomisiyle, bölgede önemli bir tüketici konumundadır. Türkiye'yi sadece geçiş yolları üzerinde bir enerji koridoru olarak görmek, eksik bir bakış açısıdır. Bu noktadan bakıldığı zaman, bundan böyle gerek ham petrol boru hatları ve gerekse doğal gaz boru hatlarının oluşumunda; mevcut ve planlanan tüm projelerin icra politikalarının merkezinde Türkiye olmak zorundadır. 

 

1. Rusya-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı (Batı Hattı)   

Türkiye’nin ilk doğal gaz boru hattı olup, Rusya’dan gelir ve Bulgaristan sınırında Malkoçlar’dan giren hat, Ankara’ya kadar ulaşır. Hattın uzunluğu 845 km’dir. Kapasitesi 14 milyar m3’dür

2. Mavi Akım Gaz Boru Hattı

Mavi Akım Gaz Boru Hattı üç hattan meydana gelmektedir. Rusya topraklarında 370 km, Karadeniz geçişinde her biri yaklaşık 390 km uzunluğunda paralel 2 hat ve Türkiye topraklarında 501 km uzunluğundadır. Yıllık kapasitesi 16 milyar m3’dür3. Doğu Anadolu

3. Doğu Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattı (İran-Türkiye)

1491 km uzunluğunda, İran’dan Doğubayazıt’a girer ve Erzurum, Sivas ve Kayseri üzerinden Ankara’ya ulaşır. Bir branşman da Kayseri, Konya üzerinden Seydişehir’e geçer.

4. Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı (BTE)

Azerbaycan ve Gürcistan topraklarından Türkiye’ye girer ve yıllık kapasitesi 6,6 Milyar m3 ‘dür. Toplam uzunluğu 980 km’dir.

5. Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Enterkonneksiyonu (ITG)

Doğal gazın Türkiye’den ve/veya Türkiye üzerinden Yunanistan’a gitmesini sağlayan boru hattıdır.

6. Trans-Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP)

Azerbaycan’dan doğalgaz arzını öngören TANAP projesine ilişkin anlaşma 26 Haziran 2012 tarihinde imzalanmıştır. Proje kapsamında yıllık 16 milyar m3 doğalgaz Azerbaycan’dan Türkiye’ye gelecek ve bu gazın 6 milyar m3’ü Türkiye’de kullanılacak geri kalan 10 milyar m3 ise ayrı bir boru hattı ile Avrupa’ya gönderilecektir. TANAP Projesi Gürcistan sınırından Yunanistan sınırına uzanacak 1.850 km uzunluğunda bir boru hattı olup, yıllık 32 milyar m3 kapasiteye sahiptir,.  Ayrıca Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı (TAP) Projesi ile Azerbaycan doğalgazının Avrupa ve başka pazarlara ulaşımı sağlanacaktır. Projenin Türkiye'den geçen kısmına TANAP adı verilmektedir.  Yunanistan'ın kuzeyi, Arnavutluk ve Adriyatik Denizi'nden İtalya ve diğer Avrupa ülkelerine ulaşan boru hattı da TAP olarak adlandırılmıştır. Uzunluğu 878 km’dir.   

7. Türk Akım Gaz Boru Hattı Projesi

Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ve Kırım’ın ilhakı sonrasında Avrupa’nın takındığı tavır karşısında Güney Akım projesini rafa kaldıran Rusya, Türk Akım projesi ile Avrupa’ya gaz sevkiyatında Türkiye’ye önemli bir rol vermiştir. Güney Akım projesine ortak veya taraf olmayan Türkiye’nin Türk Akım projesi ile önemi artmıştır. Bu proje Rusya'dan başlar ve 935’er kilometre uzunluğunda iki hat ile Kıyıköy'e ulaşır. Her bir hat 15,75 milyar metreküp olmak üzere, toplam 31,5 milyar m3 gaz kapasitesine sahiptir.  İlk hat Türkiye'ye gaz akışı sağlarken, aynı kapasiteli ikinci hat üzerinden Avrupa'ya gaz gönderilmektedir.

DOĞU AKDENİZ GAZI VE TÜRKİYE

Günümüzde enerji, siyaset ve güç üçgeninde yoğun bir mücadelenin sürdüğü görülmektedir.  Dünya doğalgaz rezervleri bakımından birinci, petrol rezervleri bakımından ise sekizinci sırada yer alan ve dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip olan Rusya, Ukrayna ile girdiği çetin savaş, bütün AB ülkelerini ve bu ülke ile ticari ilişkiler içinde olan tüm ülkeleri ciddi sıkıntıya sokmuştur. Enerji fiyatları son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Rusya’nın saldırgan tutumu sağladığı enerji güvenirliğinin sorgulanmasına neden oldu. Ülkeler Alternatif enerji kaynakları yanında, yeni petrol ve doğal gaz kaynakları bulma arayışına girdiler. 

