Ağaçlandırmada inatçı olmalıyız
Türkiye’de her yıl 11 Kasım günü, Milli Ağaçlandırma Günü olarak kutlanıyor. Milli Ağaçlandırma Günü kapsamında tüm ülke genelinde fidan dikimi gerçekleştiriliyor. Bunların birçoğu da eş zamanlı olarak yapılıyor. ‘Geleceğe nefes’ olunuyor. Güzel. Eyvallah. Bu tür etkinlikler devam etmelidir. Burada bir sıkıntı yok. Benim anlamadığım şey şu; yıllardır dikilen fidanlara ne oluyor?
Yıllardan beri Konya’da çeşitli programlarda, farklı mevkilerde fidan dikimi yapıldığına şahit oldum. Birçok hatıra ormanı kurulduğunu gördüm. Hepiniz hatırlarsınız Takkeli Dağ’ın eteklerine fidan dikme programlarını, etkinliklerini. Kendiniz orada olmasanız bile, izlemiş, okumuş, dinlemişsinizdir. Programı, etkinliği demiyorum bakın, programları, etkinlikleri diyorum. Ne oldu oradaki fidanlara? Etkinlikler, programlar amacına ulaşamadı. Niye?
Yıllardır aynı yerlere fidan dikiyoruz kardeşim! Fidanı dikiyoruz ertesi yıl gelip bir daha aynı yere aynı tarihte fidan dikiyoruz. Peki sevgiyle, umutla ektiğimiz fidanlara ne oluyor söyleyeyim: Ağaç nerde? Balta kesti. Balta nerede? Suya düştü. Su nerede? İnek içti. İnek nerede? Dağa kaçtı? Dağ nerede? Karşı köyde. Köy nerede? Yandı, bitti, kül oldu. Bakmıyoruz diktiğimiz fidanlara. Birçok mevkide diktiğimiz fidanlar ortadan kayboluyor bir şekilde. Köye dikiyoruz, koyuna keçiye yem oluyor mesela. Ya da bakımsızlıktan kuruyup gidiyor. Bilinçli değiliz çoğumuz. Her şeyi başkasından bekliyoruz. O yapsın, bu korusun, şu gelsin, bunu etsin. Kimse de “Ben yapayım” demiyor. Ağaçlandırma konusunda becerikli ve inatçı olmamız lazım.
Dünya, güneş, ay, deniz, göl, ırmak, ağaç hepimizin. Ortak değerlerimizi koruyarak yaşayabilir ve yaşatabiliriz ancak. Üzerinde yaşayabileceğimiz başka bir dünya var mı? Yok. O yüzden koruyalım, kollayalım.
Sağlıcakla kalın.