Hepimiz enkazın altındayız
21 gündür Türkiye’nin neresinde olursak olalım, enkaz içindeyiz. 21 gündür üzüntülü, endişeli ve yas içindeyiz. 21 gündür üşüyoruz… Allah, yitip giden canlarımıza rahmet etsin. Hastanelerde tedavi gören tüm yaralı ve hastalarımıza şifa, tüm vatandaşlarımıza sabır versin. Çok önemli bir ‘zor durumun’ daha içerisindeyiz. Bunu da atlatacağız hep birlikte.
Şimdi normal şartlarda bu konuyla ilgili yazılacak ve övgü alacak şey belli: “Müteahhitleri lanetle, hükümeti kötüle, herkes de bu yazıyı alkışlasın”. Tabii ki her zaman olduğu gibi ben olaya bu şekilde “şark kafasıyla” bakıp, “cahilce” partizanlık yapmayacağım.
Bu afetin, son yüzyılın en büyük ikinci depremi olarak tarihe geçtiğini bilelim. Bu depremin etki ettiği yerlerde yaşayan insan sayısı 14 milyon 200 bin civarında. Yine bu depremin etkilediği alan 78 bin 561 km2 bir alan. Dolayısıyla çok kolay olmayan bir planlama ve koordinasyon olduğunu kabul etmek gerekir. Bu gibi durumlarla ülkemizin her zaman karşı karşıya kalabileceğini düşünerek burada en başta alınacak önlemlerin “inşa” önlemleri olması gerektiğini unutmayalım.
Burada tabii ki müteahhitlere çok iş düşüyor. Ama konu sadece müteahhitler mi acaba? Her birimizin eşi, dostu, akrabası, tanıdığı onlarca müteahhit vardır. Çünkü bu insanlar bizleriz. Ve bizler maalesef kendi vicdanlarımızı sorgulamaktan, vicdanlarımızı dinlemekten vazgeçmiş durumdayız.
Müteahhit daha çok kazanabilmek için vicdansızlık yapıyor; her inşaatta bulunması gereken şantiye şefi (mimar, inşaat mühendisi, makine mühendisi veya elektrik mühendisi) görevini iyi yapmayarak vicdansızlık yapıyor; yapı denetim firması –belki de daha fazla gelir elde etmek için görevini yerine getirmiyor, vicdansızlık yapıyor; bu yapıyı denetlemesi gereken belediye yetkilileri ama siyasi rant ama maddi rant uğruna görevini doğru düzgün yapmıyor, vicdansızlık yapıyor. Ve işin asıl ilginç tarafı da bu görevlilerin hepsi aslında biziz. Biz kendi çıkarlarımız için “öncelik” ve “ayrımcılık” arayan vatandaşlar olduk maalesef.
Her birimiz lafa geldi mi haktan, hukuktan, adaletten bahsetmeyi severiz ama hiçbirimiz de hakkımıza razı olmayız. En sonunda başımıza bir şey geldiğinde hiçbirimiz kendi üzerimize düşeni yapmadığımızı fark etsek bile bunu dillendiremeyiz. Ve en sonunda bir günah keçisi bulur onun tepesine bineriz.
Düşünsenize Zümrüt apartmanında kolon kesen işletme, müteahhitten daha mı az suçluydu? “Mübarek” bir vakıf olduğu için denetlenmesi doğru dürüst yapılmayan Adana’nın Aladağ ilçesindeki yurtta, yangın çıkınca ölen çocuklarımızın hesabı sadece yurt müdüründen mi sorulmalıydı? Buna iskan ruhsatı verenlerin, yangın ruhsatı verenlerin, denetlemesini yapmayanların hiç mi suçu yoktu?
Sanırım ne demek istediğim yeterince anlaşılmıştır. Bu iş siyasi bir mesele değil, vicdani ve ahlaki bir meseledir. Geri kalan her şey küçük ayrıntılardır.
“AFAD mı daha çok çalıştı, AHBAP mı çok çalıştı” tartışması küçük kafaların küçük hesaplarıdır sadece. AFAD bundan sonra da Devletimizin bu gibi durumlarda eli-ayağı olacaktır. Yönetim eksikliği varsa giderilir, ekipman eksikliği varsa giderilir, insangücü eksikliği varsa giderilir. Ama şu bir gerçektir, AFAD bundan sonra da olacaktır.
Ülkemizde STK sayısı oldukça azdır. AHBAP bu STK’lardan birisidir. Ve AFAD’la koordine halinde çok güzel başarılara imza atmıştır. STK’ların dışında vakıf ve dernekler (birilerinin isimlerini atlarım diye burada tek tek yazmıyorum) çok güzel bir yardımlaşma ve kültür ortaya koymuşlardır. Ve de canhıraş çalışmaya devam etmektedirler. Çok yakından çalışmalarını takip ettiğim Mehir Vakfı Konya’da en güzel örneklerdendir. Mesleki örgütler, sendikalar, siyasi partiler, özel işletmeler vs. vs. vs. Her biri ayrı ayrı çok büyük bir seferberlik örneği göstermişlerdir. Tabii ki Konya Büyükşehir Belediyesine hakkını vermeden geçmek haksızlık olur. Deprem günü sabah vaktinde Hatay’da olan Konya Valisi Vahdettin Özkan’la birlikte Konya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Dünya Belediyeler Birliği Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın emeklerinden tüm Türkiye, minnetle ve şükranla bahsetmektedir. Bizler de Konyalılar olarak, Hatay’ı yeniden ayağa kaldırmaya çalışan yöneticilerimizle gurur duyuyoruz.
AK Partili gözüken ve sosyal medyada onun bunun arkasından “sallayan”, “şu iyiydi, şu kötüydü, şu bilmem neydi” diye işi gücü bırakıp dedikoduculuk yapan yazar-çizer takımının anlattıklarına ve yazdıklarına bakmayın, onlar Ak Parti’nin de altını oymak istediklerinden bu seferberliği göstermek yerine vatandaşları ayırmaya çalışıyorlar. Hatta daha ilgincini ekleyeyim, Muhalefet bile bunlardan daha vicdanlı ve daha haysiyetli davranıyor.
Nitekim bu konuda siyaset üstü bir düşünce biçimi şarttır. Bu afet konusuna “kasaba politikasıyla” partizanca yaklaşan kim olursa olsun inanın bu enkazların altında kalır.
Bugün aslında Konya Şeker ve AK Parti’nin kriz yönetememe konusuna da ayrıca değinecektim ama o konulara artık yarın ve diğer gün devam edelim.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.