Konumuz sadece Suriye değil
Her ne kadar gecemiz gündüzümüz Suriye’deki gelişmelerle geçse de ülkemizde tek sorun Suriye ve Suriyeliler değildir.
O kadar ilginç bir yere geldik ki işin içinden bir türlü çıkamıyoruz. Suriye’de Esat olsa bir türlü olmasa bir türlü. Esat Suriye’deki tüm etnik ve mezhepsel ayrılıkları bir araya getirebiliyordu. Öyle ya da böyle bir arada tutabiliyordu. Şimdi büyük bir belirsizlik var. Acaba bu gruplar bir arada durabilecekler mi? Duramazlarsa bir iç kavga çıkar mı? İç kavga çıkarsa bunun ülkemize zarar vermemesi olası değil. Acaba o zaman Esat’ı arar mıyız?
Bir başka konu; Suriyeliler gitseler mi gitmeseler mi? Bazı iş adamlarımız siyasetçilere gidiyorlar ve “Suriyeliler giderlerse bizim üretimimiz durur. Çalışamayız” diyorlar. Siyasetçi ağabeyimiz de sitem ediyor: “Yahu bize kapalı kapılar ardında bunu söylüyor rica ediyorsunuz ama kamuoyunun karşısına geçince bizi yalnız bırakıyorsunuz. Kamuoyuna karşı da çıkıp konuşsanız ya” diyor.
Yani bir kesim canhıraş bir biçimde “Suriyeliler gitsin” derken diğer bir kesim de canhıraş biçimde “gitmesinler” diyorlar. Suriyelilerin gitmesi konusu da ülkemiz için bir dilemma.
Suriye her ne kadar tüm dünyada en baş konu olsa da ülkemizde tam da bu zamanlarda malum TBMM’de 2025 yılı bütçesi görüşülüyor. Burada da ikilem devam ediyor. Ak Parti ve destekleyen partiler bütçenin ne kadar güzel harcandığını bundan sonra 2025’te de aynı ciddiyette harcanacağını, ekonominin düzeldiğini falan anlatırken; CHP ve diğer muhalefet partileri de bu bütçenin çok kötü bir bütçe olduğunu anlatmaya çalışıyor. Kısacası kimsenin kimseye eyvallahı yok.
Bu arada vatandaşlar olarak bütçe konuşmalarını dinlediğimizde genelde tepki Ak Parti tarafına da “haklısın”, CHP tarafına da “haklısın” mahiyetinde olduğunu belirteyim. Yani vatandaş iki tarafın söylediklerine de hak veriyor.
Ülkemizin bir başka önemli konusu da asgari ücret beklentileri. Malumunuz asgari ücretin 2025 yılında ne olabileceği konusunda görüşmeler başladı. Yüzde 20’den başlayarak yüzde 50’ye kadar artış isteyenler var.
DİSK asgari ücret 33.500 TL olmalı derken; Hak İş sendikası başkanı Mahmut Arslan “Asgari Ücret, geçim ücreti olsun, 4 kişilik bir aile esas alınarak belirlensin" dedi. Yani buna göre 4 kişilik bir ailenin geçim ücreti yani diğer deyişle yoksulluk sınırı 57.736 TL olarak belirlenmişti. Tabii ki Hak İş bu rakamı savunmuyor ama buna göre bir şey belirlenmeli diyor. Türk İş net bir şey söylemese de makul bir artış olması gerekliliğini savunuyor. Tabii ki bu makul artış ne kadar onu bilemiyoruz.
Bu arada işveren derneği olarak da görülebilen MÜSİAD, “artış yüzde 25’i geçmesin” diyor. Türkiye İşverenler Sendikası’nın açıklamalarından anlaşılan önümüzdeki sene enflasyon beklentisi oranıyla, bu sene gerçekleşecek enflasyon oranı ortalaması bir şey olacak. Yani bu da yüzde 25-30 artış rakamlarıyla başlanacak bir görüşme trafiği olacağa benziyor.
Bir tek DİSK, yüzde 100’e yakın bir artış isterken diğer tüm kurum ve kuruluşlar hatta işçiler bile azami yüzde 50’lerde bir zam istemektedirler.
Siyasi olarak da CHP 30 bin TL’den aşağıya olmaması gerektiğini söylerken, YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan DİSK’ten de farklı olarak 35 bin TL asgari ücret teklif ediyor. Bu arada çok beklenmese de yüzde 50 artış olsa 25.500 TL civarında bir tutar oluşturuyor.
İşte milyonlarca vatandaşı ilgilendiren asgari ücret muamması da bu şekilde. Yani ülkemizde vatandaşları ilgilendiren o kadar çok belirsizlik var ki Suriye’nin vatandaşın önem sıralamasında çok da önlerde yer aldığını düşünmüyorum. Yer almamalıdır da…
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.