Arzular, arzular ah arzular
Ey ehli insân, arzın sâhibine neyi arz ettik?
Ey ehli âdem, arzın sâhibine neyi sunduk?
Ey ehli cân, arzın sâhibine hangi durumumuzu taktîm eyledik. Ey ehli tevhid, arzın sâhibine hangi mâruzatımızı bildirdik. Ey ehli tefekkür, arzın sâhibine hangi bilgi ve hikmet arayışımızı dile getirdik. Ey ehli anlâm, arzın sâhibine hangi anlayamadıklarımızı dilekçe olarak yazıp da gönderdik.
Ey ehli düşünür arzın sâhibine hangi düşlediklerimizi, hangi düşünüşlerimizi, düşün ve düşünüşün sâhibine, bedenen ve rûhen âyân olup ta sunulduk.
Arzın sâhibine hangi arayışlarımızı, aradıktan sonraki hangi baş ağrılarımızı, aradıktan sonraki hangi gönül yorgunluğumuzu, aradıktan sonraki anlayışmazlıklarımızı, aradıktan sonraki kendi kendimizin özüne doğru o zôr gidişimizi, o yüceler yücesi olan makâma sunduk.
Ey ehli Kurân, arzın sâhibine Kurân’a giden yolda hangi yaklaşımlarımızı, hangi yönelişlerimizi, hangi önyargısızlığımızı, hangi heyecanlarımızı yaşadığımızı dile getirdik. Yaşamlarımızı yoktan vâr eden yüce Allâh, yaşanmışlığımızı bilse de, ey yâşamlarımızın sâhibi yüce Rahmân, bunlar da bizim hallerimiz ve yaşamışlıklarımız diye sessizce, Kurân’a olan îmânımızı, Kurân’a olan sevgimizi, Kurâna olan muhabbetimizi arz ettik.
Sevgili kardeşlerim Anadolu’da Bugün bizler, arzularımızı ve isteklerimizi irdelemeliyiz, çünkü bizi biz yapan arzularımız ve isteklerimizdir, bizi biz yapıp şu sanal dünya da resmeden de arzularımız ve isteklerimizdir. Her istek ve arzu bir renk, bir tondur. Bizler kendi kendimizi tonlamakta, kendi kendimizi renklendirmekteyiz.
Yazımızın başlığı arzular ah arzulardı.
Arzular, kelimesine biraz yaklaşınca içerisindeki sırlı bereketi farkediyoruz. Arzular kelimesinde arz kelimesi vâr, arzu kelimesi var, bir de ar kelimesi var. yâni şu şekilde Arz/ular Arzu/lar Arzul/ar
Bu kelime bize der ki, beni önce keşfet daha sonra arzularını gerçekleştir. Ar/lı ne vâr ise isteyeceğin iste korkmâ. Çünkü arlı istekler, temiz enerjili isteklerdir, arlı istekler kişiyi nûra götürenler mesâbesindedir, arlı istekler insanın fıtratının bozulmamışlığındandır. arı duru olabilmek için arlı isteklere çôk ama çôk ihtiyacımız vardır. İnsaoğlunun fıtrat ayarlarına, yaratılış ayarlarına dönebilmesi için, tercihlerini ve seçimlerini tekrâr gözden geçirmelidir.
Ar/sız tercihler var ise hayatlarımızda, onları bir bir teşhis etmeli, ivedilikle o teşhis edilen hastalıklar, o teşhis edilen eksi enerjiler, o teşhis edilen yanlış kararlar ve hallerden uzaklaşmalı, gerekirse mânevi âmeliyatlar ile de ruhumuzu ve bedenimizi temizlemelidir.
Arsızlık aslında hırsızlıktır, üstelik arsızlar sâdece kendinde çalmaz, arsızlığıyla hem kendinden hem de karşısındakinden çôk şeyler çalar. Ar sâhibinin yolu Allâh’a dır, arsız kişinin yolu ise iblise şeytanadır. Ar sâhibi panzehir gibidir, çevresine şifâ dağıtır. Arsız kişi ise zehir gibidir bulunduğu atmosferi zehirler.