     Doğu Akdeniz’de yapılan bilimsel çalışmalarda, bölgenin oldukça zengin hidrokarbon rezervlerine sahip olduğu belirlendi. Doğu-Akdeniz’de kıyısı olan Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İtalya, İsrail, Ürdün ve Filistin’in katılımıyla “Doğu Akdeniz Gaz Forumu” adlı bir toplantı yaptılar. Bu toplantıya Doğu Akdeniz’de kıyısı olmasına rağmen Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Suriye ve Lübnan temsilcileri davet edilmedi. Diğer bir ifadeyle dışlandılar. Akdeniz’de bulunan ve bölgedeki potansiyel kaynaklar üzerinde hak sahibi olan bu ülkelerin dışarıda bırakılmak istenmesi, eleştirilerin yanında gelecekte çözümsüzlük ortamının da olacağı çok açıktır.

TÜRKİYE’SİZ DOĞU AKDENİZ VE İSRAİL GAZI AVRUPA’YA TAŞINABİLİR Mİ?

Türkiye bulunduğu jeostratejik konumu nedeniyle, dünyanın en önemli enerji arz ve talep merkezleri arasında yer alıyor olması, Türkiye’yi doğudan batıya uzanan enerji transfer hatlarının değişmez aktörlerinden biri haline getirmektedir. Doğu Akdeniz ve İsrail gazının Avrupa’ya ulaşması, ya Türkiye üzerinden veya İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve İtalya üzerinden küresel piyasalara verilebilir.

     İsrail ve Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı tutumları bilinmektedir. Bu nedenle, Doğu Akdeniz Doğal Gaz Boru Hattı ile ilgili toplantılardan Türkiye’yi dışladılar. Söz konusu projenin ekonomik olmadığı bilinmesine rağmen, sadece siyasi bir yaklaşımla Türkiye’yi dışarda bırakıp projenin gerçekleştirilmesini istemektedirler. Eğer boru hattı İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan veya İsrail Yunanistan üzerinden küresel piyasalara ulaşırsa, toplam 2650 km boru hattı yapılacaktır. Boru hattı İsrail, Kıbrıs ve Adana-Ceyhan üzerinden geçirilir ve Türkiye’de kurulu mevcut hatlarla entegre edilirse, uzunluk sadece 1390 km olacaktır. İsrail’den Yunanistan’a boru hattının döşenmesi oldukça zor ve yüksek maliyetli olduğu aşikardır. Zira böyle bir boru hattının geçeceği bölge içinde derin çukurların olduğu bilinmektedir.

     ABD, projenin fizıbl olmadığı ve çevresel faktörleri de dikkate alarak çekincelerini belirtmiş ve projeden desteğini çektiğini dolaylı şekilde Atina’ya bildirmiştir. Gelişmeleri dikkatle takip eden Yunan medyası, ABD’nin Doğu Akdeniz’de yeni bir gerginlik istemediğini öngörerek, "Washington, Ankara’ya göz kırptı" şeklinde yorumladılar.

     İsrail bölgede şimdiye kadar bulunan doğal gaz potansiyeli bakımından ilk sırada bulunmaktadır. Çıkardığı doğal gazı 2020’den itibaren Mısır’a ihraç etmektedirler. Mısır’da bulunan likit doğal gaz (LNG) terminalleri ile sıvılaştırılan doğal gaz piyasaya sunulmaktadır. Türkiye en önemli müşterilerinden biridir. Bilindiği gibi, LPG’nin taşınması tankerlerle olmaktadır. Tankerlerin güvenliğini sağlamak İsrail’e oldukça pahalıya mal olmaktadır. İsrail tarafından tanker güvenirliğinin sağlanması için, İsrail, donanmasına 700 milyon dolar ve ayrıca ek olarak her yıl 100 milyon dolar tutarında bir yatırım yapmak gerektiği, İsrail askeri yetkililer tarafından ifade edilmektedir. Bununla birlikte yapılacak doğal gaz boru hattı, yakın gelecekte Arap gazı ile akuple edilerek Türkiye’ye ve oradan da tüm Avrupa’ya ulaştırılması Türkiye, İsrail ve Araplar için büyük kazanım sağlar.

SONUÇ

Bu gün Avrupa’da Türkiye dâhil, birçok ülke enerji kullanımı ile Rusya’ya bağımlıdır.   Ukrayna –Rusya savaşı enerji temini ve güvenirliğini kriz noktasına taşımıştır. Bu nedenle, İsrail Türkiye ilişkilerinin kısa zamanda düzelmesi önemlidir ve İsrail’in jeopolitik çıkarları Türkiye ile normalleşmeyi gerektirmektedir. Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi, Doğu Akdeniz’de dengeleri de değiştirebilir. İsrail, doğalgazını Avrupa’ya satmak için Türkiye’ye şiddetle ihtiyacı bulunmaktadır. Bu noktanın çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Zira enerji platformunda rol üstlenen Rusya, Avrupa, ABD ve Ortadoğu ülkeleri arasında çok bilinmeyenli enerji denklemini çözmek için, sınır şartlarını zorlamaktadırlar.

     İsrail Cumhurbaşkanı sayın Herzog’un 9 Mart’ta Türkiye’de olacağını biliyoruz ve enerji konusunun Sayın Cumhurbaşkanımız tarafında dillendirileceği bizzat kendileri tarafın ifade edildi.  Umarım her iki ülkenin menfaatları doğrultusunda Kazan- Kazan esasına dayalı güzel bir işbirliği doğar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Altınışık Arşivi
SON YAZILAR