Erhan Dargeçit

Erhan Dargeçit

Vatandaşların partiye ihtiyaçları yok

Vatandaşların partiye ihtiyaçları yok

Toplumda seçim sisteminin ittifaklara yönlendirdiği gibi bir algı vardır. Yani aslında partiler ittifak yapmak istemiyorlar ama yüzde 50’ye ulaşmak için mecburen ittifak yapıldığını vatandaşa aktarıyorlar. Ben buradan hiç lafı dolaştırmadan net olarak söyleyeyim: Kesinlikle hayır… Bu algı külliyen yalandır.

Demokrasi bir uzlaşma yönetimidir. Yani demokrasi içerisinde çoğunluğun değil 1 kişinin bile isteği önemlidir. Böyle algılanmalıdır. Ancak belki de demokrasinin tarifinin en büyük engeli ve yanlışı çoğunluğun isteğinin sanki herkesin isteğiymiş gibi algılanmasıdır. Demokrasilerde en önemli şey en az sayıda kişilerin istediklerinin bile karşılanacağı bir ortamı yaratabilecek olmasıdır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtikten sonra herkes artık ittifaklar döneminin başladığını anlatmıştı. Ama bu sistemin asıl özelliği vatandaşı tabanda birleştirmesi olduğundan kimse bahsetmemişti. Hâlbuki geçmişten bugüne kadar bizim vatandaşlarımız sağduyuyla hareket eder ve de hangi partili olursa olsun tabanda asgari müştereklerde birleşmeyi gayet iyi becerir.

Şöyle bir örnekle pekiştireyim konuyu. 2004 yerel seçimlerinde Konya’da Ak Parti adayı Tahir Akyürek’ti. Saadet Partisi adayı da önceki belediye başkanı Mustafa Özkafa idi. Ve Mustafa Özkafa da güçlü aday gözüktüğü için Ak Parti’ye muhalif olan tüm kesim Mustafa Özkafa’da birleşti. Bu birleşmeyi nasıl anlıyoruz onu da açıklayayım.

Öncelikle Saadet Partisi(SP)’nin 2002 seçimlerindeki oyu Konya’da yüzde 4,5 civarında imiş. 2007 yılındaki seçimlerde yine SP’nin Konya’daki oyu yüzde 4,5 civarında olmuş. 2004 yerel seçimlerine geldiğimizde SP’nin adayı Mustafa Özkafa’nın aldığı oya baktığımızda yüzde 26,5’a çıkmış. Yani SP’nin oyu yüzde 22 artmış demek oluyor. İşte bu artan oy Ak Parti’ye muhalif olup da kendi partisinin adayının seçilmeyeceğine de kesin gözüyle bakan seçmenin oyu olarak yansıyor.

2004 yerel seçimlerinde aday olan Özkafa toplam olarak yüzde 26,5 oy alırken, aynı Özkafa 2009 yerel seçimlerinde de belediye başkan adayı oluyor bu sefer bu oran yaklaşık yüzde 14’lere düşüyor. 2014 yerel seçimlerinde ise yine SP’nin adayı olarak seçime giren Özkafa bu sefer de yüzde 7’lerde bir oy alıyor. Yani 2004 seçimlerinde Ak Parti adayının seçilmemesi için kendiliğinden birleşen bir kitle varken bu kitle sonraki seçimlerde seçimi kazanma inancını kaybetmesiyle birlikte Özkafa’da birleşmekten vazgeçiyor.

Yani kısacası vatandaş istemediği partinin adayı seçilmesin diye oyunu gayet bilinçli bir şekilde kullanıyor ki, zaman zaman çıkan sonuçlar oldukça net oluyor. 2002 seçimleri de bunun aslında en güzel örneği. Hatırlasanıza tüm partileri cezalandıran seçmen sadece CHP ve Ak Parti’nin TBMM’de yer almasına izin vermişti.

Şimdi gelelim günümüze. Falanca parti şunu aday göstermiş filanca parti bunu aday göstermiş. Şu parti bu partiyi destekleyecekmiş; bu parti de şu partiyi destekleyecekmiş. Bunların hepsinin hikaye olduğunu aslında zaman içinde hep gördük.

Yani Demokrat Partililer bana lütfen kızmasınlar ama söylemem lazım; DP seçimlerde CHP’yi destekledi de ne oldu? Türkiye genelinde 10 bin oyu olmayan bir parti olarak hiçbir etkisi var mıydı sizce?

Konya’dan örnek vereyim. Ak Parti Çumra’dan aday göstermeyecek. Cumhur İttifakı olarak MHP tarafından aday gösterildi. Çumralı tanıdığı olanlar arayıp sorsunlar. Çumra’da Millet İttifakı tarafında olan seçmenler zaten Cumhur İttifakının adayı seçilmesin diye seçilmesi en kuvvetli diğer adayda birleşecekler. Hatta Ak Parti seçmeni bile “MHP’nin adayına değil YRP’nin adayına oy veririm” demekte. Çumra’yı biraz tanıyan herkes bu çalışmayı görecektir. Daha ilgincini de söyleyeyim; YRP’nin Çumra adayı daha belli değil. YRP yönetimi kabul görecek, iyi bir aday gösterirse MHP’nin seçimi kazanmasını istemeyen tüm seçmen o adayda birleşecektir.

Şimdi durum böyleyken İstanbul ve Ankara’ya şöyle bir bakalım. İstanbul’da Ak Parti’yi istemeyen seçmen Ekrem İmamoğlu’nda, Cumhur İttifakını destekleyen, kendine göre kıstasları olan, seçmen de Murat Kurum’da birleşecektir. İyi Parti’nin adayı bilmem kim olmuş, bilmem ne partisinin adayı bilmem kim olmuş hatta Dem Parti’nin adayı kim olmuş kimsenin umurunda falan olmayacaktır.

Tabanda İyi Parti seçmeni de SP seçmeni de Gelecek, Deva ve diğer muhalif seçmen de öyle ya da böyle İmamoğlu’na oy verecektir. Ankara’da durum farklı mıdır? Hayır. Turgut Altınok seçmen için sevilen bir adaydır. Ve de Murat Kurum için geçerli olan oy verme kıstasları Ankara’da Turgut Altınok için de geçerlidir. Aynı şekilde Ak Parti ve Cumhur İttifakı’na karşı olan tüm partilerin tabanları da Mansur Yavaş’ta birleşecektir. Hiç kimse İyi Parti’nin adayı kim, diğer partilerin adayları kimler diye bakmayacaktır bile.

Tüm bunlara rağmen partilerin genel merkezilerine bakıldığında sanki Türkiye politikalarını kendileri belirliyorlarmış gibi bir havaya sahipler. Ama aslında kendi yöneticilerinin bir kısmı dışında kendi üyelerine bile söz geçiremeyen partiler olduklarının farkında bile değiller.

Sözün özü şudur: Vatandaşlar hangi partiye üye olurlarsa olsunlar, oylarıyla partileri aynı paralelde olmayabilir. Çünkü biz de örgüt bilinci değil, kişiye tabii olmak vardır. BU konuyu da bir başka yazımızda açıklayalım…

Dostlukla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erhan Dargeçit Arşivi