Davası Olmayanın Hicreti Olmaz
Duymak lâzım, önce duymak lâzım. Duymayan anlayamaz, anlamayanlar ise ne hakîkati, ne de hakîkatini kavrayamaz.
Hiç Hicret durup dururken hiç yapılır mı? Elbette yapılmaz.
Hicreti oluşturan olguları, önce hassas bir şekilde irdeleyelim,
Hicreti oluşturan şartlara önyargısızca yaklaşalım, o şartlardan öncesini, bilgiyle, ilimle ve irfanla aydınlatalım.
Hicreti, Hicret'ten öncesi anlayalım, neden hicret ettiler, neden en çok sevdiklerini geride bırakıp ta Medine’ye hicret ettiler.
Evet kardeşlerim, hicret edenler hakikati duyanlardı, o hakîkati kendilerine dâvâ edinenlerdi.
O hakîkat ki, karanlığın içerisin de ay gibi parlamaktaydı.
O hakîkat ki, nârın üzerine nûr gibi gelmekteydi.
O hakîkat ki, zâlime dur demiş, mazluma da kol kanat germişti.
O hakîkat ki, yeryüzüne ölçüyü ve dengeyi, adâleti ve merhameti getirmiştir.
Bizce hicret demek, Kur'ân ve sünnet demektir.
Kur'ân ve sünnet demek ise, insanı yoktan vâr eden yüce Allâh'a yaklaşmak demektir.
İnsanlık maalesef, Allâh'ın ölçülerinden uzaklaştığından dolayı ölçüsüzleşmiştir.
İnsanlığın ölçüsüzleştiği her dönemde, Rahmân kullarına uyarıcılar, resüller, peygamberler göndermiştir.
Mekke’de insanlığın ölçüsüzleştiği bir dönem de, Rabbimiz rahmeti ve merhametiyle Hazreti Muhammed Mustafa'yı Peygamber olarak göndermiştir.
O Muhammed Mustafâ ki Peygamberler halkasının sonuncudur.
O dönemler ki kız çocukları utanç vesilesiymiş, o dönemler ki kız çocukları diri diri toprağa gömülürmüş.
O dönemler de, yeryüzünün en kıymetli varlığı olan insanı köle olarak alır ve satarlarmış.
O dönemler ki, mazlumun gözyaşı hiç dinmez, her dâim de itilir ve örselenir imiş.
O denemler ki, nefisler ilahlaşmış, ben ben diyen fânilerle dolup dolup taşmıştır.
Fâniler, ah fâniler ah!
Keşke fâni olup gitmeden önce, fâni olacağımızı kavrayabilseydik
Keşke şu dünyâya; maddesiz gelindiğini ve yine maddesiz gidileceğini kavrayabilseydik.
Belki o vakit nefisler ilahlaşmaz, belki o vakit Ebu Cehil’ler çoğalmazdı.
Belki o vakit insanlar arasındaki farklılıklar eksi değil, bilakis artı görülebilirdi.
Arap çöllerinde, yine nefislerin ilahlaştığı bir dönem de, Hazreti Muhammed Mustafa dünyâya teşrif etmişler.
Onun doğuşu ile âlemde büyük belirtiler olmuştur. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
- Semâve vâdisi su basmıştır.
-Kisrâ'nın sarayından 14 sütun yıkılmıştır.
-İranlıların, tapınaklarında bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüştür.
Elbette dahası da vâr, lâkin dahasını sizlerin araştırıp bulup daha sonra da bulma ve tatma zekinize bırakıyorum.
Hicret edenler Kur'âna ve Allâh'a dost olanlardır,
Şimdi burda, dur ve düşün azîzim, ben Allâh'a ve Kur'ân'a dost muyum diye.
Sâhi be azîzim, sen dinini yaşadığından dolayı dolayı hiç zulüm ve baskı gördün mü ?
Onların bir dâvâsı vardı, onların bir rehberi ve kılavuzu vardı.
Onlar ilâhi mesajla hayra motor, şerre de firen olmak için mücâdele ediyorlardı.
Onlar bu mücadeleleriyle mazlumun yanında emin bir şekilde duruyorlar, zalimin zalimliğini de yüzlerine haykırıyorlardı.
Tam da böyle bir zaman diliminde, Mekke'den Medine'ye Hicret edilmiştir.
