Erhan Dargeçit

Erhan Dargeçit

Kara elmas Bartın’da tabut oldu

Kara elmas Bartın’da tabut oldu

Aslında bu konuda o kadar az yazacak şey var ki, sözler hiçbir zaman 41 Can’ın ailesine bir şey ifade etmeyecek. Onlar çocuklarının yüzü gülsün diye, ailelerinin yüzü gülsün diye madende çalışan meleklerdi.

Yıllar önce kendisi daha evvel Zonguldak’ta kömür madenlerinde de çalışmış bir “maden jeolojisi” dersi hocam, derste anlatmıştı: Demişti ki “maden ocaklarında mesela 1500 kişi madende çalışacak, 500 kişi yukarıda idari hizmetlerde çalışacak. Ama bizdeki işleyiş öyle ki, adamını bulan yukarıya çıkıyor, en sonunda madende çalışan 500 kişi yukarıda 1500 kişi oluyor”.

Bizim maalesef işimiz “adamlarla”, sisteme kimse bakmıyor. “Bir sistem oturtalım, o sisteme de herkes uysun” diyorsun. Ama önce politikacı bunu çiğniyor. En sonunda da hükümetleri suçlayarak işin aslını unutturup geçiyoruz. Hangi hükümetin suçu bu? 65 tane hükümet gelmiş, bu hükümetlerden acaba hangisi maden ocaklarında çalışan işçilerle sistemsel bir çalışma yaparak önlem alınmasını sağlamış? Maden ocağı sahiplerine özel imtiyazlar sağlanmış, arsa tahsisleri yapılmış. Maden ocağı sahibi daha fazla kazansın diye her türlü imtiyaz sağlanmış. Ama acaba bir maden ocağında en basit “baretin yani baş koruyucuların şartnamesine uygun olup olmadığı” ne zaman kontrol edilmiştir?

Dedim ya, bu konuda söylenecek çok şey var ama yazacak hiçbir şey yok. Zonguldak’ta kaybettiğimiz madencileri anmak üzere Selda Bağcan’ın çok güzel bir şarkısı var. Herkes bir kere muhakkak dinlemeli ve idrak etmeli.

Umutsuz bir sonbahar günüydü, çocukları uyurken çıktılar Ereğli sokaklarına
Üzülmez'e gidiyorlardı kır düşmüştü kemikten şakaklarına
Diverekli kazmacı Ali Çakır, ömrü kahır çehresi bakır, elleri nasır, yatağı hasır
Yanında tırnaklarını maden ocaklarında kazma etmiş Hakkı Kaya sevgili topraklarda yürüyorlar yaya
Onlara deniz kaya, yer kaya, gök kaya

Son sigaralarını bir lamba gibi yaktılar ağızlarına, oturdular kuru yapraklı hazan ağacı altına
Etraf ıssızdı, toprak susuzdu en dertli olanı Çaycumalı Ali Uslu'ydu
“Giderim bende bende/bir arzum kaldı sende” türküsünü söylediler hep birlikte

Yürüdüler el ele, gidiyorlardı cennet bahçelerine
Her yıl şehit düşen kömür işçilerine kavuşmak inancı içinde
Yürüdüler yürüdüler dilaver kömür ocağına geldiler

Hakkı dedi “Ali” Satılmış dedi “Hakkı” önleri toz dumandı, etrafı karanlıktı
Sarsıldı topraklar kömür oldu canavar bağırdı “kardaşım vay anam yandım”

Verdiler el ele, gönüller gönüle, sonra sarıldılar kömürün ateşine,
Kibrit oldular, yok oldular, var oldular
İşçiden yana yeraltında bir dünya var
Bir dünya var…

Dostlukla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erhan Dargeçit Arşivi