Seydişehir Eti bu aşamalara kolay gelmedi
Geçtiğimiz hafta Perşembe günü Seydişehir Eti Alüminyum Fabrikasına bir basın gezisi gerçekleştirmiştik. Araya hafta sonu da girince bu konuda görüşlerimi yazamamıştım. Ama bu konunun önemine binaen biraz geç de olsa fikrimi belirtmek gerekiyor. Çünkü bu konuda yanlış bilinen ve anlaşılan birçok şey var Konya’da.
Öncelikle bilindiği üzere Eti Alüminyum 1973 yılında kurulan bir fabrika. Ama her zaman olduğu gibi geçmişi çok çabuk unutan bir milletiz. Hâlbuki geçmişi unutmadan dersler çıkarabilsek ne kadar büyük işler yapabileceğiz.
Bilenler bilirler ben kısaca anlatayım. 1960’lı yılların ikinci yarısında Mortaş ve Doğankuzu boksit yataklarının bulunmasıyla 1969’da Seydişehir Etibank Alüminyum Fabrikası yapılmaya başlanıldı.
Ama o aşamaya gelmek de hiç kolay değildi. Boksit yatakları bulundu. Bu alan Etibank Genel Müdürlüğüne teslim edildi. Genel Müdürlük Dünyanın çeşitli gelişmiş ülkelerinden alüminyum teknolojisi alabilmek için çalışmalar yapmaya başladı. Türkiye’nin alüminyum üretmesiyle pazar paylarının küçüleceğini düşünen büyük alüminyum firmaları o yıllardaki siyasi istikrarsızlıkları da dikkate alarak konuya pek sıcak bakmadılar. Hatta engeller çıkarttılar.
Bununla kalmıyor tabii ki; Almanya’daki bir alüminyum tesisine teknolojik test için Seydişehir’den 400 ton boksit cevheri gönderiliyor “bu cevherden alüminyum üretilemeyeceği” cevabı geliyor.
ABD ise, 20 yıl süre ile kilovat saati 50 kuruştan elektrik verilmesi garanti edilirse ve Seydişehir’e tesis kurmaktan vazgeçilirse, Antalya’da dışarıdan ithal edilecek alümina ile çalışan, Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak kapasitede bir alüminyum tesisi kurmayı teklif ediyor. Yani ABD’nin her zaman yaptığı şartlı yaklaşımlardan biri daha burada ortaya çıkıyor.
1967 yılında, Suat Hayri Ürgüplü hükümeti döneminde, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile o zamanki SSCB hükümeti arasında İskenderun Demir Çelik, İzmir Aliağa Rafinerisi, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, Oymapınar Barajı ve Hidroelektrik tesisleri gibi yatırımların projesinin iki ülkenin işbirliği ile gerçekleştirilmesi konusunda mutabakata varılıyor. 1969 yılında temeli atılan fabrika 1973 yılında çalışmaya başlıyor.
Yani çalışmaya başlıyor ama bu başlamanın çok kolay olmadığını herkes bilmelidir. Ve 1973’ten 2005’e kadar ekonomimize olan katkılarını sanırım hepimiz biliyoruz.
2002 seçimlerinden önce seçim beyannamesinde Ak Parti “KİT’lerin özelleştirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir” diyerek buraların özelleştirileceği sinyalini vermişti. Hatta Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın söylediği “babalar gibi satarız” lafı siyasi literatürlere girmişti. 2002 seçimlerinde Ak Parti halkın büyük desteğiyle tek başına iktidar oldu. Ardından 2004 yerel seçimlerinde Ak Parti Türkiye’de yine birinci olarak çıkarken Seydişehirliler de yüzde 40’ın üzerinde bir oyla Ak Partili belediye başkanını seçmişti. 20 bin oydan 9 bine yakınını Ak Partili aday almıştı. Ve diğer KİT’ler gibi Seydişehir Alüminyum tesisleri de 2005’te özelleştirildi. O dönemde gerek sendika başkanının yanlış tutumu gerekse CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’ın “sattırmayacağım” politikası halkla, özelleştirmede fabrikayı alan Cengiz Holding arasında bir gerginlik yaşanmasını sağlamıştı.
Şimdi gelinen aşamada bu gerginliğin ortada kalmadığı aynı zamanda Seydişehir halkının Eti Alüminyum Şirketiyle gayet iyi ilişkiler içerisinde olduğu ayan beyan ortada.
Geçtiğimiz haftaki ziyaretimizde ev sahibi olarak Eti Alüminyum AŞ Genel Müdürü Mehmet Arkan bizleri ağırladı. Bu arada fabrikayı da gezme şansına sahip olduk. Öncelikle fabrikanın 1990’lardaki durumunu bilen birisi olarak 2023’de tekrar gezmek ve aradaki farkı görebilmek çok değerli bir durumdu benim için. Belki de Devlet’in yapamayacağı yatırımı Eti AŞ yaptı. Katma değerli üretim için Ar-Ge ve ileri teknoloji çalışmalarına 700 milyon doları aşan bir yatırım gerçekleştirdi. Ve de bu yatırımı daha da arttırmaya devam ediyor.
Eti AŞ Türkiye’nin alüminyum ihtiyacının yüzde 10’undan fazlasını tek başına karşılıyor. 82 bin tonluk üretimiyle her yıl 250 milyon dolarlık ithalatın önüne geçerek cari açığın kapanmasına katkıda bulunuyor. Ve bu katkının yeni yatırımlarla, 250 milyon dolardan 600 milyon dolara çıkması planlanıyor.
Bu arada binaların yenilenmesinden, sosyal alanların çalışanlar için düzenlenmesinden, daha refah, rahat ve güvenli çalışma ve dinlenme ortamları yaratıldığından bahsetmeye sanırım gerek yoktur.
Yani kısacası, 1960’lardan bu yana çok büyük zorluklarla bu günlere gelen Alüminyum tesisleri kendisini her geçen gün geliştirdiği gibi aynı zamanda Seydişehir’i, Konya’yı ve Türkiye’yi de geliştirmeye devam ediyor.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.