Hicretin sebeplerini bir bir hissetmeye çalışmalı.
Sahâbelerin çektiği zulme biraz empati yapmalı.
Onlar değişim dediler hak ve adâlet dediler.
Onlar putları ve meddeyi ilah edinmediler.
Onlar Rabbimiz Allah, elçisi Hz. Muhamned dedikleri için zulüm gördüler.
Onlar canları pahasına da olsa dâvâlarından aslâ vazgeçmediler,
Onlar azınlıkta olmalarına rağmen, zâlime karşı durmasını bildiler.
Onlar "ikra" oku diye başlayan mesaja hayran olup inandılar.
Çünkü okumayan ne anlayabilir, nede anlatabilir dediler.
Oku sâdece gözün ile değil, kulâğın ile de oku.
Kulağın okuması dinleme ile olur.
Gözün okuması bakmak ile olur, ağzın okuması dil ile olur.
Oku ibret alabileceğin her bir şeyi oku.
İlâhi mesajın oku emrini daha iyi anlamak ve kavramak için yavaş yavaş oku.
Oku, hicretin, terk edişin hikmetlerini öğrenmek için, ibretle, heyecanla oku.
Çağdaşlar, o dönemin aydınlanmış insanları hicret edenlerdir.
Hicret, rahmet ve merhamet sâhibi olan Allâh’ın dilemesi ile gerçekleşti.
Önce sahabiler hicret etmeye başladılar, daha sonra ise Efendiler Efendisi, Efendimiz Hazreti Muhammed ve sâdık dostu Hazreti Ebubekir ile Medine’ye hicret etmek için yola koyuldular.
Evlerinden ayrılırken hikmetli âyetleri okudular ve zâlimlere görünmeden evlerinden ayrıldılar.
Zâlimler onların peşini bırakmadılar, tâkip ettiler, o zaman dilimin de, Efendimiz bir mağaraya sığındılar.
Fakat bir mucize gerçekleşmişti, o mağaranın kapısına kuş yuva yapmış, örümcekte komple girişini ağ ile örmüştü.
Bu yuvayı ve örümcek ağını gören zalimler, buraya giremez girseydi bu yuva da, örümcek ağı da olmazdı dediler ve oradan ayrıldılar.
O mağaradan sonra da efendimizin izini kaybettiler.
Efendimiz hicretine, kutlu yoluna devam etti ve Medine’ye ulaştı elhamdülillah.
Medineli onu görünce hoş geldin sefâlar getirdin diye defler çaldılar maniler ve ilahiler söylediler.
İşte o gün Müslümanlar için, Hicri yılın ilk günüdür.
Medîne şehri "medenî şehir" Müslümanları bağrına bastı. Medine’de Hz. Muhammed’e inananlar çoğaldı, artık efendimiz farkı dinlerdeki insanlarla hukuk ve adâlet üzerine ilk İslam devletini kurdular. Daha sonra mücadele mücâdele üzerine tekrar Mekke’ye büyük bir orduyla döndü. Mekke’nin ileri gelenleri, baktı ki bu kalabalık orduya bir şey yapamayacağız, hiç savaşsız Mekke’yi teslim etmek zorunda kaldılar.
Sonra büyük aflar çıktı ve zalimler af edildi, yeter ki doğru olun ve hatalarınızdan vâzgeçin denildi.
Savaşta esir alınan okuma bilen insanlara denildi ki, 10 kişiye okumayı ve yazmayı öğret, sonra esir olmaktan kurtul denilmiş ve tekrar bilginin ve eğitimin önemini vurgulamış.
Bu vesileyle Hicri 1446.cı yeni yılımızı tebrik ediyor, nice hayırlı yeni yıllar görmemiz için duâ ederiz efendim."
Bu duygularla
Not : Hicri takvim ilk olarak Hazreti Ömer efendimiz zamanın da uygulamaya alınmıştır.
Bu takvimimizin yıl başısı, Mekke'den Medine'ye Hicret edildiği tarih kabul edilmiştir.
Anadolu’da Bugün bizler de Hicri Yılın ruhunu en iyi şekil de idrâk eder ve huzura ereriz inşaallâh.
Anadolu’da Bugün Gazetesi’nin emektarlarını, değerli okurlarını, maddi ve mânevi destekleyenlerini, saygı ve hürmetle selamlıyorum efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.