Azîzîm şimdi başını ellerinin arasına al ve kendi kendini uzunca düşün, ruhunu ve bedenini ameliyat masasına yatır, hadi daha fazla gecikmeden kendi kendini incele, hem de manevi bir tabîb olarak incele.
“Ar öyle bir güzel tohum ki, yeşermesiyle berâber çevresine bolluğunu saçar arsız tohumlar ise zehirli birer tohumdurlar, onlar nereye ekilirlerse ekilsinler mutlaka çevresine zehirlerler saçar.”
“Ar elbisesiyle hiç üşüyen olmâz, arsızlık elbisesiyle ise pek çok üşüyenler olur hattâ donanlar bile olur.”
“Arzın sâhibine arzumuzu ve dilekçemizi ar mürekkebi ile yazmalı, ar kalemi ile kendi kendimizi Eûzübesmele çekerek oluşturmalı.”
Arz elbet Allâh’ın, biz de Allâh’ın kullarıyız. Arz da arzedilenler, denge de olmalıdır, dengesizlikler hem arz’a hem de arzdakilere zarar vermektedir.
Ey insân!
Sen ne şerefli bir yaratılansın, sen ne kadar da nâsiblisin ve bereketlisin. Yüce Allâh diyor ki” Ben Âlemlere sığmam ammâ mümîn kulumun kalbine gönlüne misâfir olurum diyor.” Allâh kuluna yine secdeler de muhâtap oluyor, Bu müjdeyi Peygamber efendimiz, ümmeti muhammede mirâca çıktığı zaman getirmişti.
Müminin namazı, müminin secdesi de mîrac olabilecekti Yeter ki kul kendini Kuran ve sünnet ile dengelesin, yeter ki kul kendini edep ve ahlak ile dengelesin, yeter ki kul kendini sevgi ve saygı üzere dengelesin, yeter ki kul kendini ihlâs ve îmân üzere dengelesin, yeter ki kul kendini ibâdet ve taât üzere dengelesin, yeter ki kul arzularını ar ile dengelesin.
Ey âr! Ne olur sen bize gel ama hiç gitme olur mu, Sen başımızı tâcı, gönlümüzün de ilâcı ol.
Ey kardeşlerim Anadoluda bugün, önce gönüllerimizi, daha sonra yuvalarımızı, daha sonra sokağımızı, daha sonra mahallemizi, daha sonra şehrimizi, daha sonra ülkemizi, en sonunda da dünyamızı ar bahçesi, edep bahçesi, hayâ bahçesi, hâline getirmeye gayret edelim inşaallâh.
Tabîki gayret kuldan, tevfik da Allâh’tandır.
Anadoluda Bugün haber ve ilim akışına ayna olmaya gayet eden yayın ekibine, ecdâdını ve köklerini unutmayan okuyucularına haber ve yayın akışını seyrederek kendilerini bereketlendiren vatan evlatlarına selamlarımızı, saygılarımızı ve sevgilerimizi iletiyoruz.
Bir dahaki bilgi akışında buluşmak arzusuyla.
Evet evet Anadoluda Bugün bir bilgi akış merkezidir, bu akışlarda bu merkezlerle bakışımızı ve akışlarımızı kuvvetlendirecek, tarihimize soyumuza ve sopumuza, dînimize ve imânımıza daha fazla yaklaşacak, daha fazla bizi biz yapacak, daha fazla temiz ve hâk bilgiler ile kökleneceğiz.
O vakit her birerimiz birer Selçuklu, her birerimiz Osmanlı, her birerimiz Türkiye Cumhuriyeti olacağız. Her birerimiz Hazreti Mevlâna’nın dediği gibi inşaallâh Yâ olduğumuz gibi, ya da göründüğümüz gibi olacağız, her birerimiz Karşılıksız sevginin, karşılıksız ilginin, karşılıksız saygının temsilcisi olacağız.
Bilgi bahçelerimizin bereketli olması ümîdiyle efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.